Halil USLU |
|
Şaban Hocamız |
Her Cuma günü yazdığımız makalemizin geçen haftasındaki dipnotunda, aramızdan beka âlemine intikal eden değerli kardeşim Şaban Döğen için geçmiş olsun notunu koymuştum. Daha sonra Yeni Asya’mıza makalemi gönderirken bu notu bir his ile sildim ve kendi kendime bir sonraki hafta bu sultanımız için bir makale yazmak istedim. Bir kast-ı tevâfuk ki, yazıyı gönderdikten takriben 6 saat sonra Çorum’dan bana daima gür sesiyle konuşan Ticaret Borsası Başkanı Sn. Ömer Güney aradı, fakat sesi kısıktı. O anda, o daha bir şey demeden içimden “Eyvah” dedim ve Ömer Bey, beni gözyaşlarına boğan Şaban Hocamızın vefat haberini verdi, gözyaşlarımı tutamadım ve notumu neden sildiğimi sonradan anladım. Keşke aramızdan hiç ayrılmasaydı, fakat takdir-i İlâhî, dar-ı faniden dar-ı bekaya göçtü. Merhum Şaban Döğen Hocamızı yıllardır tanırım, kendileriyle bir çok hukukumuz var. Bu hukuk hep hizmet sahasında, fikir bazında, neşriyat hususunda olmuştur. Hakikaten müstesna bir şahsiyetti. Onun çehresinin hiçbir zaman asık ve katı olduğunu görmedim. Konuşurken dahi edebinden yüzü kızaran bir edep manzumesiydi. Kimsenin kırılmasını istemeyen bir gönül kahramanı idi. Onun hatıralarını bir makaleye sığdırmak mümkün değil. İnşaallah her yıl Ağustos ayının ilk Pazarında müşterek deruhte ettiğimiz “Kargı Yaylası Pikniği”nde, bu yıl konuyu Şaban Hocamıza ayırmak isterim. Eğer organizede bulunan Çorum meşvereti bu fikrimizi kabul buyurursa, her yıl daima aramızda bulunan Şaban Döğen kardeşimizi mânen de olsa tekrar aramızda görmek mânâsında yâd etmenin bahtiyarlığını yaşayalım ve gündem maddemiz bu olsun.. İki hatırayla bu haftaki makalemizi noktalamak istiyorum: Birincisi; bundan birkaç yıl önce, Kargı’dan Şaban Hocamızın kayınbiraderi, fedakâr insan Seraceddin Bey, bizi geceleyin Şaban Hocamızın Kargı Yaylası'ndaki evine getirdi, gece orada yatacağız, sabahleyin yakınında bulunan yayla piknik yerine geçeceğiz. Yatma zamanı, mahdumları Nurullah kardeşimiz yayla evlerinin alt katlarına benimle birlikte, E. A. Turhan ve A. Göllü kardeşlerimizi indirdi ve dedi ki: “Ağabey burası bizim odunluk idi, babamın da gayretiyle burasını bu hâle getirdik vs.” Merhum Şaban Hocamız da şakacı olduğu için, hep birlikte dedik ki: “Demek Şaban Hoca bizi odunluğa lâyık gördü.” Aynı gecenin sabahında Mehmet Kutlular Ağabeyimiz geldi, bizlere hitaben “Durumlarınız nasıl?” dedi. Biz de “Durumumuz kötü, gece Şaban Hocanın odunluğunda yattık” dedik. Gülüşmeler vs. oldu. Şaban Hocamız “Ağabey, birazdan size göstereceğim, inan beş yıldızlı otel gibi” dedi. Kutlular Ağabey de bize katılarak “Ben anlamam, sen bunların diline düşme, bütün Türkiye’de anlatırlar, gerekeni yap” dedi. Şaban Hocamızdaki sabah kahvaltısından sonra, dıştan açılan alt kata Kutlular Ağabeyin zorla bakmasını istedi ve birlikte baktık. Yine “Sen bunları sustur, susturmanın bir çaresini bul, bana göre iyi” dediler. Biz de yaylada kimi görsek “Gece Şaban Hocamızın odunluğunda yattık” diyoruz. Şaban Hocamızı da görenler “Yahu bu kardeşlerimizi neden odunlukta yatırdın, olur mu, vs.” deyince Şaban Hoca bizleri tekrar tekrar buldu: “Yapmayın ne olur, ne isterseniz size ikram edeyim?” dedi. Ben de “Hayır istemeyiz, yalnız bu haftaki makalemde ‘Şaban Hocanın odunluğu’ başlıklı makale yazacağım” dedim. Şaban Hocam da sonradan öğrendiğime göre, her Cumaki makaleme önceden bakarmış, ne zaman çıkacak, durduralım diye. Hâsılı, kendisini böyle inlettik, birbirimizin şakalarına çok katlanırdık... Hatta kayınpederi, çok kıymetli ağabeyimiz Şerafeddin Küçükdingil “Seni görünce bir yıllık gülmemi alıyor ve depoluyorum” der. İkinci hatıramız ise, çok okuyucularının okuduğu 21.10.2009 tarihli “Aşk ve şevk oldukça“ başlıklı makalesinde, Bilâl kardeşimin naklettiği Nevşehir Cezaevinde bu Ramazan’da verdiğimiz konferansı dile getirmiş. Benim inancımda, benimle adeta vedalaşmıştır. Onun için gözyaşlarımı hiç tutamadım. O mütebessim ve mütevazi simâsını seyretmekteyim, boşluğu zor doldurulur bir kardeşimiz idi. Ruhu şâd olsun... 13.11.2009 E-Posta: [email protected] |