Faruk ÇAKIR |
|
Ismarlama gündemler |
Eskiden beri, bazı gazetelerde ‘yalan’ haberler yayınlandığına kamuoyu şahittir. “Bir kısım medya” son yıllarda ‘alternatif yayın’lar çoğaldığı için milletin gözünün içine baka baka ve yüzde yüz ‘yeni yalan’ haber verme alışkanlığını kısmen terk etti. Geçmişte gazetelere ‘manşet’ olan yalan haberlerin sadece birini hatırlatalım: Bir dönem ‘büyük gazete’lerde İranlı turistlerin Palandöken’e gelip çarşaflı halleriyle kayak yaptıkları haberleri yer almıştı. (Hürriyet, 26 Ocak 2000) Aradan iki bir iki gün geçince kayak yapanların İranlı turistler değil, ‘kiralanmış yerli erkekler’ olduğu anlaşıldı. Bunun gibi onlarca, belki de yüzlerde misâl vermek mümkün... Bu haberler de ‘ısmarlama gündem’lere hizmet için yapılıyordu, ama daha vahim olan girişimler de olmuş. Delilleri şimdi ortaya çıktığı için hatırlamakta fayda var: Ergenekon savcılarına gönderildiği iddiâ edilen ‘üçüncü mektup’taki iddialara göre kamuoyunu yönlendirmek için ‘anket’ yaptırılması ve bu anketten de “TSK en güvenilir kurum” neticesinin çıkması istenmiş, bir anlamda ısmarlanmış... (Radikal, 17 Kasım 2009) Aynı mektuptaki iddiâlara göre başörtüsü aleyhinde de kamuoyu oluşturmak için bazı planlar yapılmış. Bunlardan biri de ‘türban’ takmaya zorlanan hayalî bir genç kızın, büyük bir gazetenin ‘dert dinleyen yazarı’na mektup yazması temin edilmesi planlanmış. Savcılara gönderildiği ifade edilen mektupta başka pek çok iddialar da var. Ama bu iddialar kimseyi ‘şok’ etmemeli, aksine tanıdık gelmeli. Bunca yıl düzenlendiği ifade edilen anketlerde ‘en güvenilir kurum’ listesinin hiç değişmemesi tesadüf olabilir mi? Aslında bu konudaki ‘şike’yi daha önce çeşitli vesilelerle sorgulamaya çalıştık. Meselâ, Türkiye’de; başörtüsü yasağını savunan bir kişi, kurum ya da partinin ‘en güvenilir kişi, kurum ya da parti’ olarak gösterildiği bir anket yayınlansa, bu netice ‘normal’ kabul edilebilir mi? Mümkün değil. Çünkü hayatın gerçekleri tam tersini gösteriyor. Dünün ‘tek parti’si ve bugünün ‘ana muhalefet partisi’ olan CHP’nin durumu ortada. Dolayısı ile yıllardan beri yapıldığı iddiâ edilen kamuoyu araştırmalarının yeniden ele alınması ve varsa ‘şike’lerin itiraf edilmesi, ortaya konulması gerekir. Yapılan bir anket varsa ve böyle bir netice çıktı deniyorsa, bu neticeyi 12 Eylül ihtilâl anayasasının aldığı neticeyle kıyaslamak lâzım! Hatırlayalım: Hâlâ kurtulamadığımız 12 Eylül darbe anayasası da güya yüzde 92 oyla kabul edilmişti! Demek ki 12 Eylül döneminde anayasanın yüzde 92 nisbetinde kabul oyu almasını ‘ısmarlayan’lar, sonraki yıllarda bir adım daha atıp “yüzde 93’lük anketler” ısmarlamış! Dolayısı ile ‘güvenilir kurum’ anketiyle 12 Eylül anayasasını aynı terazi ile tartmak gerekir! Ortada bir gerçek var: Yalanlar ve yanlışlar ancak yatsı vaktine kadar devam edebilir. Bütün bir insanlığı sonsuza kadar yanıltmak, yalanlara inandırmak mümkün değil. 1937’de Dersim’de yapılanların bugün gün yüzüne çıkması bile buna delil değil mi? O halde bu yanlışlara imza atanlar ciddî bir tevbe ile milletten özür dilemeli ve benzer yanlışlar yapmaktan vazgeçmelidirler. Bir kaç kişinin belli bir dönemde yaptığı ciddî yanlışları savunmaya devam etmek, büyük bir kitleye de haksızlık oluyor. Zulmü ‘zalim’lerin omuzuna yıkın ve bu ağır yükten kurtulun. Türkiye’nin huzur ve mutluluğu ‘ısmarlama gündem’lere son vermekten geçiyor, vesselâm. 18.11.2009 E-Posta: [email protected] |