Mehmet KARA |
|
Açılım, terör, gözyaşı… |
T ürkiye “Balyoz harekâtı” isimli darbe planlarını konuşurken gündemde yer alan diğer konuları da es geçmemek gerekiyor. Bu konulardan birisi de uzunca süredir konuşulan demokratikleşme/Kürt açılımı… Başbakan geçtiğimiz yılın ortalarında tartışılmaya başlanan ve muhalefet partilerince sert şekilde eleştirilen açılımın yılın sonuna yetiştirmenin bile geç olacağını söylemişti. Ancak gelinen noktada bu konuda yapılan ve göze batacak, yani açılım denilebilecek bir adım henüz atılmış değil. Bir tek, açılım konusunda kamuoyunda oluşan tereddütlere cevap vermek adına AKP tarafından “Soruları ve cevaplarıyla demokratik açılım süreci” adında bir kitap çıkarıldı! Açılım çalışmalarının koordinatörlüğünü yürüten İçişleri Bakanı Beşir Atalay, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada en son ismiyle “Millî Birlik ve Kardeşlik Projesi” olan açılımla ilgili yapılan çalışmalar ve bundan sonra atılacak adımlara ilişkin bilgi vermişti. Kısa, orta ve uzun vadede yapılacak çalışmaları anlatırken, Türkiye İnsan Hakları Kurumu, Ayrımcılıkla Mücadele ve Eşitlik Kurulu ve Bağımsız Kolluk Gözetim Komisyonu kurulması ile işkenceye karşı Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmesinin ihtiyarî protokolünün onaylanması ve öngördüğü ulusal mekanizmanın kurulması çalışmalarının, insan haklarıyla ilgili paket halinde ele alındığını bildirmişti. Bu kurumlarla ilgili kanun tasarısı çalışmalarının önemli ölçüde tamamlandığını ifade etmişti. Aslına bakılırsa şu anda yürütülen “terör açılımı” diyebileceğim bir açılım. Zaten Atalay’da bunu vurguluyor. Çalışmaların birinci hedefinin ‘terörün sona erdirilmesi”, ikincisinin de “demokratik standardın yükseltilmesi, temel hak ve özgürlüklerin genişletilmesi” olduğunu söylüyor. Terörün sona erdirilmesi için gereken ne varsa onu yaptıklarını söylüyor Atalay. Bakan, “Bütün en ileri adımları atıyoruz ve bu ince ince dokunarak devam ediyor. Bunun pek çok boyutları var ve bütün boyutlarıyla bu yürütülüyor” diyerek de açılımın yavaş ilerlemesini bir bakıma izah ediyor. *** Gündemde yaşanan gelişmeler dolayısıyla yazma fırsatı bulamadığımız ve terör açılımının gerekli olduğunu gösteren bir programdan bahsedememiştik. Geçtiğimiz Salı günü Çankaya Köşkü’nde “sözün bittiği an” diye nitelendirilebilecek ve açılımının gerekliliğini anlatan bir ödül töreni vardı. Bu yıla girdiğimizden beri kültür san'at ödülleri ve bilişim ödülleri törenlerinin de yapıldığı salona girdiğimizde diğer programlara benzemeyen bir sessizlik hâkimdi. Gelenler arasında başı kapalı hanımlar, bebekler ve yaşlıların olduğunu gördük. Ön sıralarda bakanlar, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanları, bürokratlar, arka sıralarda ise şehitlerin aileleri ve tekerlekli sandalye de bekleyen, mayın patlaması sonucu gözlerini kaybeden gaziler vardı. Salondaki sessizliği şehitlerin bebeklerinin ağlayan sesleri bozuyordu. Tören başlarında İstiklâl Marşı’nın okunmasından sonra salonunun ışıkları sönüp, kısa sinevizyon gösterileceği sırada bir hıçkırık sesi duyuldu. Bu bir şehit annesinin hıçkırığıydı. Bu hıçkırık gösterim bitene kadar da sürdü. Salondaki sessizlik devam ederken, sadece o annenin hıçkırıklarla “yavrum” diyen sesi duyuluyordu. Bu duygu atmosferi içinde kürsüye gelen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kısa bir konuşma yaptı. Devletin daima şehit ve gazilerin takipçisi olacağını, bu kişilerin garip ve yalnız kalmaması için elinden gelen her şeyi yapacaklarını söyledi. “Ateş düştüğü yerde kalır anlayışı bu ülkede geçerli olmayacaktır”, “Acılarınız acılarımız” dedi. Konuşmanın ardından Devlet Övünç Madalyaları verilmeye başlandı. Başladı ancak herkeste bir hüzün vardı. Şehit anneleri ya da çocukları çıktı madalya almaya. Bazı şehit anaları ve babaları kürsüde gözyaşlarını tutamadılar. Kuzey Irak’ta şehit olan Yüzbaşı Tekin Işık’ın babası plâketini almak için çıktığında daha fazla acıya dayanamadı. Madalya alacağı Gül’e yaklaşmıştı ki daha fazla dayanamayıp yığılıp kaldı oracıkta. Şehidin annesi ise kürsüye kadar gelemeden hıçkırıklara boğuldu o da “yavrum, yiğidim” diye salonu inletiyordu. Gül elini uzattı kaldırmaya çalıştı. Bu arada da salonda gözyaşı hâkimdi. Törende 21 şehit yakını ile 42 gaziye madalyalarını verildi. “Yeni şehit ve gazi görmek istemiyoruz” diyen Gül, terörle mücadelenin azim ve kararlıkla devam edeceğini söylerken, koordinatör bakan Atalay da, “Türkiye bu terörü artık taşımayacak, bunun için çalışıyoruz. Terörün sona erdirilmesi için gereken ne varsa onu yapıyoruz, bütün en ileri adımları atıyoruz” dedi. AKP’nin kitapçığında da terörün askerî ve polisiye tedbirlerle üstesinden gelinemeyeceği vurgulanırken, demokratikleşme çabalarının bu kapsamda değerlendirilmesi istendi. *** Bunları olayı trajediye dönüştürmek adına anlatmadık. Bunlar Türkiye’nin gerçeği. Yıllardır 30-40 bin insan bu teröre kurban gitti. Bu manzaralar cenaze namazlarında cami önlerinde, şehitlerin ve gazilerin evlerinde yaşandı, yaşanıyor. Çankaya Köşkü’ndeki manzara, açılım konusunun ne kadar aciliyet gerektiğini gösterdi. Artık bu görüntülere son vermek lâzım. Hem de daha fazla vakit kaybetmeden. Bu konuda kime ne görev düşüyorsan yapmalı. Çünkü, terör bu Türkiye’nin ortak meselesi. O zaman terörün bitmesi için açılım nasıl olacaksa bir an önce hayata geçirilmesi gerekiyor. Bu gözyaşı artık dindirilmeli. 24.01.2010 E-Posta: [email protected] |