Fahri UTKAN |
|
Bir Japon'un soruları ve düşündürdükleri |
Cemiyette birçok insanla tanışırız ve konuşmaya başlarız. Şöyle bir düşünün, özellikle yabancı bir kültürle doğup büyümüş kişilerle ilk tanışmanızda neler konuşursunuz? Hangi konulardan bahseder, karşınızdaki kişinin nelerini merak edersiniz? Geçen günlerde bir arkadaşımıza Japonya’dan misafir bir aile gelmişti. Yaklaşık 1,5 sene önce Risâle-i Nurlar vasıtasıyla Müslüman olmuşlar. İlk anlarda, Japonları getiren diğer bir Nur Talebesinin Japonca'dan tercümeleri ile anlaşırken, tercümanlık eden arkadaş bizim arkadaşa "Onlar İngilizce biliyorlar, istersen sen de direkt konuş" demiş. Bizim arkadaşımız da, pek çok insanın yaptığı gibi ilk önce İngilizce olarak, "Türkiye’ye ilk mi geliyorsunuz? Türkiye’nin başka nelerini beğendiniz? Nereleri daha çok görmek isterseniz?" gibi sıradan sorularla konuşmaya başlamış. Bir ara bizim arkadaşın soruları tükendiğinde, sohbet boşluğunda Japon adam, hemen, bizim arkadaşı şok eden sorulara geçmiş: "Bediüzzaman’ı tanıyor musun?" "Risâle-i Nurları tanıyor musun?" "Risâleleri okuyor musun?" Bu soruları duyduğunda ve bir de kendi sorduğu soruları düşününce, kafasını eğmiş ve düşünmeye başlamış. Adamlar 1,5 yıllık Müslüman ve Risâleleri Japonca'dan veya İngilizce'den okuyup anlamaya çalışıyorlar, tanıştığı ve Nur Talebesi olup olmadığını bilmediği kişiye ve bulduğu ilk müsait anda sordukları konular ve öğrenmek istedikleri ise bunlar. Bediüzzaman, Risâle-i Nur ve onların okunması. Japon’un dünyasındaki meselelere bir bakın; bir de bizim dünyamızdaki meselelerin önem sırasını düşünelim... Bizler, kaçımız, acaba ilk tanıştığımız kişiye, Japon’un sorduğu soruları sorup ona göre sohbetimizin devamını sağlayabiliyoruz? Buradan alacağımız ilk ders; cemiyette kim olursa olsun, konuşma fırsatı bulduğumuz insanlara karşı yerine getireceğimiz ilk görevlerimizden biri, Bediüzzaman Said Nursî’yi öne çıkarmak ve onun tanınmasını sağlamak; sonrasında ise, onun bütün insanlık için yazdığı Risâle-i Nurları tanıtmak ve onların okunması sağlamak olmalıdır. Bunları yapmıyor veya yapamıyorsak, bizde bir eksiklik vardır diye düşünmekte fayda var. Eğer bizdeki eksiklikleri tesbit edebilsek, işin yarısını çözmüş oluruz. Diğer yarısı artık bize kalmış bir durum. Ya okumalarımız eksiktir, ya diğer Nur Talebeleri ile müfritane irtibat yapmıyoruzdur, ya da okuduklarımıza teslim olup yaşamıyoruzdur. Belki de en önemli mesele, ihlâs konusunda eksiklerimiz vardır. Artık bunlardan hangisinde eksikliğimiz varsa onun üzerine gidip yukarıdaki olayda anlatılan Japon gibi davranmaya başlayabiliriz (mi?). Allah, başta nefsim olmak üzere cümlemize bu şekilde davranma yolunda şevk ve feraset versin. Davrananların da gayretlerini arttırsın. 07.12.2009 E-Posta: [email protected] |