Aile-Sağlık |
Gereksiz antibiyotik kullanımı yararlı bakterileri öldürüyor Gereksİz antibiyotik kullanmanın vücuttaki yararlı bakterileri öldürerek, domuz ve mevsimsel grip virüslerinin kişiyi daha fazla etkilemesine sebep olduğunu belirtti. Sakarya Üniversitesi Mediko Sosyal Merkezi Müdürü Göğüs Hastalıkları Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Pınar Pazarlı, domuz gribinden sonra halkın paniğe kapılarak aşırı şekilde bilinçsizce ilâç tüketmeye başladığını söyledi. Pazarlı, doktor kontrolü dışında gereksiz ilâç, özellikle antibiyotik kullanımının kişinin sağlığı açısından son derece tehlikeli olduğunu vurguladı. Domuz ve mevsimsel gribe bakterilerin değil, virüslerin yol açtığının altını çizen Pazarlı, antibiyotiklerin domuz gribine karşı korumak yerine, yararlı bakterileri öldürerek virüslerin kişiyi daha fazla etkilemesine sebep olduğunu kaydetti. Özellikle domuz gribiyle halkın paniğe kapıldığını, başta antibiyotik olmak üzere gereksiz ilâç kullanımının arttığını gözlemlediklerini ifade eden Pazarlı, toplum sağlığının bu sebeple ciddî risk altında olduğuna işaret etti. Doktor kontrolü dışında gereksiz antibiyotik kullanımının ağızdaki yararlı bakterileri öldürerek, virüslerin daha hızlı ve kolay bir şekilde yayılmasına zemin hazırlayacağını vurgulayan Pazarlı, şu uyarılarda bulundu: “Domuz ve diğer mevsimler griplere bakteriler değil, virüsler sebep oluyor. Yani antibiyotik kullanımı domuz gribinden korunma ya da tedavisine bir faydası yok. Vücut direncini de artırmıyor. Bilâkis zarar veriyor.
VÜCUDUN DİRENCİNİ AZALTIYOR
Gereksiz antibiyotik kullanımı ağızdaki yararlı bakterileri öldürüyor, bedenin direncini azaltıyor. Bu da domuz ve mevsimsel gribal enfeksiyonların daha kolay ve hızlı bir şekilde yayılmasına ve kişiyi daha çok etkilemesine sebep oluyor.”
BİLİNÇSİZ ANTİBİYOTİK KULLANIMI KARACİĞERİ BOZUYOR
Sakarya Vatan Hastanesi Dahiliye Uzmanı Dr. Hüsne Yeşilot ise bilinçsiz antibiyotik kullanımının karaciğer ve böbreklerde fonksiyon bozuklukları ve kayıplara yol açabileceğine dikkat çekti. Yeşilot, “Gribal enfeksiyonlarda antibiyotik işe yaramaz. Antibiyotikler bakterilere karşı etkilidir. Virüsle karşı etkili değildir. Aşırı, doktor tavsiyesi olmadan antibiyotik kullanımı başta karaciğer ve böbreklerin fonksiyonunu bozar, kayıplar yaşanabilir. Kafamıza göre gidip eczaneden antibiyotik almak sağlığımızla oynamaktır. Sağlığını düşünen, canını seven, doktor kontrolü dışında antibiyotik kullanmasın. Zaten biz hekimlerde en son çare olarak antibiyotik yazarız.” ifadelerini kullandı.
GRİP TEDAVİSİNDE ASPİRİN KULLANMAYIN!
DOMUZ ve mevsimsel gribinin tedavisin normal gripten bir farkı olmadığının altını çizen Pazarlı, “Hasta iyileşene kadar istirahat etmeli. Düzenli beslenmeli. Bol sıvı tüketmeli. Salisilat maddesi içermeyen ateş düşürücü ağrı kesici ağrıların hafif seyretmesinde faydalı olabilir. Grip ve nezlede antibiyotik kullanmadan iyileşmek mümkündür. Kesinlikle antibiyotikten kaçınılmalı.” diye konuştu. Gribal enfeksiyonlarda aspirin kullanımının ‘Reye Sendromu’na yol açabileceği uyarısında bulunan Pazarlı, şu bilgileri verdi: “Reye Sendromu grip nedeniyle aspirin ve diğer salisilat içeren ağırı kesicilerin ve ateş düşürücülerin kullanılmasıyla ortaya çıkar. Reye sendromu vücudun bir çok organını etkilemesinin yanı sıra karaciğerde yağ birikimi beyin içi basınçta aşırı yükselmeye sebep oluyor. Bu sebeple aspirini kesinlikle tavsiye etmiyoruz.” |
14.11.2009 |
Türkiye’de, her 10 KOAH’lıdan 9’u hasta olduğunu bile bilmiyor Nefes alıp verebilme gücünü giderek azaltan Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığının (KOAH), bütün dünyada en çok öldüren hastalıklar sıralamasında AIDS ile birlikte dördüncü sırada yer aldığı bildirildi. Türk Toraks Derneği KOAH Çalışma Grubu Sekreteri Prof. Dr. Mehmet Polatlı, hastalığın bilinirliğini arttırmak amacıyla düzenlenen Dünya KOAH Günü’nün bu yıl 18 Kasımda yapılacağını belirtti. Akciğerlerin erken yaşlanması olarak kabul edilebilecek KOAH’ın, kişilerin nefes alıp verebilme gücünü giderek azalttığına işaret eden Polatlı, şunları kaydetti: ‘’KOAH’ın en önemli nedeni, başta sigara olmak üzere, tütün ve mamullerinin içilmesidir. İster aktif içici olsun ister pasif olsun, tütün dumanına maruz kalan kişilerde, KOAH başta olmak üzere solunum sistemi hastalıklarının gelişme riski artmaktadır. Tütün dumanı dışında, meslek nedeniyle toz, duman ve çeşitli gazların solunması, hava kirliliği oluşumuna yol açan kömür, odun, tezek gibi bitkisel ve hayvansal kaynaklı yakıtlar da KOAH’a yol açabilir. Ayrıca toplumun yüzde 1’inden az kısmında görülen doğuştan akciğer harabiyetini azaltan bir faktörün eksikliği de KOAH gelişimi için risktir.’’ Polatlı, KOAH’ın, temelde akciğerler için tanımlamış bir hastalık olduğunu belirterek, kalp damar hastalıkları, kemik erimesi, kas hastalıkları, unutkanlık gibi bilişsel fonksiyonlarda bozulma, erken yaşlanma gibi birçok organ hastalığının da KOAH’a eşlik ederek, hastalığın şiddetini arttırabileceğine dikkati çekti.
