H. İbrahim CAN |
|
İran, Türkiye’ye mi yaklaşıyor? |
Batılıların, İran’ı Kum’da ortaya çıkan yeni nükleer reaktör konusunda gittikçe daha sıkıştırması, Rusya’nın İran’a karşı taahhütlerini yerine getirmekten kaçınması ve Türkiye’nin İran’a sıcak mesajlar göndermesi, İran’ı bölgedeki ittifakları yeniden değerlendirmeye itiyor. ABD Başkanı Obama ile Rusya Devlet Başkanı Medvedev arasındaki görüşmeler sonrasında yapılan açıklamalar, Rusya’nın Batının stratejik ekonomik sektörlere yatırımlarını arttırma arzusunu ortaya koydu. ABD ve Avrupa’da bir çok yatırımcının, Rusya piyasasına yeniden girmek için Amerika’nın işaretini bekledikleri biliniyor. Bu yüzden Medvedev, Amerika ile yakınlaşarak bu yatırımcıları çekmek isterken, Amerika da bu silâhı kullanarak, Rusya’yı özellikle İran konusunda kendi yanına çekmek istiyor. İran’ın nükleer programına ket vurmanın en önemli yolunun Rusya’dan geçtiğini biliyor. Nitekim Rusya geçen hafta teslim etmesi gereken S-300 stratejik hava savunma sistemini halen teslim etmeyerek İranlıları çok kızdırdı. Rusya ile iletişim uydusu fırlatma anlaşmasını iptal eden İran, bu konuda İtalyanlara yöneldi. Bu aşamada Türkiye’nin hem İsrail’e karşı sert bir politika benimsemesi, hem de İran’ın (enerji amaçlı) nükleer programını destekleyip, Batı ile anlaşmazlığında arabuluculuk teklif etmesi, İran’ı Türkiye ile ilişkilerini daha öne çıkarmaya itiyor. Özellikle de henüz açıklanmamakla birlikte Amerika ile görüşmelerin başarısızlıkla sonuçlanması ve İran’ın yaptırımlarla karşılaşma ihtimalinin artması bu gelişmeleri hızlandırdı. Karşılıklı sıcak mesajlar verilmesi, hatta İran’ın Türkiye ile gizli bir gaz anlaşması yaptığı iddiaları, Batılı gözlemcilerin dikkatini çekti. The Guardian bu konuda yayınladığı yorumda ‘İran, Türkiye için Rusya’yı terk ediyor’ kanaatine varıyor. Gazeteye göre bunda Türkiye’nin son zamanlarda bölgede artan önemi ve cazibesinin rolü büyük. Aslında Türkiye ile İran arasında tarihten bu yana gelen rekabete dayalı bütün ihtilâflara rağmen, ortak bir çok yön var. İran ile işbirliği Türkiye’nin Orta Asya ile karadan bağlarını kolaylaştırırken, Türkiye, İran tabiî kaynaklarının Avrupa’ya ulaşımının köprüsü durumunda. Nabucco projesi de bu açıdan ilişkileri güçlendiren bir unsur olacak. Ancak Türkiye-İran ilişkilerinde özellikle kimlik farklılıkları sorununa dayanan ‘ihtiyatlı’ yaklaşımın ortadan kalkması hayli güç. İran’ın Yemen’deki isyancı grupları destekleyerek Suudi Arabistan’a saldırmalarında rol oynaması, Azerbaycan başta olmak üzere, Türkî cumhuriyetlerde Türkiye ile rekabet etmeye çalışması, Irak’taki Şiî-Sünnî çatışmalarındaki gizli rolü, Batı ile ilişkilerini İran için feda edemeyecek durumunda olan Türkiye’nin İran’a ihtiyatlı yaklaşmasının sebebi. İran ise; Türkiye’nin ABD ile olan müttefikliği ve bölgede nüfuzunun artmasından duyduğu rahatsızlık dolayısıyla aynı yaklaşımı sergiliyor. Temennimiz artan işbirliği ve karşılıklı güvenin, iki ülkenin özellikle bölgede barış ve huzurun hakim olması yönündeki çabalarda birlikte hareket etmesini sonuç vermesidir. Elbette yalnızca ekonomik çıkarlara dayalı bir işbirliği değil, aynı zamanda—bütün farklılıklara rağmen—aynı dinin mensupları olmaya, İran’daki yoğun Azerî nüfus dolayısıyla ortak dil ve kültüre dayanan kalıcı bir dostluk bekliyoruz. 19.11.2009 E-Posta: [email protected] |