Faruk ÇAKIR |
|
Tuzaklar başlarına dönsün! |
Hemen her gün yeni bir ‘kaos planı’nın deşifre edildiğine şahit oluyoruz. Geçmişte yaşananları da hatırlayınca, ‘Daha beter planlar da yapılmış olabilir’ demekten kendimizi alamıyoruz. Milletin aleyhinde hazırlanan planlar maalesef ilk defa hazırlanmıyor. Yakın tarihe baktığımızda sürekli bu planların hazırlandığını ve uygulandığını görürüz. Aradaki fark, geçmişte hazırlanan planlar ya ortaya çıkmıyordu, ya da uygulandıktan sonra ‘tuzak’ olduğu ortaya çıkıyordu. Gerek 28 Şubat, gerekse 12 Eylül gibi müdahaleler hep bu planlar sayesinde olmadı mı? Hele hele 12 Eylül ihtilâlinden sonra Org. Bedrettin Demirel’in Milliyet’e verdiği röportajda dillendirdiği şu meşhur itirafa ne demeli: “İhtilâl olgunlaşsın diye bir yıl bekledik!” Aynı şekilde 27 Mayıs 1960 kanlı ihtilâlinin planı da çok önceden yapılmıştı. İktidarda kalmaya alışmış, iktidar olmayı sadece kendileri için ‘hak’ olarak gören dönemin tek partisi CHP, çok partili siyasi hayata geçilip de milletten unutamayacağı bir tokat yeyince, demokrasi yoluyla bir daha iktidar yüzü görmeyeceğini anlamış ve hemen ‘kaos planları’ hazırlamaya başlamıştı. 1960 ihtilâli sonrası yapılan açıklamalar bunun delilidir. Tabiî ki millet aleyhinde ‘kaos planları’ yapmak 1960 yılı öncesinde de baş vurulan bir yoldur. Nitekim, son günlerde ortaya çıkan belgelere göre 1937-38 yıllarındaki Dersim hadisesinde de önceden planlar yapılmış. “Onlar eskide kaldı, bugünden bahsedin!” diyen varsa, Ergenekon iddianamesine bakabilir. Buna da inanmak istemiyorsa, medyaya yansıyan ‘ses kayıtları’na kulak verebilir. Bunlara da inanmayan olursa, onlar için ‘İnsaf edin!’ demekten başka çere kalmıyor. Kurulan bunca tuzağa rağmen Türkiye’yi idare edenlerin ‘hiç bir şey yokmuş gibi’ davranmasını da anlamak mümkün değil. İnanın, gazetelere yansıyan ‘kaos planları’nı okuyunca “Bu kadarı da fazla. Türkiye’yi idare edenler mutlaka buna itiraz eder, hesap sorar” diye akla geliyor. Ama bakıyoruz ki ‘dün’ ile ‘bugün’ arasında fark yok. ‘Her şey yolunda’ymış gibi davranılıyor ve kaos planları yapanlara hesap sorulması akla gelmiyor. Bu planları inkâr etmekle ve yalanlamakla bir yere varmak mümkün olsaydı o ‘yer’e şimdiye kadar varmış olurduk. Suç işleyenlerin bu suçlarını itiraf etmesini bekliyorsak, daha çok bekleriz... Elbette hiç bir araştırma ve soruşturma yapılmadan ‘gazete haberleri’ ile insanlar mahkûm edilsin demiyoruz. Böyle bir tavra da en başta itiraz edilmelidir. Fakat bu kadar ciddi iddiâlar karşısında susulmasını, ‘tuzak kuran’lara hesap sorulmamasını da anlamakta güçlük çekiyoruz. Şundan eminiz ki, yanlışta ısrar edenler uzun dönemde kaybedecek. Çünkü insanlığı uzun süre yanıltmak mümkün değil. Nasıl ki dün tuzak kuranlar uzun dönemde kurdukları tuzaklara düştü, bugün yeni tuzaklar kuranlar da yine kendi kurtukları tuzaklara düşecek. Siyasî iradeden beklenen, ‘tuzak kuranlar’ın üzerine daha cesaretle gitmesi ve hesap sorması. Tabii ki hak, hukuk ve adalet çerçevesinde... 22.11.2009 E-Posta: [email protected] |