Raşit YÜCEL |
|
Yalnız değiliz |
Kalabalıklar arasında yalnız kaldığımızı zannederiz. Oysa etrafımız çok canlıdır. İnsanın bunalımı kimsesizlikten kaynaklanır. Bir “kimsemiz” mutlaka olmalıdır. Hayat muhabbetle devam eder. İnsan hayat sahibidir, şuur sahibidir, akıl sahibidir, sorumluluk sahibidir. Ama, hayat şartları zordur. İnsan acizdir, fakirdir ve naziktir de. Bizim sıkıntımız, yolumuzdur. Yolunu bulan her şeyi bulmuş olur. Yolunu unutan ve bulamayanın hâli içler acısıdır. “Yalnız değiliz” demiştik. Aynen öyle. Her tarafta Rabbimizin melekleri var. Etrafımız kalabalık olduğunda bile kendimizi yalnız zannederiz. Bediüzzaman Hazretlerinin böyle hicranlı anlarını dile getirdiği zamanlar vardır: “Yalnızlıkta bir nur arıyordum” “Eli kolu bağlı bir insana ordular hücum ediyor. Benim bir istinadgâhım yok mu?” “Ya Rab garibem” “Natuvânem” “Zidergâhet İlâhî” Fakat bu hicranlı anların arkasından Kur’ân’dan aldığı kuvvet ve teselli ile sonsuz bir huzur bulduğunu anlatır. Dört yüz bin hayvânî ve nebâtî varlığın insan için yaratıldığını bilen bir insanının yalnızlığı ve kimsesizliği söz konusu olabilir mi? Ama, insanın bir ideali olmalı. Doğru bir yolu olmalı. Haşmetli Sultan Yavuz Selim’in vefat ederken Ali Can ile geçen bir konuşması vardır. Ali Can der: “Sultanım, Rabbimize kavuşacaksınız.” O celâlli padişah, Ali Can’a celâlli bir şekilde bakarak şöyle der: “Sen şimdiye kadar kimin ile bildin Ali Can?” Zira, “O'nu unutan neyi kazanır? O'nu bulan neyi kaybeder?” O'nu unutan başına belâ bulur. O'nu bulan her şeyi bulur. Yalnız değiliz. “Hâlî dağlar, boş sahralar Cenâb-ı Hakk’ın ibâdı ile doludur” 26.07.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (23.05.2009) - Senirkent’in gülleri |