Aile-Sağlık |
Öğretmek, ama kimin gibi?
Aslında ne kadar da çok uyarırız onları… Uyarılmayı hiç sevmediğimiz halde… Yapma, dokunma, söyleme, atlama vs. Ne kadar uyarırsak ve ne kadar çok söylersek, O oranda, iyi ve mükemmel anne-baba olacağımızı düşünürüz. Oysa ki, kul olarak bizi Yaratanın uyarılarına, Ne kadar da kapalı kulaklarımız… Büyüklerin tecrübeleri bile, Her zaman sıkılarak dinlediğimiz Masalımsı anılar gibi gelir kulaklarımıza… Yaşamak ve denemek varken, Denenmiş ve yaşanmış anıları dinlemenin sıkıcılığı.. O yüzdendir ki, küçükken öğreniriz, büyüyünce anlarız… Kul olarak eğitimimizde, Onun metodu ne kadar da çekicidir aslında… Doğrudan yasakladığı davranışların sayısı sınırlıdır…. Ama hayatın içinde sunar bilmecelerini…. Yaşarken öğrenirsin, hem de iliklerine kadar…. Sırılsıklam olana kadar ıslatır seni, Anlayana kadar sorar sorularını… Bir daha ve bir daha… Cevapları ve sonuçları aynı olan hikâyelerin olur… Neden hep aynı şeyi yaşıyorum, Neden yolların sonu hep aynı diye düşündüğünde.. Yalvarırsın Kaderin Sahibi’ne, Lütfen yardım et ya da ipucu ver diye, Öğrenemediğinde ve anlayamadığında, Tekrar tekrar sabırla anlatır sana Açıkça hazır vermez formülleri… Ara ve bul der sanki… Çünkü, arayan bulduğunun ve kaybettiğinin kıymetini bilir. Hazır gelenin hazzı da olmaz…. İhmal etmez, imhal eder, Sabırla ettiğin dualarının cevabını… Öğretmek en büyük Terbiye Edici’nin elinden olunca, O’ndan öğreneceğimiz pek çok metot var aslında… Öncelikle hatırlatmaya ve uyarmaya alışkın olan bizlerin, Kendimizi frenlememiz gerekecek… Onlara gerçekten zararı olacak şeyler konusunda, Karşımıza alıp ciddî ciddî konuşmamız gerekecek…. Sürekli kısıtlamalar ve uyarılar koyan kimliğimizden de, vazgeçmemiz gerekecek. Bizleri şefkatiyle Terbiye Eden’in yaptığı gibi, Yaşayarak görmesine ve öğrenmesine Fırsat tanımamız gerekecek… Yaptığımız her hata hemen cezalandırılsaydı, Sanırım kafamıza sürekli bir şeyler düşerdi… Zamanla öğrendiğimiz şey de ancak şu olurdu; Cezadan kurtul da ne yaparsan yap…. Dayağın öğretici olmamasının sebebi de budur aslında…. Yaptığının sonucunda, dayak acısını yaşarsın ve biter, Ondan geriye kalan, sadece öfkedir…. Sürekli uyarmak yerine, ona doğru soruları sormak, Doğru rehberlik yapmak, Her zaman faydalanabileceği bir hayat felsefesi kazandırır. Karşılaştığı sorunlara kalın duvarlar olarak değil, Açılması bir anahtara bağlı kapılar olarak bakmaya başlar. Bu da ona öğretebileceğimiz en önemli ipucudur aslında…
BANU YAŞAR / Psikolog&Psikoterapist |
22.11.2009 |
Böbrek haritası çıkartıldı TÜRK Nefroloji Derneği Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, Türkiye’nin böbrek haritasını çıkardıklarını ve bundan sonraki çalışmalarda bu haritayı kullanacaklarını söyledi. Gültekin Süleymanlar, 26. Ulusal Nefroloji, Hipertansiyon, Diyaliz ve Transplantasyon Kongresi’nde gazetecilere yaptığı açıklamada, 2006 yılında planladıkları çalışmanın bu yıl bitirildiğini, çalışma kapsamında 23 ilde bölgeyi temsil edecek 15 bin kişiyi taradıklarını belirtti. Çalışmaları bir makale haline de getireceklerini ifade eden Süleymanlar, ‘’Türkiye’nin böbrek haritasını çıkardık ve bundan sonra yola devam etmek için bu haritayı kullanacağız. Daha önce elimizde böyle bir harita yoktu. Bu haritayı izleyerek enteresan şeyler bulduk. Mesela, Türkiye’deki kronik böbrek hastalığındaki oran Avrupa ortalamalarının çok üzerinde. Avrupa’daki oran yüzde 8 gibiyken, bizde 15,7. Dünyada ise yüzde 10 ile 13 arasında’’ dedi. Son 10 yıldır hastalığın kaynağını kurutmanın önemli bir ilgi alanı haline geldiğine dikkati çeken Süleymanlar, diğer ülkelerde de bu yöndeki çalışmaların arttığını belirtti. Hastalığın hızının kesilmesi için eldeki verilerin iyi bilinmesinin önemine değinen Prof. Dr. Gültekin Süleymanlar, gelecek yıl çalışmanın ikinci