Fahri UTKAN |
|
Darülaceze ve huzurevleri |
20 Ocak kuruluş yıl dönümü olan Darülaceze Müessesesi ile huzurevlerinden bahsetmek istiyorum. Darülaceze Müessesesi, padişah iradesiyle 1895 yılında İstanbul da kurulmuş olup, 15 Nisan 1916 tarihli Darülaceze Nizamnamesine göre yönetilmektedir. İlk kuruluşu Dahiliye Nezareti bünyesinde olan Darülaceze, Osmanlı Devleti döneminde değişik bakanlıklara bağlı olarak hizmetlerini sürdürmüş, Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti döneminde doğrudan doğruya hükümetçe, Cumhuriyetin ilânından bir süre sonra da Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekâletine bağlı olarak idare edilmiştir. 08.03.1999 tarihinden bu güne kadar İçişleri Bakanlığına bağlı olarak hizmetlerini sürdürmektedir. Darülaceze Nizamnamesine göre amacı: “İstanbul’da doğmuş ve yerleşmiş olup da malül, iş göremez durumda olan geçinmesini temin edecek miktarda mala malik olmamakla beraber kazanabilme imkânlarından da âciz olduğu halde İstanbul’da veya taşrada kanunen kendisine bakacak kudrette ve mükellefiyette bulunmayanlar ve sokakta bulunmuş olanlara” hizmet etmektir. Artık her şehirde görülen (aslında görülmemesi gereken) bir kurumdan bahsetmek istiyorum: Huzurevleri. Huzurevi, belirli bir yaşın üzerindeki vatandaşların, ücret veya belirli bir bağış karşılığında kaldıkları bakım evleridir. Türkiye’de, 60 yaş ve üzerindeki muhtaç yaşlıları korumak, bakmak, sosyal, psikolojik ve fiziksel ihtiyaçlarını karşılamak, sürekli bakıma ve rehabilitasyona ihtiyaç duyanlara bakım ve rehabilitasyon hizmeti vermekle görevli ve yükümlüdürler. Huzurevleri, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne bağlıdırlar. Türkiye’deki çoğu huzurevi devlete ait olmakla beraber, özel huzurevleri de bulunmaktadır. Türkiye’de huzurevlerine kabul şartları (kuruma göre değişkenlik arz edebilir): 1. 60 yaş ve üzeri yaşlarda olmak, 2. Kendi ihtiyaçlarını karşılamasını engelleyici bir rahatsızlığı bulunmamak, yeme, içme, banyo, tuvalet ve bunun gibi günlük hayat faaliyetlerini bağımsız olarak yapabilecek durumda olmak, 3. Ruh sağlığı yerinde olmak, 4. Bulaşıcı hastalığı olmamak, 5. Uyuşturucu madde ya da alkol bağımlısı olmamak, 6. Sosyal ve/veya ekonomik yoksunluk içinde bulunduğu sosyal inceleme raporu ile belirlenmiş olmak. Bizim şehrimizde de birkaç tane bulunan “Huzurevi”nde birçok tanıdığımız veya tanımadığımız yaşlılarımız yaşıyor. Bizim kültürümüzde aile büyüklerimizin bu şekilde, bir çeşit yaşlı bakımevi de diyebileceğimiz evlerde yerleştirilmesi ve bakılması yoktur. Yukarıda belirttiğim gibi, Osmanlı devrinden kalan ve halen hizmetlerine devam eden, yalnız İstanbul’da Darülaceze denilen bir müessese vardır. Şimdi bakıyoruz, maalesef Kocaeli gibi her şehrimizde en az 1 tane açılıyor. Huzurevlerinin açılması, hiç olmamasından belki bir bakıma iyi bir durumdur. Fakat dediğim gibi, hiçbir huzurevi insanın kendi evi özellikle torunlarıyla yaşanan bir ev gibi “huzurlu” olamaz diyorum. Gelecekte huzur evlerine ihtiyaç duymayan nesillerin gelmesini dergâh-ı İlâhiye’den diliyorum.
HUZUR EVLERİ
Huzur evi deniyor Huzursuzluk kol geziyor İçlerini doldurmuş birçok pir-i fani. Gözleri bir dost arıyor.
Sinek avlanması gerekirken Yer bulmak zorlaşıyor. Geleni gideni belli değilken Toplumun, ailenin huzuru yok ediliyor.
Kadını erkeği ile birçok yaşlı Hepsine bir bak gözleri yaşlı. Kimi oturmuş tespih çekiyor. Kimi de gözleri önde eğik başlı.
Hangisinin çocuğu var aramayan Hangisinin parası var bilinmeyen Yine de birçoğu mübarek yüzlü Yüzünden merak ve gülme eksilmeyen.
Her bir huzur evi Olmuş sanki gam evi Dışları süs içleri sönük Olur mu hiçbir aile evi?
Huzuru arama huzur evinde. Sonunda mekânın olur senin de. Ana baba yük olmasın evinde Gerçek huzur imanlı gönüllerde.
Olmasın hiçbir büyüğümüz için Daimî kalınacak bir mekân Son nefesini versin ailesiyle o şerefli insan. Bunun için de ailede hükmetmelidir İMAN. 23.01.2010 E-Posta: [email protected] |