Raşit YÜCEL |
|
Yollar ve yıllar |
Yolları adımladık yıllar boyu. Bitmeyen ve tükenmeyen yollar… Hayatı omuzladık. Çileleri ve sevinçleri ile. Gece ve gündüzü, kış ve yazı. Nice dostlar edindik, nice hasımlar tanıdık. Yollar ve yıllar böylesine akıp gitti. Yolumuz belli idi. Yıllarımız ise farklı farklı yaşandı. Kâh ağladık, kâh güldük. Çocukluğumuz bir rüzgâr gibi geldi geçti. Gençliğimiz adeta bir şimşek gibi aktı gitti. Tonlarca gıda tükettik. Tırlarca zaman harcadık. Sevdik ve sevildik. Nefret ettiğimiz anlar da oldu. Yeni hayata gelenler ile sevindik. Onları doyasıya kokladık. Bir bir çoğalırken, bir bir de dostlarımızı kaybettik. Önce bizlerin anne ve babaları vardı. Sonra bizler anne ve baba olduk. Sonra ise dedeler ve nineler olduk. Hep hüzünlü geçen zamanlarımız oldu. Hayatın getirdiği ağır yükler belimizi büktü. Kalıcı hastalıklara müptelâ olduk. Hey gidi gençlik, hey gidi güzel günler… Hayatın hüzün ve kederler ile geçmesi bizi dünyadan küstürdü zaman zaman. “İyi ki ahiret var” dedik. Yoksa bu ayrılık ve ıztıraplara nasıl dayanırdık? Ya ebedî âlem olmasa idi? Yollar ve yılların kahrı bunun için çekildi. İyi ki varız. Ne büyük nimet ki Müslüman bir vatanda yaşıyoruz. Müslüman bir anne ve babanın evlâtlarıyız. Hal böyle olunca; kedere ne gam? Iztıraba ne gam, yollara ve yıllara ne gam? Madem iman var ve hayat böyledir, varsın başkaları ağlasın ve sızlasın, bize ne? Madem Allah var; bizim için keder olamaz. Onu razı etti isek, gerisi hiç önemli değildir. 19.11.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (05.11.2009) - Acı haber ve Şaban Döğen (23.10.2009) - Hayatın halleri (19.10.2009) - Açılımın yeni yüzü ve Said Nursî |