25 Ocak 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Süleyman KÖSMENE

Mânâ ile bütünleşen kelimeler


A+ | A-

Nihat Bey: “Yirmi Dokuzuncu Sözün Birinci Esasında, ‘Belki madde-i nurdan, hatta zulmetten, hatta esir maddesinden, hatta mânâlardan, hatta havadan, hatta kelimelerden, zihayat, zişuur kesretle halk eder’ (S. 468) diye devam eden cümlede mânâlardan ve kelimelerden yaratma ne mânâya geliyor? Biraz açar mısınız?”

1- Yirmi Dokuzuncu Sözün Birinci Esasında Bediüzzaman Hazretleri, görünen ve bilinen varlıkların çok farklı maddelerden halk edildiğini nazara vererek, farklı türler üzerinde görevli bulunan melaikelerin, ruhanilerin ve cinlerin de farklı tür ve cinslerden yaratıldığını ispat ediyor. Gözden uzak tutulmamalıdır ki, yeryüzünde muhtelif canlılar çok farklı türlerde, çok farklı niteliklerle yaratılıyor, en adi maddelerden hayat yaratılıyor, en yoğun maddelerden ruh sahibi varlık halk ediliyor. Meselâ topraktan, sudan, hatta bozuk ve çürük maddelerden öyle canlılar yaratılıyor ki, bunların kimisi suda, kimisi toprakta, kimisi havada yaşıyor, kimisi sürünüyor, kimisi yürüyor, kimisi uçuyor, kimisi bulunduğu yerde yuvarlanıyor. Yeryüzü canlılarında çeşit ve tür öylesine çoktur ki, bu bize ruhanî ve nuranî varlıkların da çeşitliliği konusunda zengin fikir veriyor. Çünkü Kâinâtın Tek Yaratıcısı sonsuz kudret sahibidir.

2- Çürükten, çarıktan, her şeyden sayısız cismânî canlı halk eden sonsuz kudret sahibi Allah, kusursuz kudretiyle ve noksansız hikmetiyle, nur gibi, esir gibi ruha yakın lâtif ve akıcı maddeleri ihmal edip hayatsız bırakmaz. Öyleyse, kabul edilmelidir ki Cenâb-ı Allah’ın nur, karanlık, esir, elektrik, hava, mânâ ve kelime gibi lâtif ve akıcı maddelerden hayat ve şuur sahibi cins cins ruhanî mahlûklar yaratması kudretinin ve hikmetinin gereğidir. Nitekim yaratmıştır da. Yüce İslâm dininde o sayısız ve cins cins yaratılan yaratıkların bir kısmına melaike, bir kısmına ruhanî, bir kısmına da cin denmektedir. Meleklerin de kendi aralarında aynı türden yaratıldığı söylenemez. Güneşte görevli melek, bir ağaçta görevli melekle veya bir damla yağmurda görevli melekle aynı cinsten değildir.1

3- Mânâ, maneviyattır. Yani maddî olmayan her şey. Yani görünmeyen kuvvetler. Bunlar yaratılmıştır. “Kelime” sözcüğü ile, kelimenin canlandırdığı mânâ anlaşılmalıdır. Yoksa kelimeyi bir küme harfin meydana getirdiği bir sözcükten ibaret saymak yanlıştır. Kelimenin canlandırdığı bir mânâ varsa, bu mânâyı temsil eden bir melek de vardır demektir. Çünkü bu kelime ağızdan çıktıktan sonra, öyle kendi başına durduğu gibi durmuyor, muhatapta tesir meydana getiriyor. Bir söz öldürüyor da, güldürüyor da. Kur’ân’ın ağzımızdan çıkan sözün bizi mes’ûl tutacağını bildirmesi boşuna değildir. Cenâb-ı Allah, “Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyi söylemek Allah katında pek büyük bir gazap sebebidir.”2 buyurarak sözün kuvvetini vurguluyor. Kezâ, “Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın.”3 Âyeti sözün olumsuz etkisinden sakındırıyor. Kezâ Peygamber Efendimizin (asm), “Tatlı söz sadakadır.” buyurması, sözün maneviyatta ehemmiyetini kavramamıza yeter. Nitekim şair de, “Söz ola kese savaşı,/ Söz ola kestire başı,/ Söz ola ağulu aşı,/ Yağ ile bal ide bir söz” diye boşuna söylememiştir. Anlaşılıyor ki, sözün perde arkasında sözü temsil eden maneviyat yaratılmıştır. Sözün taş gibi tesir etmesi bundan dolayıdır. Bu maneviyattan da bir cins meleğin yaratıldığı anlaşılıyor.

1. Sözler, s. 468, 469.

2. Saf Sûresi: 2,3.

3. Hucurât Sûresi: 11.

25.01.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (24.01.2010) - Tasarrufun devam etmesi üzerine (2)

  (22.01.2010) - Tasarrufun devam etmesi üzerine (1)

  (21.01.2010) - İletişime dair bir sünnet: Selâmlaşma

  (20.01.2010) - Vahyin dereceleri

  (19.01.2010) - Biz havuzuna ulaşmak

  (21.12.2009) - İman ve küfür üzerine

  (20.12.2009) - Niçin namaz kılarız?

  (19.12.2009) - Mevlânâ ve Şeb-i Arus

  (17.12.2009) - Mânevî bir reçete: Hastalar Risâlesi

  (16.12.2009) - İmanı yaşamanın lezzeti

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl