Raşit YÜCEL |
|
“Kurbanım” |
Kurbanı hayatımıza kattık. Her değerli şeyimizi sevdiklerimiz ile paylaştık. Verdik, karşılığını beklemedik. “Sana kurban olayım yavrum” “Canım sana kurban olsun” “Kurbanım sana” Her insanın kurbanı ayrı ayrıdır. Bir fedakârlıktır kurban. Özellikle doğu illerimizde çok yaygındır. İki kelimenin arkası “ha kurban”dır. Bir samimiyet ve civanmertlik alâmetidir. Kurbanı kendi dünyamızda yaşarız. “Vücudunu Mucidine fedâ et. Mukabilinde büyük bir fiyat alacaksın” diyor Bediüzzaman. Cenâb-ı Hak bize bunu emrediyor. “Emanetimi bana satınız, karşılığında size mükâfat vereceğim” buyuruyor. Kim bu emanetleri kurban etti ise kazanmıştır. “Cimrilikten Sana sığınırım” dedi Peygamberimiz (asm). Bütün maddî ve mânevî varlığını kendi içinde heder edenlere hep yanmışımdır. Fedakârlığın zirvelerini hep annelerin hayatlarında gördüm. Canavar yapılı anneler bile yavrularına her şeyini kurban ettiler. Cömertlik bu anlamda mânâ kazandı. Verenler hep sevdi ve sevildi. Ketum davrananlar terk edildi. “Kurban olam kalem tutan ellere, Kâtip halimi yaz yâre böyle.” İşte hep böyle yaşandı bayramlar. Kurbanlıklar kurban sahibine mahşerde burak oldu. “Baba bayramınız mübarek olsun” Yollar uzak, imkânlar sınırlı. Kim istemez anne ve babasının dizinin dibinde bayram yapmayı? Bayramlar bize bunları öğretti. Rabbimiz bize bütün nimetleri kurban etti. Ne mutlu bizlere. Kurban edecek o kadar şeyimiz var ki... Heder edilen ve murdar edilen hayatıma hep yanarım. Besmelesiz geçen her hâlime kahrolurum. Azrail Aleyhisselâm bir kurban başıdır aslında. Kurban oluruz. Vazifemiz bitmiştir. Kurban ettiğimiz şeylerin mükâfatını almaya gideceğiz. Feda edecek hiçbir şeyi olmayanlara yanarım. Ve bu konuda hissiz–ruhsuz olanlara… Bayram böyle yaşandı asırlarca. Hasretlikler kavuşunca başladı bütün akan gözyaşları. Kalpler ve gönülden taşan sevinçler sevenleri birbirine bağladı. Kurbanınız mübarek olsun efendim. Cenâb-ı Hak kurban hasletlerimizi canlandırsın. Kurban olmadan hiçbir şeyi aşmamız mümkün değildir inanın. 29.11.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (19.11.2009) - Yollar ve yıllar (05.11.2009) - Acı haber ve Şaban Döğen (23.10.2009) - Hayatın halleri (19.10.2009) - Açılımın yeni yüzü ve Said Nursî |