Aile-Sağlık |
Her ateş ve öksürük grip olmayabilir ABD'DEKİ Ohio State Üniversitesi klinik pediatri profesörü Timothy Feltes, kış aylarında salgınlar yapan, gripteki gibi ateş ve öksürük benzeri belirtiler veren Respiratuar Sinsityal Virüse (RSV) karşı aileleri uyarırken, özellikle prematüre ve doğumsal kalp hastalığı bulunan bebeklere, salgın döneminde koruyucu bağışıklama uygulanması gerektiğini bildirdi. Doğumsal kalp hastalığı olan bebeklerde RSV enfeksiyonlarının önlenmesi konusunda uzman olan, Ohio State Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi ve kardiyolojide Andy Paxton kürsüsü sahibi Prof. Dr. Feltes, oldukça bulaşıcı olan ve ekim-nisan ayları arasında salgınlar yapan RSV’nin, her yaştaki kişilerde solunum yolları enfeksiyonlarına yol açabildiğini, ama bebekleri daha fazla etkilediğini söyledi. Yenidoğan bebeklerin yüzde 60’ının dünyaya geldikten sonra ilk ortaya çıkan salgında bu virüse maruz kaldıklarını, tüm çocukların 2-3 yaşına kadar RSV enfeksiyonu geçirdiklerini anlatan Feltes, ‘’RSV bir çok çocukta nezle ve gripteki gibi belirtiler verir; kırgınlık, burun akıntısı, boğaz ve baş ağrısı, hafif öksürük gibi şikâyetler ortaya çıkar. Bir çok çocuk bunu nezle ve grip gibi atlatır. Ama hastalık prematüre ve doğumsal kalp rahatsızlığı bulunan bebekleri çok daha fazla etkiler’’ dedi. Bu çocuklarda RSV enfeksiyonları nedeniyle hastaneye yatışların yüksek oranda olduğunu, risk grubundaki bebeklerin yüzde 3’ünde bu hastalıktan ölüm görüldüğünü kaydeden Feltes, şunları söyledi: ‘’Prematüre bebeklerin 4’te 1’i salgın döneminde RSV enfeksiyonu nedeniyle hastaneye yatırılıyor, tekrarlayan hastaneye yatışlar olabiliyor. Doğumsal kalp hastalığı bulunanlar için de aynı tehlike söz konusu. Çünkü bu bebeklerin akciğerleri bu virüsle savaşacak kadar güçlü değil. Bu enfeksiyon sebebiyle kalp ameliyatı yapılması gereken çocukların operasyonları ertelenmek zorunda kalıyor. Bu sebeple risk grubundaki bu bebeklere salgın döneminde kasa uygulanan antikorlarla koruyucu bağışıklama yapılması gerekir. Bu çok yüksek oranda koruma sağlar. Domuz gribi ve mevsimsel gribe karşı uygulanan aşılar RSV’ye karşı korumaz. Bu bebeklerin kalabalık yerlerden, hastalardan ve sigara içilen yerlerden uzak tutulması, ailelerin ve bakıcıların ellerini iyi yıkaması gerekir. Anne sütü de korunmada etkilidir.’’ Feltes, salgın sezonu boyunca her ay tekrarlanması gereken koruyucu tedaviye bir hekimin karar vermesi gerektiğini ifade etti. RSV enfeksiyonları ile domuz gribi ve mevsimsel gribin karıştırılmaması gerektiğini vurgulayan Feltes, ‘’Domuz gribinde daha yüksek ateş görülür ve ateş kısa sürer. Oysa RSV enfeksiyonlarında ateş daha düşüktür ama uzun süre seyreder. Öksürüğün yanı sıra nefes almada güçlük ve dudaklarda morarma ortaya çıkar. Domuz gribinde rastlanan bulantı ve kusma gibi belirtiler de RSV enfeksiyonlarında görülmez’’ diye konuştu. RSV enfeksiyonunda risk grubunda olmayan çocuklara bol sıvı verilmesi ve ateşin düşürülmeye çalışılması gerektiğini bildiren Feltes, solunum güçlüğü ortaya çıktığında ise bir sağlık kuruluşuna başvurulmasında yarar olduğunu sözlerine ekledi. |
08.12.2009 |