ayağını yapacaklarını ve aynı varlığı takip ederek hasta olanların beş sene içerisinde hangi konuma geldiklerini izleyeceklerini açıkladı. Çalışmayı 10 bin 872 yetişkin ve 5 bin çocuk birey üzerinden yürüttüklerini aktaran Süleymanlar, bunları izleyerek çalışmaların süreceğini bildirdi. Prof. Dr. Süleymanlar, kadınların böbrek hastalığına yakalanma riskinin daha yüksek olduğuna işaret ederek, kırsal bölgede yaşayanlar ile özellikle Marmara ve Güneydoğu Anadolu bölgesindeki böbrek hastalarının oranının da Türkiye’nin diğer bölgelerine göre daha yüksek olduğunu söyledi. Süleymanlar, Akdeniz ve Ege bölgesinin ise Türkiye ortalamasının altında olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Süleymanlar, kronik böbrek hastalığının Türkiye’de çok hızlı arttığına dikkati çekti. Türkiye’de 7,5-8 milyon arası böbrek hastası bulunduğunu belirten Süleymanlar, bunların da 2,5 milyona yakınının diyaliz açısından en yüksek riskli grup olduğunu vurguladı. Süleymanlar, ‘’Böbrek hastalığı bulunan kişilerde kalp damar sorunlarından ölme yüzdeleri çok fazla. Diyalize girmiyor, nakil de olmuyor ama var olan böbrek sorunu nedeniyle genç yaşta kalbiyle ilgili bir sorun yaşayıp kaybediliyor’’ dedi. Böbrek rahatsızlığı olan 25 yaşındaki bir insanın ölüm riskinin 85 yaşındaki bir kişinin ölüm riskiyle aynı olduğunu açıklayan Süleymanlar, ‘’Bir diyaliz hastasının ölüm riski, böbrek yetmezliği olmayan bir kişiye göre 30 kat fazla’’ diye konuştu. |
22.11.2009 |
Ağrısız seyahat için 6 basit öneri Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Semih Akı, herhangi bir ekipman olmaksızın yolculuk sırasında yapılabilecek altı basit esneme hareketiyle ağrısız bir seyahatin mümkün olduğunu söyledi. Akı, “Uzun yolculuklarda yaşanan bel, sırt veya boyun ağrısı, tatil keyfini çoğu zaman eziyete çevirir. Uzun süreli oturmak; bel, sırt ve boyun bölgesindeki yapılara bir süre sonra ek yük bindirir. Özellikle uzun süre koltukta otururken vücudun aldığı kötü pozisyon omurga üzerine daha fazla stres bindirir. Uçak, otobüs ya da araba yolculukları sırasında düzenli olarak yapılacak esneme hareketleri yolculuğun sebebiyet verdiği ağrıların azalmasına yardımcı olur” dedi. Prof. Dr. Semih Akı, yolculuk sırasında yapılacak 6 basit hareketi şöyle anlattı: 1. Boynunuzu gevşetmek için başınızı sola çevirin ve yaklaşık 5 saniye süreyle bu konumda tutun. Başınızı yeniden öne çevirin, daha sonra sağa çevirin ve 5 saniye bu şekilde tutun. 5 kez tekrarlayın. 2. Omuzlarınızı ve boynunuzu gevşetmek için, kollarınızı vücudunuzu kenarında tutarken omuzlarınızı yukarı kaldırıp bu pozisyonda yaklaşık 5 saniye durun ve daha sonra istirahat pozisyonuna dönün. 5 kez tekrarlayın. 3. Dik ve oturur konumdan öne doğru eğilerek gövdenizi yavaşça dizlerinize yaklaştırın. Kollarınızı yana bırakın ve daha sonra kollarınızla bacaklarınızı sarın. Derin nefes alıp verirken bu pozisyonda 20 saniye durun, daha sonra normal oturur pozisyona dönün. 5 kez tekrarlayın. 4. Ayakta dururken ellerinizi sırtınızın alt kısmına koyun ve belinizi geriye doğru yavaşça esnetin. 10 saniye bekleyin, gevşeyin ve vücudunuzu dik duruma getirin. 5 kez tekrarlayın. 5. Ellerinizi kalçalarınızın üzerine koyun ve vücudunuzu sola bükün. Bu pozisyonda 5 saniye süreyle bekleyin. Dik pozisyona geri dönün, sağa esneyin ve 5 saniye bekleyin. 5 kez tekrarlayın. 6. Oturur durumda iken ayaklarınızı, parmak uçlarınız yerle temas halindeyken topuklarınız üzerinde yükseltin. 10 saniye süreyle bu pozisyonda bekleyin. Topuklarınızı tekrar yere değdirin ve 10 kez tekrarlayın. Bu gerçek bir baldır gerdirme egzersizi olsa da tüm belinizin esnediğini hissedeceksiniz |
22.11.2009 |