TÜRKİYE’DE DE DÖRDÜNCÜ ÖLÜM SEBEBİ
Polatlı, yaklaşık 5 milyon KOAH’lı hasta bulunan Türkiye’de, hastalığın dördüncü ölüm sebebi olduğunun tahmin edildiğini belirterek, şöyle devam etti: ‘’Kamuoyu ve sağlık personelinin hastalık konusunda yeterli bilince sahip olmadığı ve hastalık tanısı için gerekli soluk testi cihazlarının çok az sağlık kuruluşunda bulunduğu Türkiye’de, her 10 hastadan sadece birine tanı konabildiği tahmin edilmektedir. Yani Türkiye’de, her 10 hastadan 9’u hasta olduğunu bilmemektedir.’’ KOAH’ta erken teşhisin önemine işaret eden Polatlı, ‘’Spirometri’’ adlı basit bir soluk testiyle hastalığın kolaylıkla teşhis edilebildiğine dikkati çekti. Polatlı, ‘’Ulusal Tütün Kontrol Programı Eylem Planı’’nın hayata geçi-rilmesi ve ‘’Dumansız Hava Sahası’’ projesinin uygulanmaya başlanmasını, KOAH başta olmak üzere birçok hastalığın yükünün azaltılmasında önemli bir adım olduğunu da sözlerine ekledi.
HER YIL 3 MİLYON KİŞİ ÖLÜYOR
DÜNYA Sağlık Örgütü’nün tahminlerine göre, KOAH dolayısıyla her yıl 3 milyon kişinin öldüğünü, bunun da KOAH’ın bütün dünyada en çok öldüren hastalıklar sıralamasında AIDS ile birlikte 4. sırada yer aldığı anlamına geldiğini vurgulayan Polatlı, şu bilgileri verdi: ‘’KOAH’a Karşı Küresel Girişim (GOLD) grubuna göre, yüz milyonlarca insan, her gün KOAH sebebiyle acı çekerken, hastalık hâlâ en az teşhis edilen ve en yetersiz tedavi edilen hastalık özelliğini sürdürüyor. |
14.11.2009 |
Bel ve boyun ağrılarından korunabiliriz UZMAN Dr. Bilgehan Biçer, belli kurallara dikkat edilerek, bel ve boyun ağrılarından yüzde 75 oranında korunulabileceğini belirtti. Biçer, ‘’Bel, Boyun ve El Ağrıları Eğitim Semineri’’nde, önleyici sağlık hizmetlerinin önemine dikkati çekerek, hastalığı önlemenin hastalığı tedavi etmekten daha kolay olduğunu vurguladı. Ağrılı atakların tedavisinin kolay, kronikleşen ağrıların tedavisinin ise zor ve zahmetli olduğuna işaret eden Biçer, belirli kurallara uyan ve önleyici tedbirler alan herkesin sağlıklı bir bel ve boyun yapısına sahip olabileceğini söyledi. Biçer, ‘’Belli kurallara dikkat ederek, bel ve boyun ağrılarından yüzde 75 oranında korunabiliriz’’ dedi. Yanlış duruşlardan kaçınmanın, düzenli egzersiz yapmanın, kondisyonu iyi tutmanın, bel ağrılarını önemli ölçüde engelleyeceğini ifade eden Biçer, boyun ağrılarından korunmak için çalışma şartlarının fizyolojik ihtiyaçlara uygun şekilde düzenlenmesi gerektiğini dile getirdi. Biçer, çalışma koltuğuna sırt desteği, ayak altına ise 15 santimlik bir yükselti konulmasının önemine işaret ederek, bilgisayar ekranının göz hizasında olmasını ve 30 dakikada bir ofis içinde dolaşılmasını önerdi. Biçer, telefonla omuz ile kulak arasına sıkıştırılarak konuşulmasının ve yüksek yastık kullanılmasının da boyun ağrılarına sebep olabileceğini kaydetti. Zorlanmaya bağlı basit ağrılarda, o bölgeye soğuk uygulanmasının, 1-2 gün dinlenilmesinin ve ağrı kesici alınmasının doğru olacağını belirten Biçer, ağrının geçmemesi durumunda fizik tedavi uzmanlarına başvurulması gerektiğini kaydetti. |
14.11.2009 |