Vehbi HORASANLI |
|
Ne perhiz, ne lahana turşusu! |
Yüksek Askerî Şûrâ yine yapacağını yaptı. İki askeri, yargı kararı olmadan ordudan attı. Yapılan açıklamada bu kişilerin Türk Silâhlı Kuvvetlerinin temel yapısını ve disiplinini bozacak şekilde irticaî tutum ve davranışlar gösterdiği ifade edildi. Suç büyük, baksanıza askeriyenin temel yapısını bozacaklarmış. Fakat bu büyük suça rağmen bu insanlar yargıya müracaat edemiyorlar. Zira anayasaya göre yargı yolu kapalı. Çok değil bir hafta önce Genelkurmay Başkanlığının basın açıklamasında bakın ne deniliyor. Noktası virgülüne göre; “Türk Silâhlı Kuvvetleri, her fırsatta hukukun üstünlüğüne ve yargıya saygısını ifade etmiş, yargı kararını vermeden insanların peşinen suçlu ilân edilmelerinin evrensel hukuk kurallarına ve masumiyet karinesine aykırı olduğunu vurgulamıştır.” Sevgili okuyucular bu yazıyı yazarken kan beynime sıçramış durumda. Eğer bazı cümle ve kelimeleri kullanırken sehiv yaparsam lütfen beni maruz görün. Ben böylesine büyük bir ayıbı anlamakta güçlük çekiyorum. “Haksızlığın bu kadarına pes!” denilecek kadar büyük yanlışlıklar yapılıyor. Bazı askerlerin yargı kararı verilmeden suçlanması masumiyet karinesine aykırı, ama dindar bir askerin suçlanması, disiplinsiz olarak ilân edilmesi, ordunun temel yapısını bozacak kadar büyük bir suç işlemiş olduğunun yargılanmadan kabul edilmesi masumiyet karinesine aykırı değil! Bu ne perhiz, ne lahana turşusu? Sağcı olsun solcu olsun, faşist olsun komünist olsun, dünya üzerinde bir tane vicdan sahibi bu ayıbı onaylıyorsa gidip ondan özür dileyeceğim. İnsanlar arasında bu kadar ayrımcılık yapmak, eşi başörtülü askerlere cüzzamlı gibi muamele yapmak nerede görülmüş? Bu kararları imzalayanlar ne kadar cüretli hareket ediyorlar? Hadi, milletin nazarında bu kadar gözden düştüler, peki hesap günü bu yaptıklarının hesabını nasıl verecekler? Adama sormazlar mı: Yahu bu kadar insafsızlığı nasıl yaptınız? Bir tarafta ihtilâl yapmak için bir Danıştay üyesini öldürecek kadar gözü dönmüş bir çete var. Bunların hazırladıkları evraklar bizzat Adlî Tıp Kurumu tarafından onaylanmış. Türkiye’nin her yerinde gömülü olarak ordu silâhları bulunuyor. Bunun sorumlularına “Efendim, suçu ispatlanana kadar bunları suçlu olarak ilân edemeyiz” deyip tutuklandıkları yerden çıkaran, utanmadan masumiyet karinesini dillerine dolayan insanlara ne denir? Tek tesellim hesap günü gelince kimse yaptıklarından kaçamayacak olmasıdır. Kahhar-ı Zülcelâl olan Rabbim bütün bu yapılanların hesabını soracak. Yaşasın zalimler için Cehennem… Bu arada Başbakan’a bir sözüm var: Ey Başbakan, bu millet, hiçbir siyasetçiye vermediği desteği sana verdi. Menderes dahi senin imkânlarına sahip değildi. Amerika, Avrupa herkes seni destekliyorlar. Medya, tarihin hiçbir döneminde bu kadar hükümet yanlısı olmadı. Yazarların büyük çoğunluğu demokrasi ve insan hakları konusunda seni destekliyorlar. Fakat sen ne yapıyorsun? Yürütme görevini masum insanları işinden gücünden etmekte kullanıyorsun... Hadi 1-2 yıllık bir iktidarın olsa diyeceğim ki “Ne yapsın daha yeni”. Yahu 7 yıllık iktidardasın. İnsan hakları ihlâllerini düzeltmen için sana daha ne verelim? Eğer yapılan bu haksızlıkları gideremiyorsan bari biraz insaflı ol. Milletimizle dalga geçer gibi sudan mazeretler üretme. Şunu bil ki “zulüm payidar kalmaz” sen beceremezsen bile biri gelir bunları düzeltir, merak etme. Ama yapılan bütün haksızlıklardan sen mesulsün, bunu unutma! Rabbimden zalimlere fırsat vermeyecek yöneticileri başımıza getirmesini niyaz ediyorum… 07.12.2009 E-Posta: [email protected] |