S. Bahattin YAŞAR |
|
Yeni, içinde pek çok ‘yenilik’ler taşır |
Her zaman bir takım sürprizleri vardır hayatın. Ne getireceğini bilmeden gireriz yeni zamanlara. Adeta bir hediye paketi gibi elimize tutuşturuluveriyor sürprizler. Onun için böyle durumlarda şaşırıp kalırız, elimiz ayağımıza dolaşır. Ama hayat hep böyledir. İyi ki de öyledir, yoksa önceden bilinseydi yaşanacaklar, hayat daha çekilmez bir hal alırdı. Hayatın en zor sürprizlerine hazır tutmalıyız kendimizi. Dün evinde, sıcak yatağında uyuyan hanımefendi/beyefendi bu gece morgda kaldı. Hayat bu. Hiç hatıra getirmediğimize, getirmek istemediğimize hazırlamalıyız kendimizi. Her yeni, pek çok yenilikle geliyor. Bu günlerde, iş yerinde yeni bir odaya taşındım. Gerçekten de yeniler, içinde pek çok yenilikler de taşıyor. Hayat, pek çok mekânda, pek çok insanla, pek çok değişik şekillerde birlikte yaşamayı öğretiyor insana. Her mekânın bir ruh taşıdığına, özel sakinleri olduğuna ve ne kadar çok insanla tanışırsa insanın, bir o kadar da olacaklara antrenmanlı olacağına, artık daha çok inanıyorum. Her yeni bir kazanımdır. Ve her yeni, içinde pek çok ‘yeni’likler taşıyor. Yeni odamdayım. Önce yeni odanın komşularıyla tanışıyoruz. Komşular hayatın gerçekleri. Her mekânın komşuluğu özel. Kabir de bile. Komşular, bana yeni odamın eski hikâyelerini anlattılar. ‘Eee bana ne bundan’ da diyemiyorsunuz. Yani, önce yeni taşındığınız odanın eski hikâyeleri ile karşılaşıyorsunuz. Yeni taşındığım odaya, yeni bir hatıra getirinceye kadar, bu eski izler sürecek anlaşılan. Oysa şimdi yeni bir sakini var bu odanın. Her şeyiyle yeni. Hatta öyle yeni ki, daha henüz acemice oturduğu koltuk bile söylüyor bunu. İğreti bir oturuş. Yeni koltuğa oturan, otuz yıldır oturan gibi bir görüntü taşıyabilir mi? Mümkün değil. Yeni odamın, önce fizikî yapısına rengine, kapısına, penceresine, masasına, koltuğuna hasılı, odada bulunan her şeye yepyeni, utangaç, biraz da yabancı gözlerle bakıyorum. Tam bu düşünceler içerisinde, mekâna alışma antrenmanı içerisinde iken, çatı arasından bir böcek sesi ile irkiliyorum. Böcek adeta bir şeyler için bağırıyor gibi. Bizim kendisine ulaşamayacağımız bir noktadan sürekli ritimli sesler çıkarıyor. Gerçekten de çıkardığı ses, ‘Benim varlığımı dikkate almak zorundasın’ mesajı taşıyor. Zaten o faaliyetine başlayınca, çalışma yapmak imkânsız hale geliyor. Ben gerçekten de şaşkınları oynuyorum. Böcek resmen bir şeyler der gibi. Bu bir ‘hoş geldin’ seslenişi mi, yoksa ‘sen kimsin?’ sorgusu mu, yoksa, ‘buralar bizden sorulur’ tanıtımı mı tam olarak anlayamadım. Anladığım bir şey var ki, o da, benim buralarda yeni olduğum ve her şeyin bana yeni yüzünü sunduğudur. Mekânın da bir ruh taşıdığına inanıyorum. Onun için yeni geldiğim odaya da olumlu duygular içerisinde alışmaya çalışıyorum. ‘Vardır pek çok hikmetler’ diyorum her seferinde. Tabiî sonunda böcek konusunda da bir sonuca kısmen ulaştık gibi. Böceğin yaşadığı yere ulaşmak ve onu susturmak beni gerçekten aşıyor. Ama bir şeyi çözdüm artık. Laptopumdaki Kur’ân tilâvetini dinlerken, böceğin de tam bu esnada sustuğuna şahit oluyorum. Tamam diyorum, bu şifre çözüldü. Evet, odam yeni. Ama aslında, ben orada yeniyim. Oda ve içindekiler, böcekleriyle birlikte eski. Ama buradaki yenilerin de Kur’ân tilâveti karşısında, kapılarını bana açmaları ortak noktamız. Mahlûk olarak farklı farklı olabiliriz, ama hepimiz Kur’ân karşısında O’nun muhatabız. Bu, arının peteğinde Allah lâfzı yazıyor olması gibi apaçık bir hakikat. Yeni odamı sevdim, bu yeni mekânda beraber Kur’an dinlediğimiz böcekler var. Bu müthiş bir şey! 15.11.2009 E-Posta: [email protected] |