Cevher İLHAN |
|
Ankara, “Kerkük tezgâhı”na seyirci… |
“Açılım” gürültüsü ortasında, Türkiye’nin bir “kırmızı çizgisi” daha çiğnendi. Kerkük’ün Kuzey Irak uhdesine verilmesi “muamelesi”, ABD’nin baskısıyla “resmen” kotarıldı. İşgalden bu yana başta Sünnî-Şiî bütün Araplar ve Türkmenler olmak üzere Irak halkının kâhir ekseriyetinin itirazına rağmen, geçtiğimiz hafta Irak Meclisi’nde işgalcilerin dayatmasıyla değiştirilen “yeni anayasa”yla kotarıldı. Buna göre (Ocak) 2010 seçimlerinde, Kerkük’ün demografik yapısının bozdurulmadığı 2004-2005 seçmen kütükleri yerine, Barzani’nin ısrarıyla Bush’tan sonra Obama’nın dayattığı, özellikle Kerkük’te yığma nüfusla altüst edilmiş “uyduruk listeler”le yapılacak. Kerkük’ün Kuzey Irak’a teslim tutanağını imzalamakta direnen Arap milletvekillerini, ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Christopher Hill’in, tam bir sömürge valisi ağzıyla, “Yukarı çıkın ve oy kullanın!” tehdidi ve azarı, Bağdat’ın ne denli Washington’un vesâyeti altında olduğunu ortaya koymakta. “Saddam döneminde sürüldükleri” bahanesiyle şehre yığdırılan yüzbinlerce bindirilmiş kıta oy kullanıp “seçim ve referandum” perdesinde Kerkük, Bağdat’tan koparılacak; “özerk yönetim” paravanında “bağımsız devlet” temrinlerini yapan Kuzey Irak’a bağlanacak. Musul ve Kerkük petrolleri ise, ABD ve Erbil yönetimlerince paylaştırılacak. Irak daha da istikrarsızlaştırılıp ülkenin bölünüp parçalanması hızlandırılacak; etnik ve mezhebî kışkırtma ve kutuplaşmalarla şiddet ve kargaşa derinleştirilip azdırılacak. İngilizlerin cetvellerle taksim edip ihtilâf tohumlarını ektiği bölgede kardeş kavgasına tam zemin hazırlanacak…
KERKÜK, PEŞMERGEYE PEŞKEŞ ÇEKİLMEKTE… Gerçek şu ki “Kerkük plânı”, işgalle işleme konuldu. 2011’de görünürde “çekildikten” sonra, “Kuzey bölgesi”ne yerleşip işgali devam ettirmek taktiğini yürüten işgalciler, önce tapu ve nüfus dairelerini basıp tahrip ettiler. Tapu ve nüfus kayıtlarını yaktılar, tâlân ettiler. Ardından çeşitli hile ve oyunlarla,“Irak geçici anayasası”yla Kerkük’e “Kürt göçü”nün önü açıldı. 800 bin nüfusun 500 bini Türkmen, 200 bini Arap olan Kerkük’e Kürt valiler atandı. “Şehir senatosu”nun büyük çoğunluğu, tepeden “azınlık” olan Kürtlerden oluşturularak fitne ateşlenen fitne alevlendirildi. Yüzyıllardır Kerkük’te yaşayan on binlerce Türkmen ve Arap âile, çeşitli tâciz ve zorlamalarla şehirden çıkarıldı. İşgalcilerin himâyesinde şehrin “Kürtleştirilip” Kuzeydeki bölgesel Kürt yönetimine verilmesi hesabına, 600 bin peşmerge Kerkük’e yığdırılarak, düzenli dolar-maaşlar ödendi. Çoluk-çocuk mahallelerinin ortasına, şehrin çevresine kurulan binlerce çadırlarda, barakalarda, stadyumlarda toplatılıp, şehir âdeta kuşatıldı. BM ve Uluslararası Kriz Grubu’nun açıklamasına göre, Amerikan askerlerinin korumasında aralıksız sürdürülen ve CIA ile Kürt istihbarat servisi “Asaiş”in işbirliğiyle “Kürt göçüyle Kürtleştirme politikası”yla kuzeyden ve komşu ülkelerden getirilen 600 bini aşkın peşmerge, Kerkük nüfusuna kaydedildi. Irak Yüksek Seçim Kurulu, BM ve bağımsız araştırmaların tesbitiyle, işgal öncesi üçte ikisi Türkmen olan Kerkük’ün nüfusu 860 binden bir milyon 600 bine, 580 bin olan seçmen kaydı, 712 bine yükseltildi. ABD işgal güçleri bununla da yetinmedi; Kerkük’ü ve ilçelerini “Bölgesel Kürt Yönetimi” haritasının içinde gösterdi. İşgalin ilk Amerikan Büyükelçisi Yahudi kökenli Zalmay Halilzad’ın tâlimatıyla, Kerkük ve çevresinin yönetimi ve güya “güvenliği”, peşmergelerden oluşan “Irak 4. Tümeni”ne teslim edildi…
ANKARA, “KERKÜK OLDUBİTTİSİ”NİN SEBEBİNİ SORMUYOR! Gelinen noktada Amerikan işgali öncesi Türkmenlerin ve Arapların çoğunlukta olduğu Kerkük, hâlen her patlamada onlarca-yüzlerce sivilin can verdiği işgalcilerin baskısıyla peşmergelere peşkeş çekilmekte... Başbakan Erdoğan’ın Irak’ı son ziyaretinin ardından Bağdat’ta 155 Iraklının ölümünü, 500 sivilin yaralanmasını netice veren patlamada görüldüğü gibi, kargaşa ve kaosla iç çatışma ve iç savaşa sürüklenen Irak’tan kurulan komployla, “Kürtleştirilen Kerkük”ün, yeni Anayasanın 140. maddesiyle” kukla Kuzey Irak’a tahsisine “yasallık” kılıfı geçirilmekte. Görünen o ki dünya petrol rezervlerinin yüzde dördüne sahip Ortadoğu’nun kalbi Irak’ın petrolünün yüzde 50’sinin bulunduğu Kerkük, hegemonya ve çıkarları adına ülkeyi işgal edip iki milyona yakın insanı katleden ABD, sözde “işgal sonrası” da sömürüyü sürdürme peşinde. Ülkedeki petrol kuyularını ve rafinelerini, çoğu Yahudi sermayesinin elinde olan uluslar arası Amerikan ve İngiliz şirketlerine otuz yıllığına ihâle edip işgal ortaklarıyla paylaşan ABD, küresel işgalcilerin iştah ve ilgisini çeken Kerkük’ü, güdümündeki en sâdık işbirlikçisi Kuzey Irak’ın kontrolüne verme tezgâhını çevirmekte. Bunun içindir ki Amerikan Elçisi, işgali altındaki Irak Parlamentosu’nu baskı altına alıp parlamenterleri fırçalamakta, oldubittiye zorlamakta… Peki, bütün bu oldu bittilere karşı Ankara’nın tepkisi ne? Erbil’de “Barzani’nin Beyaz Sarayı”nda büyük ilgiyle ağırlanan Dışişleri Bakanı Davutoğlu, neden “sıfır problem” istediği Bağdat’ı ve “yeni dostu” Barzani’yi bu emr-i vakiden vazgeçirmiyor? Niçin “Ankara’nın küresel-bölgesel çıkarlarının örtüştüğü”nü iddia ettiği Washington’dan bir izâhât istemiyor? Süleymaniye’de conilerin Mehmetçiğin başına çuval geçirmelerine “suskun” kalan ve en azından bir nota verilmesini isteyenlere, “Ne notası, müzik notası mı?” diye karşı çıkan Başbakan, işgalle otorite boşluğu içinde anarşiye itilen bölgede PKK terör örgütüne destek veren “stratejik müttefiki” ABD’den, neden “Kerkük tezgâhı”nın sebebini sormuyor? Yoksa 7 Aralık’ta Obama’yla başbaşa görüşmesinde soracak ve “Kerkük oldubittisi”ni düzeltilecek mi? Bekliyoruz… 19.11.2009 E-Posta: [email protected] |