Şükrü BULUT |
|
Kemalizm ortak paydasında birleşenler.. |
Hadiselerin mahiyetini az çok bilenlerin dışındakilerin çoğu şaşkın... Zihinleri tepetaklak eden gelişmelerin alabora ettiği bir cemiyette yaşıyoruz. Bilhassa Cumhuriyetin kuruluşundan çok partili döneme geçiş günlerine kadar yaşanmış bazı hadiselerin milletten saklanması veya halkın yanlış bilgilendirilmiş olması, doğrulara olan inançları da aşındırıyor. Cemiyetin içtimaî emniyetinde büyük tahribatların meydana geldiğini hepimiz kabul ediyoruz. Kemalizmden en son vazgeçeceklerin şaşkınlığı daha başka... Resmî tarihin ninnileriyle uyutulmuş çocukların hafızalarındaki garabete şaşanlar da şaşkın... Hâlâ bugün bile M. Kemal’in meddahlığına kalkışan ve onun zamanındaki icraatları “lâ yuhti” (hatasız) kabul eden iktidar partisiyle destekçisi bazı grupları bırakarak Onur Öymen’e saldıranlara da şaşmamak mümkün mü? Öymen, çocukluğundan beri, medyada ve cemiyetin elit mahfilinde seslendirilmiş düşünceyi söyledi. Hayatının çoğu Avrupalıların içinde geçtiğinden, Şark kurnazlığına tevessül etmedi. Lisanı kalbine tercüman oldu. Yani ikiyüzlülük yapmadı. Türkiye’nin asıl probleminin bir türlü demokratikleşemeyen “takıyyeci” gruplarımız olduğunu inkâr edenler, şu süreçlere müsbet bir katkıda bulunamazlar. M. Kemal’in kendi partilerinde olacağını iddia edenlerin, M. Kemal’e benzetilmek isteyenlerin, ilke ve inkılâplarına sadakati tazeleyenlerin, Atatürk’ü dindar göstermeye çalışanların “dindar kimliklerle” siyaset yaptıkları bir Türkiye’de söz konusu zihniyetlerden “hayır” beklemek hakka saygısızlık olmaz mı? Kemalizm, yalnız CHP’ye yardım etmedi; siyasal İslâmcıları da, ırkçı Türkçüleri de, ırkçı Kürtçüleri de bu ikbale taşıyan Kemalizmdir. Murat Yetkin’in ifadesiyle, bütün ihtilâller Kemalizm adına yapıldığına ve şu mevcut Meclis tablosu da bir müdahale eseri olduğuna göre, Meclisteki bütün siyasî partilerimiz “Kemalizm”den beslenerek geliyorlar. Yakın tarihimizin sahnesinde rol alan kişilerin ve hadiselerin mahiyetleri ortaya çıkmadan, Türkiye’ye “demokrasinin” gelemeyeceğini artık hepimiz kabulleniyoruz. AB sürecini idam sehpasına giden “kahredici yola” benzeten Kemalistler, kendi zaviyelerinden elbette haklıdırlar. En az Kemalistler kadar AKP, CHP, MHP ve DTP de AB’ye karşı olmakta haklıdırlar. Zira kanun hakimiyetinin esas olduğu, şahıslara özel koruma kanunlarının bulunmadığı, dinin siyasete alet edilmediği ve ırkçılığın kanunen suç kapsamına alındığı bir Avrupa Birliğine, 22 Temmuz seçimiyle ortaya çıkan Meclisimizdeki hangi siyasî parti taraf olabilir ki…. Hoş olmayan birşey varsa, takıyyedir. Yani bazı dindarların Atatürkçülüğü benimser görünmeleridir. En çirkin şey ise, münafıklıktır. Kemalizmin 1950’lerden sonra resmî kurumların içinde ve nifaka bürünerek milletle mücadeleye giriştiğini bildiğimiz halde, kendi mantığı içinde tutarlı bir tavır sergileyerek “Atatürk'ün yaptığını savunmak suç mu? Ben faşistsem Atatürk ne?” diyen Öymen'i hedefe koymak, sizce de haksızlık sayılmaz mı? Kemalizm yalnızca Dersim Alevilerine ve Doğudaki Kürtlere zulmetmemiştir. Savaş gemilerinin Doğu Karadeniz’i top atışına tuttuklarını; Trabzon, Erzurum, Konya, Yozgat, İstanbul ve daha birçok Anadolu vilâyetlerindeki mezalimleri ve darağaçlarını da seslendirmek zorundayız. Kemalizmin meşhur komita istibdadından bütün Türkiye zarardîde olmuştur. Fakat asıl mesele, günümüzde mertçe M. Kemal zamanında yapılan yanlışlara itiraz etmek olsa gerek. Ama Atatürk meddahlığı yapanların Kemalizm karşıtlıkları geçersizdir ve demokrasiye de karşı olma mânâsını ifade eder. 20.11.2009 E-Posta: [email protected] |