Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Hizmette motivasyon |
Üstadın lâhika mektuplarını okuduğumuzda, baştan sona hizmet gündemli mesajların verildiğini; bilhassa sadakat, sebat ve şevki mutlak gibi esaslara tahşidat yapılarak Nur talebelerinin münhasıran hizmete odaklı bir motivasyon atmosferinde çalışmaya devam etmeleri gereğinin vurgulandığını görürüz. Bu dersleri sürekli tazeleyen hizmet erbabının dünyasında yeis, ümitsizlik, yılgınlık, bezginlik, yorgunluk, atalet, tevakkuf gibi ârızalar olmaz. En olumsuz ve sıkıntılı gibi görünen şartlarda bile “Benim vazifem hizmettir, neticenin takdiri Allah’a aittir” prensibini esas alarak yola devam eder. Zahirde şer gibi gözüken hallere de kader cihetiyle bakar, “Kader fetva verdiğine göre mutlaka altında benim şimdilik göremediğim ince sır ve hikmetler vardır” diyerek, onlara takılmaz. Dahası, “Beni sıkan bu hadisede, nefsimin itiraf etmek istemediği gizli kusurlarımla bu duruma müstehak hale gelmemin de payı var mutlaka” der ve o kusurlarının izalesi için gayret eder. Yani, o sıkıntıdan dolayı başkalarını suçlayıp sorumlu tutmak yerine, kendi nefsine yönelik samimî bir özeleştiri yaparak yine kazançlı çıkar. Çünkü o hali, o kusurlardan arınma fırsatı olarak değerlendirmek suretiyle, zorlu bir imtihanı daha yüzünün akıyla vermenin huzurunu yaşar. Bu çabasında ona ışık tutup yol gösteren çok önemli bir düstur da, Üstadın “Dünya ücret değil, hizmet yeridir” sözüyle ifade ettiği hakikattir. Onun için, dünyada rahat aramak, hele “ümmet-i Muhammediyeyi (a.s.m.) sahil-i selâmete götürmekle vazifeli bir sefine-i Rabbaniyenin hademeleri” olarak tavzif edilmiş hizmet erbabının kesinlikle uzak durması gereken bir gaflet halidir. “Zindan-ı atalete düşüş” sebeplerimizin tahlil edildiği bahsin sonunda, fıtraten heyecanlı ve hareketli bir yaratılışa sahip kılınan insanın, gerçek bir rahatlığı tembellik ve rehavette değil, ancak çalışma, gayret ve mücadelede bulabileceği gerçeğine dikkat çekilmesi de bunun bir ifadesi. Keza, manilerin şiddetlenmesi halinde gayret ve hamiyeti daha fazla arttırma ve engelleri bu yolla bertaraf etme tavsiyesinde bulunulması da. Gerçek şu ki, imtihan meydanı olan dünyanın cevrü cefası, gamı, tasası ve sıkıntısı hiç bitmez. Eğer hizmet etmek için onların bitmesini beklersek, çok büyük bir yanılgıya düşmüş oluruz. Onun için, yapmamız gereken, biri bitip biri başlayan, hattâ bazan hepsi birden üzerimize çullanan o zorluk ve sıkıntıları, kaderin bizi değişik açılardan imtihan etmek ve “Altın mı, bakır mı?” diye mihenge vurmak için önümüze çıkardığı, aşmamız gereken çıtalar olarak görüp, onları geçmeyi de hizmetin gereği saymak olmalı. Nitekim Peygamber Efendimiz (a.s.m.) başta olmak üzere bütün Peygamberlere ve onların izinden yürüyen hak yolcularına baktığımızda, hayatlarının hep meşakkat ve zorluklarla geçtiğini, ama bunlardan hiç şikâyet etmeden vazifelerini en iyi şekilde ifaya odaklandıklarını görürüz. Üstadın ve beraberindeki saff-ı evvel Nur talebelerinin hayatları da aynı şekilde. Üstelik bizim karşı karşıya olup da şikâyet ettiğimiz sıkıntılar, onların muhatap olduğu ve muazzam imanlarının verdiği güç ve enerjiyle aştıkları şartlarla kıyas dahi kabul etmeyecek kadar basit ve sıradan. Bunu daha iyi anlayıp hissedebilmek için, ağır sürgün şartlarında yazılan Kastamonu ve Emirdağ lâhikalarını, özellikle de Denizli ve Afyon hapislerinde kaleme alınıp Şuâlar’da neşredilen cezaevi mektuplarını bu gözle tekrar okuyalım. Göreceğiz ki, o mektuplardaki şevk mesajları, bizi, son dönemde revaç buldurulmaya çalışılan kapitalist mantık ürünü ve yapay kişisel gelişim şablonlarına ve motivasyon formüllerine asla ihtiyaç bırakmayacak muhteva ve derinlikte, kesintisiz bir manevî enerji kaynağına ulaştırıyor. O kaynakla irtibatımızı sürekli kılabilir ve yine o kaynağın verdiği müfritane irtibat düsturuyla, sorunları “haklı şûrâ” zemininde meşveretle çözebilirsek, ne sıkıntı kalır, ne de tevakkuf olur... 06.12.2009 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (04.12.2009) - Katsayı ve referandum (27.11.2009) - Kurban Bayramınız mübarek olsun (26.11.2009) - Ankara ekseni mi? (24.11.2009) - Kemalizm ve AKP |