H. İbrahim CAN |
|
Obama’nın ibretlik Çin ziyareti |
Obama’nın Çin ziyareti dünya sahnesinde iki büyük gücün yerlerinin nasıl değiştiğini göstermesi bakımından ilgi çekiciydi. Batılı gözlemciler bu ziyareti, gücün el değiştirmesinin bir göstergesi olarak değerlendiriyorlar. Otuz yıllık çalkantılı ilişkilerinde Amerika ile Çin liderleri ilk kez Amerika’nın zayıfladığı, Çin’in ise gittikçe güçlendiği bir ortamda buluştular. The Washington Post bunu ‘iki devin eşit olmaya yaklaşması’ olarak değerlendirirken, bir çok gözlemci Obama’nın geçmişteki başkanlardan çok daha zayıf bir elle Çin’e gittiğini söylüyor. Ekonomik kriz, Irak ve Afganistan’daki savaşlar, Amerika’nın prestijini hayli düşürdü. Çin, Amerika’nın en büyük kredi veren alacaklısı. Amerika şu anda Çin’e 800 milyar dolar borçlu. Ancak bu Çin için büyük bir avantaj değil. Zira alacağını tahsil etmek isteyen her alacaklı gibi, bu ülke de Amerika’nın toparlanmasını ve borcunu ödeyebilir hale gelmesini istiyor. Ayrıca Çin’in ihracat mallarının en büyük alıcısı da Amerikan tüketicisi. Dünyanın en çok para harcayan toplumu, ekonomik kriz nedeniyle kemerleri sıkınca, Çin’de üretim sekteye uğradı. Bu yüzden bu gezi her iki ülke için de her sözün dikkatle söylendiği, her adımın titizlikle atıldığı bir ziyaret oldu. Ancak bu ziyarette Amerika, Çin’den iklim değişikliği, İran ve Kuzey Kore’nin nükleer programları gibi konularda destek bulamadı. Çin, Amerika’nın aksine nükleer programı olan ülkelerle sorunların görüşmelerle çözülebileceği görüşünü sürdürüyor. Yeni yaptırımlara sıcak bakmıyor. Zaten İran’daki nükleer yatırımlarda rol alan Çin’in farklı bir tavır sergilemesi beklenmiyordu. Obama, Çinli ev sahiplerini kızdırmamak için Sincan’daki Uygur kıyımını ve Tibet’teki insan hakları ihlâlleri ve baskıları dile getirmek yerine, internet üzerindeki sınırlamaları eleştirdi. Çinli otoriteler ironik bir tavırla, Obama’nın bu konuşmasının Şangay dışındaki Çinliler tarafından internetten izlenmesini engellediler. ABD Başkanının Çinli siyasal aktivistler ve hukukçularla görüşmesine de izin vermediler. Çin lideri Hu, Washington’u kendi ‘temel çıkarları’ olan Tayvan’a silâh satışı ve Dalai Lama’nın sürgündeki Tibet hükümetini desteklemeyi bırakma konusunda uyardı. Ayrıca Uygurların haklarını savunanlara yasak getirmesini de istedi. Yani işler tersine döndü. Şimdi Çin, Amerikan liderinin eleştirilerinden çekinmek yerine, Amerikalıları eleştiriyor. Kısacası; bu ziyaret yalnızca güzel sözler ve jestlerle dolu, ama içi boş bir ziyaret oldu. Bunu en güzel Beyaz Saray Basın Sözcüsü Robert Gibbs’in şu sözleri yansıtıyor: “Kendim ve Başkan adına şunu söyleyebilirim ki; iki buçuk günlük Çin ziyaretinde suların ikiye ayrılmasını ve her şeyin değişmesini beklemiyorduk”. Bu ziyaretin ortaya koyduğu bir gerçek varsa; o da küresel krizden Çin dünya sahnesindeki yerini güçlendirerek çıkarken, Amerika’nın—ve Rusya’nın—eski ihtişamını kaybetmiş olarak yoluna devam edeceğidir. 20.11.2009 E-Posta: [email protected] |