Umut YAVUZ |
|
Obama’nın, Erdoğan’ın koçluğuna ihtiyacı var |
Şüphesiz 2009 yılının en önemli olayı Amerika Birleşik Devletleri tarihinde ilk defa bir siyahî adayın, üstelik Müslüman kökenlere sahip olan ve orta adı Hüseyin olan bir siyahî adayın Başkan olarak göreve başlamasıydı. Bu olay ABD’de olduğu kadar bütün dünyada da büyük bir heyecana sebep oldu. Hatta Barack Hüseyin Obama’nın başkanlığı ABD dışındaki dünyada ve bahusus İslâm dünyasında ABD’de olduğundan daha büyük bir sevinç ve beklentiye sebep oldu. Bunun sebeplerinden biri tabiî ki Obama’nın Bush’tan hemen sonra gelen umut ışığı olmasıydı ancak, parlak bir hitabete sahip olması da yadsınmayacak derecede Obama’nın başarısında ve oluşturduğu heyecan dalgasında rol oynadı. Obama henüz birinci icraat yılını doldurmadı. Ancak hakkında fikir sahibi olunacak derecede yeterli süreye sahip olduğunu söyleyebiliriz. Elbette bizim için Obama’nın ABD’nin dış politikasında yaptıkları ve yapacakları önemlidir. Yoksa kendi iç politikalarında ne yaptığı, sözgelimi sağlık reformu gibi icraatları biz dünyalıları pek ilgilendirmiyordu. Bizi daha çok Obama’nın Irak’ta ve Afganistan’da ne yapacağı, Ortadoğu’da ve Filistin meselesinde nasıl bir tavır takınacağı, Kafkas meselesinde nasıl bir rol alacağı gibi sorular meşgul ediyordu. Peki Obama ne yaptı? Şöyle bir düşünelim… Bundan bir yıl önceki Kasım ayında seçilen ve 20 Ocak’ta resmî olarak görevine başlayan Barack Hüseyin Obama, ne yazık ki ABD dış politikasında henüz elle tutulur bir ilerleme kaydedememiştir. Henüz, işte şunu yaptı diyebileceğimiz bir başarısı yoktur. Filistin meselesinde henüz bir yol haritası bile ortaya konulamamış, Irak’tan çekilme konusunda fiilî olarak bir adım atılamamış, Irak’tan çekildikten sonraki konjonktürle ilgili doğru dürüst bir vizyon belirlenememiş, Afganistan’a daha fazla asker gönderme fikrinden ve yeniden Karzai’nin seçildiği şaibeli bir seçime ev sahipliği yapmaktan öteye gidilememiş, Bush’un kanayan bir yara olarak miras bıraktığı hiçbir meselede çözüme gidilecek yola girilememiştir. Hatta Obama’nın, yapabileceği en basit şeyi, sözgelimi Guantanamo’nun 2010 Ocak ayına kadar kapatılmasını bile henüz gerçekleştirecek irade ve kudretten yoksun olduğunu üzülerek görmekteyiz. Obama göreve ilk geldiğinde ve o tarihe geçecek konuşmaları yaptığında, herkesin şüpheci ve karamsar baktığı zamanlarda, biz bu adama şans tanınması gerektiğini söylemiştik. Nitekim dünyanın daha yaşanabilir bir yer olması adına hâlâ bu krediye sahip olduğunu söyleyebiliriz. Yani henüz hak etmediği ancak sahibi olduğu Nobel Barış Ödülü’nden bir nebze cesaret alarak ülkesinin siyasetini kötüden iyiye doğru götürebilir. Ancak ne yazık ki Obama’nın da kredisi sonsuz değildir. Bakın son yapılan anketlerden biri olan ve Gallup şirketi tarafından yapılan ankette bugün sandığa gidecek olsa Amerikalıların yüzde 48'inin Cumhuriyetçilere, yüzde 44'ünün ise Demokratlara oy vereceği belirlendi. ABD’liler daha şimdiden bu ışık saçan siyah adam hakkında karamsar düşünmeye başladılar. Zira kurduğu süslü cümlelerin pratikte hiçbir işe yaramadığı görüldükçe bu anketlerdeki rakamlar Obama için daha da iç karartıcı hale gelebilir. Son olarak Barack Obama’nın bu yönden Recep Tayyip Erdoğan’a ve partisinin de AKP’ye garip bir şekilde benzediğini ve paralellik gösterdiğini söylemek gerekiyor. Zira Erdoğan da hitabeti çok güçlü bir lider ancak ikisi de iktidar olmalarına rağmen muktedir değiller... Erdoğan, iktidara gelirken ve iktidardayken süslü cümlelerle çok kimselere kalıcı problemleri çözeceği hususunda umutlar dağıtmıştı. Ancak şimdiye kadar tıpkı Obama gibi neredeyse başladığı hiçbir işi alnının akıyla tamamlayamadı. Başörtüsü meselesi, sivil anayasa, YÖK sorunsalı, ekonomik kriz yönetimi, IMF politikaları, açılımlar vs… Tabiî ki Erdoğan’ın görev süresi Obama’nınkine göre oldukça uzundu. Hatta bir seçim atlatmış ve oylarını arttırmıştı. Bu bakımdan Obama’nın eğer böyle devam etmeye niyeti varsa mutlak surette Erdoğan’dan çeşitli liderlik tüyoları öğrenmesi şart olmuştur. Zira hiçbir işi tamamına erdiremeden oy oranlarını hep zirvede tutmak ve her hâl ve şartta hep yükselmek her babayiğidin harcı değildir. Obama’nın anketlerde düşüşü devam ettiği müddetçe, Erdoğan’ın koçluğuna ve rahle-i tedrisine daha fazla ihtiyaç duyacağı aşikâr. Biz de her iki lideri bu anlamda “temkinli iyimser” şekilde takip etmeye devam edeceğiz. 14.11.2009 E-Posta: [email protected] |