Hamileler aşıyı ihmal etmemeli Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Alper, “Domuz gribi ve mevsimsel grip aşısının yapılması, çok sayıda anne ve bebek ölümlerini önleyecektir’’ dedi. Prof. Dr. Alper, yaptığı açıklamada, grip ve grip aşışının hamilelik döneminde ve sonrasında çok önemli olduğunu söyledi. Hamilelerde mevsimsel gribin diğer kişilerden daha ağır seyrettiğini belirten Prof. Dr. Alper, şu bilgileri verdi: ‘’Grip aşısının bugüne kadar anne ve bebek açısından gösterilebilmiş hiçbir olumsuz etkisi yayınlanmamıştır. Ancak ileride ortaya çıkabilecek veya anlaşılabilecek bir olumsuzluk olmayacağını kimse garanti edemez. Bugünün hayat tarzını, bugünün bilimi ve doğruları ile yönlendirmekten başka bir yol düşünülemez. Dış dünya ile ilişkisi olmayan bebeklere domuz gribi bulaşmasının en önemli aracı anne olduğu için, annenin aşılanmış olması, bebek için bulaşma riskinin ortadan kalkmasına sebep olacaktır. Gelecek aylarda ciddi bir grip salgı geleceği kesindir. Bu sebeple domuz gribi ve mevsimsel grip aşısının yapılması, çok sayıda anne ve bebek ölümlerini önleyecektir.’’ Domuz gribi olarak adlandırılan H1N1 virüsünün hızlı şekilde yayıldığını ve kış mevsimine giren kuzey yarım küreyi ciddî şekilde etkileyeceğini ifade eden Alper, özellikle hamile ve yeni doğum yapmış annelerin dikkatli olması gerektiğini bildirdi. Samsun’a hamileler için bin 300 doz özel geliştirilmiş H1N1 aşı getirildiğini kaydeden Prof. Dr. Alper, şöyle dedi: ‘’Toplumun yüzde biri hamiledir. Çok sayıda yeni doğan bebek de hastanelerde çeşitli sebeplerden dolayı tedavi altındadır. Büyük risk grubunda olan hamileler ve bebekler, grip salgınından korunmalıdır. Özellikle hamileler, normalden 4 kat daha ölüm riski altındadır. Bunun için H1N1 aşısı olmak önemlidir.’’
Hamileler aşılanmaya başlandı
Halk arasında ‘’domuz’’ gribi olarak bilinen Pandemik A (H1N1) önlemleri kapsamında dün hamilelere yönelik aşılama çalışmalarına başladı. Fransa’dan ilk parti olarak 100 bin doz getirtilen ‘’SANOFİ PASTEUR’’ isimli, gebeler için kullanılacak ‘’adjuvan’’ katkı maddesi içermeyen özel aşı, doğum evleri, Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması (AÇSAP) ve hamile takibinin yapıldığı sağlık ocakları ile hastanelerde ücretsiz olarak yapılıyor. Aşının koruyucu etkisi, en erken 10 gün sonra kendini gösteriyor. |
08.12.2009 |
Mantar zehirlenmelerine dikkat AYDIN İl Sağlık Müdürü Dr. Hüsnü Tırpancı, bazı yabani mantarların zehirlenmelere yol açabildiğini belirtti. Türkiye’de mantarların tüketilmesi sonucu ortaya çıkan zehirlenme vakalarının sıkça görüldüğünü anımsatan İl Sağlık Müdürü Dr. Hüsnü Tırpancı, “Satın alacağınız mantarın ambalajlı olmasına, nerede üretildiğine, imal ve son kullanma tarihinin olup olmadığına bakınız. Kulaktan dolma, yanlış, kalıplaşmış ve bilimsel değeri olmayan inanışlarla mantarları tanımaya ve yorumlamaya çalışmak çok ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Türü bilinmeyen mantarları yemeyin, yedirmeyin. Zehirli olabilir. Güzel bir mantar yemeğinden sonra kendinizi istenmeyen bir yerde bulabilirsiniz” dedi. Türü bilinmeyen mantarların yenilmesine bağlı olarak meydana gelen mantar zehirlenmelerinde izlenecek yöntemlerle ilgili olarak da bilgiler veren Tırpancı, “Mantar zehirlenmelerinde çoğunlukla kardiyovasküler bozukluklar, çarpıntı, şuur bozuklukları, bulantı, kusma, ishal, yüksek ateş, solunum ve dolaşım yetersizliği görülür. Böyle durumlarda en yakın sağlık kuruluşuna başvurmak gerekmektedir. Eğer imkân varsa başvurmadan önce hasta küçük dile dokunarak veya tuzlu ılık su içirilerek kusturulmalıdır. Hasta ateşli ise alnına ve kasıklarına buz kompresi konulmalıdır. Hasta baygın ya da şuursuz ise yüzüne soğuk su serpmeli veya amonyak buharı koklatılmalı. Laboratuvar incelemeleri için mide kusmuklarını muhafaza etmek gerekir. Bu tedavi için önemli olabilir” diye konuştu. |
08.12.2009 |