Faruk ÇAKIR |
|
Gizli gizli yönetim |
Darbelere ve planlarına karşı gösterilen tepkilerin artarak devam etmesi, bundan sonra darbe planlamak isteyenleri tevbeye sevk edebilir. Türkiye ve dünyada şartların değişmesi, istemeseler de darbecileri kendi kabuklarına çekilmeye zorlayacak. Bir şekilde kamuoyu ile paylaşılan darbe planları, bundan önce olduğundan daha farklı tepkiler alıyor. Geçmiş yıllarda bu belgeleri kökten inkâr edenler, artık bu imkândan mahrum. Şimdi inkâr yerine ‘yorum farkı’yla hadiseyi perdelemeye çalışıyorlar. En büyük iddiaları, bu belgede anlatılanların ‘savaş oyunu’ olduğunu söylemek... Onlara göre ‘darbe’ de bir oyun. Canları sıkıldıkça darbe yapmaya alışmışlar. Bu güne kadar yaptıkları darbeler sebebiyle de kimse onlara hesap sormamış. Yaptıkları yanlarında kâr kaldığı için de darbe yapmayı hak olarak görmeye başlamışlar. Darbe planlarının ifşa edilmesinden sonra dile getirilen eleştirilerde bir iki nokta özellikle dikkat çekiyor. Öncelikle darbelere zemin hazırlayan kanun ve düzenlemelerin bir an önce değiştirilmesi talebi var. Bunların başında da EMASYA geliyor. Neymiş EMASYA? Cevabı, Ali Bayramoğlu özetlemiş: “5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 11/D maddesi, askerin iç güvenlik alanında nasıl kullanılacağını hükme bağlar. Kural valinin, sivil emniyet güçlerinin yetersiz kaldığı durumda, askerî birlik talep etmesidir. EMASYA Protokolü işte bu maddenin somut uygulamasına yönelik bir düzenlemedir. Sorun odur ki protokol yasa hükmünü terse çevirmiş, askere iç güvenlik konusunda sürekli, özerk olarak kullanabileceği ve denetimi olmayan bir kanal açmıştır. Buna göre birçok anti demokratik, hatta yasalara aykırı uygulama EMASYA Protokolü’ne dayandırılmıştır.” (Yeni Şafak, 23 Ocak 2010) EMASYA Protokolünün devre dışı bırakılması bir adımdır, ama tek ve yeterli adım olduğu düşünülmesin. Şu anda ‘uykuda’ tutulan başka madde ve protokoller de bulunabilir. O bakımdan mevcut düzenlemelerin bu gözle dikkatlice elden geçmesinde fayda var. Darbe tartışmalarıyla birlikte gündeme gelen diğer bir konu da “darbecileri yetiştiren eğitim sistemi”dir. Sadece askerî eğitim değil, sivil eğitim de bu gözle incelenmelidir. Silâhlı kuvvetlere personel yetiştiren okullarda nasıl bir eğitim veriliyor ki, ilk fırsatta ‘darbe planı’ yapmaya meylediyorlar? Harbiyeye giren herhangi bir öğrenci, son hedef olarak darbe yapmak mı ister? Eğer öyle ise, bu nasıl bir eğitim sistemidir? “Balyoz darbe planı”nı kınayan Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu da önemli bir noktaya dikkat çekmiş. Platform adına basın açıklaması yapan yetkili, “Türkiye ‘gizli’ ve hiçbir yasal dayanağı olmayan belgelerle mi yönetilecek? EMASYA yürürlükte kalacak mı? ‘İç tehdit’ değerlendirmesini kim yapıyor? Neye göre yapıyor? Hangi hakla yapıyor? TBMM’nin denetimine tabi olmayan bir ‘Millî Güvenlik Siyaset Belgesi’ ve ‘İç tehdit’ olabilir mi?” diye sormuş. Bakalım Türkiye’yi idare edenler bu hayatî sorulara ikna edici cevaplar verebilecek mi? 25.01.2010 E-Posta: [email protected] |