Üsküdar Belediyesi’nden 3 bin çocuğa bayram hediyesi ÜSKÜDAR belediyesi Toplumsal Gelişim Merkezi (TOGEM), Kurban Bayramı öncesinde hedeflediği 3000 çocuğa bayramlık giysi dağıtımını Bağlarbaşı Kültür Merkezi’nde Emine Erdoğan’ın katıldığı bir programla tamamladı. Programa TOGEM’in kurucusu Emine Erdoğan, Başkanı Saadet Gülbaran’la birlikte çok sayıda hayırsever katıldı. “Onların Yüzü Gülsün, Üsküdar’dan Anadolu’ya 3000 Küçük Yürek Bayram Sevinciyle Dolsun” sloganıyla yürütülen kampanya kapsamında geçtiğimiz hafta da Adıyaman ve Şanlıurfa’da 500 çocuğa bayramlık kıyafetler ve kırtasiye malzemesi hediye edilmişti. |
22.11.2009 |
Gribe karşı 2 ayrı diş fırçası kullanın DENTATÜRK Özel Diş Hastanesi Yönetim Kurulu Başkanı Emrah Başaraner, domuz gribi salgınına karşı 2 ayrı diş fırçası kullanılması gerektiğini söyledi. 22 Kasım’ı içine alan haftanın Ağız Diş Sağlığı Haftası olarak kutlandığını belirten Başaraner, “Dentatürk olarak bu yıl bu haftayı halkımız ile kutlamaktan mutluluk duyuyoruz. Fakat ağız ve diş sağlığında toplumumuzun içinde bulunduğu mevcut durum bu mutluluğumuzu gölgelemektedir” dedi. Avrupa ülkelerinde diş hekimine gitme sıklığı yılda 5 iken Türkiye’de ise bu sayının 0,9 olduğunu ifade eden Başaraner, kötü ağız hijyeninin yol açtığı diş çürükleri ve diş eti hastalıklarından korunmada öncelikle kişilerin kendi sağlıklarının bilincinde olması gerektiğini ifade ederek, insanlara, düzenli fırçalama, diş ipi kullanma ve düzenli olarak diş hekimine gitme alışkanlığı kazandırılmasının şart olduğunu bildirdi. Son dönemlerde herkesin endişe ile takip ettiği domuz gribi salgınına tedbir olarak günde 2 ayrı diş fırçası kullanılmasını tavsiye eden Başaraner, “Sabah kullandığımız fırçanın bir diğer fırçalamada kullanılmayarak kurumasının sağlanması ve ertesi sabaha kadar kapalı muhafaza kutusunda saklayarak ıslak ortamları seven mikroorganizmaların barınmasının engellenmesi sağlanmalıdır. Bulaşıcı hastalıklara karşı aile içinde ortak fırça kullanımından da kaçınılması lazım” şeklinde konuştu. |
22.11.2009 |
100 gr kuşburnu bir sandık portakala eşdeğer HAVALARIN soğuması ile birlikte gribal enfeksiyonların sık görülmeye başlandığı bugünlerde uzmanlar, vücut direncini artırmak için daha çok meyve ve sebze tüketilmesini öneriyor. Günlük beslenme programlarında C vitamini bakımından zengin gıdaları tüketmek daha da çok önem kazanıyor. Bir C vitamini deposu olan Kuşburnu, portakal ve limondan bile çok daha fazla C vitamini içeriyor. Tabiattaki en yüksek C vitamini miktarına sahip meyve olan kuşburnunun 100 gr’ında, bir sandık portakala eş değer C vitamini bulunuyor. Kuşburnu meyvesi limon ve domatesten 30-40 kat, elmadan ise 300 kat daha fazla vitamin içeriyor; bağışıklık sistemini güçlendirerek nezle, grip ve ateşli hastalıklara karşı vücut direncini artırıyor. Dimes, soğuk kış günlerinde gribal enfeksiyonlara karşı bağışıklık sistemini kuvvetlendirmek, vücut direncini yüksek tutmak isteyenler için yüzde100 Üzüm-Kuşburnu Suyu ürününü satışa sundu. |
22.11.2009 |
Yüksek tansiyon hastaları için umut DÜNYA çapında denemesi süren ve 2010 başında test aşamasının sona ereceği belirtilen yeni bir tedavi yönteminin yüksek tansiyon hastaları için umut olabileceği bildirildi. Alman “Die Welt” gazetesinin internet sayfasındaki habere göre, yeni tedavi yönteminde kateterle kasık atardamarından girilerek, kateterin ucundaki özel koterle, yüksek tansiyonda etkili olduğu varsayılan böbrek üzerindeki sinirler yakılıyor. Bu uygulamadan sonra, ilaçla tedavi edilemeyen hastalarının sistolik basınçlarında (büyük tansiyon) bir yılda 30 birimlik düşüş olduğu bildirildi. Alman Lübeck Üniversite Kliniği profesörlerinden Heribert Schunkert, kentte yüksek tansiyon konusunda düzenlenen bir kongrenin açılışında yaptığı konuşmada, yeni yöntemin günlük tedavide uygulanmaya başlaması durumunda yüksek tansiyon hastalarının yüzde 95’inin bundan faydalanmasının mümkün olacağını söyledi. |
22.11.2009 |