Süleyman KÖSMENE |
|
İnsanlığın imtihanı: Haiti Depremi |
Salih Sütçüoğlu: “Haiti depremini kaderin hükmü, rahmet ve İlâhî adalet açısından değerlendirir misiniz? Ölenlerin ve mağdur olanların ahirette durumu nedir?”
Öncelikle bu büyük felâket nedeniyle Haiti insanına geçmiş olsun der; ölen masumlara rahmet, geride kalanlara sabır, sıhhat ve âfiyet dilerim. Tevhid inancı ve İslâm ahlâkı böyle zor zamanlarda insanın elinden tutar. Çünkü kadere teslimiyet, rıza, sabır, yardımlaşma, hayat kurtarma gibi güzel ahlâk ve çeşitli iyilikler böyle zamanlarda yaşanır. Tevhid inancı ve İslâm ahlâkı insanın elinden ahiret noktasında da tutar. Deprem münasebetiyle vurgulamamız gereken öncelikli husus, Allah’ın zalim olmadığıdır. Allah kullarına zulmetmez. Allah hikmet, adalet ve merhamet sahibidir. Tecellilerinde hem hikmetini, hem adaletini, hem merhametini birlikte gösterir. Hikmetini, adaletini ve rahmetini gösterdiği her olayda aynı anda kullarını da imtihan eder. 1-Önce teslimiyet: Böyle kaderin net biçimde hükmünü icra ettiği ve merhametsizlik gibi görünen tecellilerde insan, önce Allah’a, Allah’ın doğru tecelli sahibi olduğuna teslimiyet göstermekle yükümlüdür. Çünkü hüküm ve emir Allah’tan gelmiştir. Kul Allah’ın hükmüne boyun eğer ve rıza gösterir. Bediüzzaman hazretlerinin ifadesiyle, “kazaya rıza, kadere teslim İslâmiyet’in bir şiarıdır.”1 Nitekim kul Allah’a isyan etmez, rıza gösterir ve tecellilerine teslim olursa “meyl-i sa’ye kuvvet” bulur.2 Yani tedbir almaya, çare aramaya ve çalışıp kurtulmaya kendinde güç ve kuvvet bulur. Ne başlangıçta tedbir almayı ihmal eder, ne de musibet gelip çattığında rızayı elden bırakır. Yani evini barkını muhtemel sarsıntıları hesaplayarak sağlam yapar. 2-Sonra sabır: Kul, başına gelen musibetlerde sabrı elden bırakmaz. Çünkü çok musibetler vardır ki, insanın hiçbir çaresi fayda etmez. İnsanın sabırla karşılaması yapılacak en büyük iş olur. Sabır ise insana Kur’ân’ın ifadesiyle müjdeyi ve Allah’ın yardımını beraberinde getirir. Nitekim Kur’ân, “Allah sabredenlerle beraberdir”3 müjdesini veriyor. Allah’ın beraberliğini getiren sabır gibi bir güzel ahlâk böyle zor zamanlarda yaşanabilirse, insan mutlak şekilde kazanıyor. Kur’ân sabrı bu müjdeyle kucaklarken, bunun hikmetini de şöyle açıklıyor: “Andolsun ki Biz sizi biraz korku ve açlıkla, bir de mallar, canlar ve ürünlerden eksilterek imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele.”4 3-Diğer bir güzel ahlâk yardımlaşmadır: Böyle zor zamanlarda insanoğlu bencilliğini, rahatını ve menfaatlerini bir tarafa bırakmalı ve yardımlaşmayı mutlaka başarmalıdır. Yardımlaşma Allah’ın kayıtsız şartsız emridir. İnsan keyfi ve rahatı yerinde olduğunda bencilleşiyor, dünya-perest olup çıkıyor. Oysa kalplerin birleşmesini5 isteyen Allah (cc) “İyilikte yardımlaşın!”6 diye emrediyor. Yardımlaşmaya zor zamanlarda gerçek ihtiyaç hissedilir ve yardımlaşma mânevî bir boyut kazanır. Müslüman olsun olmasın ayırt etmeden böyle bir semavî felâkette insanlar tek yürek olabilmelidir. Bütün teknik imkânlarını seferber edebilmeli, ellerinde ne varsa paylaşabilmelidirler. Özellikle Müslümanlar böyle bir felâkette yardımlaşmak ve paylaşmak için seferber olsalar, hem dinlerinin emrini yerine getirmiş olurlar, hem de güzel dinlerini âleme güzel şekillerle tanıtmış olurlar. İslâm gibi güzel ahlâkı emreden güzel bir dini tanıtmak için bundan daha güzel bir vesile olabilir mi? Kurtarabildiğini kurtarırsın. Öyle ya, “Kim bir insanın hayatını kurtarırsa bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur”7 diyen bizim kitabımız değil mi? Bu güzel emri kulağımızın arkasına atabilir miyiz? Gelelim Haiti depreminde ölenlerin durumuna… Allah’ın merhamet sahibi olduğunda şüphe yoktur. “Musibet-i beşeriyeden biçarelere gelen felâketler, helâketler, sefaletler, açlıklar şiddetle rikkatime dokundu” diyen Bedîüzzaman Hazretleri, “Birden ihtar edildi ki: Böyle musibetlerde kâfir de olsa hakkında bir nevî merhamet ve mükâfat vardır ki, o musibet ona nispeten çok ucuz düşer. Böyle musibet-i semaviye masumlar hakkında bir nevî şehadet hükmüne geçiyor” diye müjde ediyor. Bedîüzzaman bu müjdeyi şöyle açıklıyor: “O musibet-i semaviyeden ve beşerin zalim kısmının cinayetinin neticesi olarak gelen felâketten vefat eden ve perişan olanlar, eğer on beş yaşına kadar olanlar ise, ne dinde olursa olsun şehit hükmündedir. Müslümanlar gibi büyük mükâfat-ı mâneviyeleri, o musibeti hiçe indirir. On beşinden yukarı olanlar, eğer masum ve mazlum ise, mükâfatı büyüktür, belki onu Cehennemden kurtarır.” Bedîüzzaman Hazretleri bu müjdeye istisna koyuyor şüphesiz: “Eğer o felâketi gören zalimler ise ve beşerin perişaniyetini ihzar eden gaddarlar ve kendi menfaati için insan âlemine ateş veren hodgâm, alçak insî şeytanlar ise, tam müstahak ve tam adalet-i Rabbaniyedir.”9
Dipnotlar:
1- Mektubat: 78; 2- Sözler: 665; 3- Bakara Suresi: 153; 4- Bakara Suresi: 155; 5- Al-i İmran Suresi: 103; 6- Maide Suresi: 2; 7- Maide Suresi: 32; 8- Hutbe-i Şamiye: 30; 9- Kastamonu Lahikası: 79 26.01.2010 E-Posta: [email protected] |