Faruk ÇAKIR |
|
Korkutan uçurum kapanmalı |
Cine5 televizyon kanalında “Veresiye Defteri” adlı yardımlaşma programı yapan sanatçı Ahmet Yenilmez, toplumu kemiren çok önemli bir derde dikkat çekmiş. Cansuyu Derneği’nin yayın organı olan “Cansuyu” dergisinin (Kasım 2009) sorularını cevaplandıran Yenilmez, program sebebiyle şahit olduğu fukaralığı değerlendirirken şöyle demiş: “Ben açıkçası (fakir ile zengin arasında) bu kadar uçurum olduğunu düşünmüyordum. Giderek bu pergel açılmış. Dip ve üst var. Zengin daha zengin, fakir inanılmaz fakir. İşin kötü tarafı, özellikle kentsel dönüşüm projesi bünyesi içerisinde gecekonduları falan yıkıyoruz. Eskiden o gecekonduların içinde yaşayan insanlar, ekmeği, soğanı bittiğinde çalacak kapı buluyordu. Şimdi, onu da bulamıyorlar. Çok acı bir facia var ortada.” Az çok hepimizin şahit olduğu fakirlik halleri var. Bazen öyle hallere şahit oluyoruz ki, anlamakta, kavramakta zorluk çekiyoruz. En üzücü olanı da, gerçek fakirlerin derdini anlatacak kimse bulamaması. Bazıları da yardım etmek istedikleri halde gerçek muhtaçları bulamamaktan yana şikâyetçi. Ahlâk bozulduğu için kimin gerçekten muhtaç, kimin muhtaç olmadığını anlamak da zorlaştı. Daha önce de bahsetmiş olabiliriz. Bir defasında çok fakir olduğuna şahit olduğumuz bir komşumuzun durumunu, iktidar partisine mensup belediyenin ‘gönüllü ekibi’ne beldirmiştik. Gelen cevap, “(Partimizin) hangi ilçe başkanlığına ‘üye’ olarak kayıtlıdır, belgesini getirsin” şeklinde olmuştu. Bu cevaba, cevap vermeye bile değmezdi ve cevap vermemiştik... Usta oyuncu Yenilmez, şunu da söylemiş: “Bu ülkede yaşıyorsan, Mevlânâ’yı bileceksin. Alevî’yi, Sünnî’yi bileceksin. Siirt’teki ateşe tapanları bileceksin. Köy düğününü, salon düğününü bileceksin. Başka bir şey yok. Bu ülkenin her şeyini bileceksin.” Yenilmez’in bir de ‘yakın tarih’ hatırası var: “Rahmetli dedem, Ahmet Yenilmez. İlk köy enstitüsü mezunlarındandır. İlk tayini yapıldığında, o köyde cami de yokmuş. Altına okul, üstüne cami yaptırdığı için devletten aldığı ilk ödül İsmet İnönü’den kınama olmuştur.” Kurban Bayramı arefesindeyiz. Her yıl olduğu gibi yine kurban derisi kavgası yaşanacak mı? Yenilmez, kurban derisine müdahale edilmesine de itiraz ediyor: “İnşallah bu kurban bayramında böyle şeyler yaşanmaz. Benim ibadetimi ilgilendiren ve tasarrufumu içeren bir şeyin nereye bağışlanacağını ben tayin ederim.” Şunlar da en azından bazılarımıza yabancı gelmeyecektir: “Ben birçok sebzeyi fakülte yıllarında tanıdım. Muzu ortaokulda tanıdım. (...) Hiç para ile satın alınmış bir oyuncağım olmadı. Çivi bile yoktu. Biryerden çiviyi sökeceğim, doğrultacağım, sonra onu oyuncağa çakacağım da oyuncak yapacağım. Nerde öyle gidip parayla oyuncak almak?” Babalarımız daha fakirdi. Biz zengin olduk, ama fakirleri unutan bir zenginlik neye yarar? Bayramı, yardımlaşma için fırsat bilelim. Fakirin hakkı, bizim de onlara borcumuz olan zekâtlarımızı eksiksiz verelim! Ki, ‘korkutan uçurum’ yavaş yavaş kapansın. 25.11.2009 E-Posta: [email protected] |