H. İbrahim CAN |
|
Bir Türk AKPM Başkanı olunca! |
Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi önceki gün yeni başkanını seçti. Türkiye’nin Avrupa Konseyi’ne üye olduğu 1949 yılından bu yana ilk kez bir Türk milletvekili başkan seçildi: Mevlüt Çavuşoğlu. Mülkiye mezunu, Amerika’dan yüksek lisanslı ve İngiltere’den doktoralı üç lisan bilen donanımlı bir kişi Çavuşoğlu. Başkanlığa seçilmesinde mutlaka bu özelliklerin etkisi vardır. Ancak bu seçimde Türkiye’nin artan önemi ve yükselen yıldızının etkisi olduğu inkâr edilemez. Nitekim Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın bu konuda özel bir gayret gösterdiğini açıklıyor. Peki AKPM’nin bir organı olduğu Avrupa Konseyi gerçekten önemli bir kurum mu? 1949 yılında Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 10 kurucu üye tarafından kurulan Konsey, soğuk savaş döneminde Avrupa ülkelerinin Doğu blokuna karşı kurduğu bir siyasal birlik oluşturuyordu. Amacı kurucu Antlaşmada “üyeleri arasında, ortak mirası oluşturan idealler ve prensipleri koruma ve gerçekleştirme ve üyelerin ekonomik ve sosyal ilerlemesini kolaylaştırma” olarak açıklanıyordu. Türkiye ve Yunanistan iki rakip ülke olarak aynı dönemde Konseye kurucu üye olurken, ülkemiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin yargı yetkisini, AB üyeliğine başvurma aşamasına kadar kabul etmedi. Zaten Konsey’le ilişkilerimizin gelişmesi de bu üyelik sürecinde olmuştur. Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle Avrupa Konseyi de Batı bloku olma özelliğini kaybetti ve 1989’da 21 olan üye sayısı günümüzde 47’ye kadar ulaştı. Sovyetler Birliği’nden ayrılan üyeler, hızla demokratikleşmeleri amacıyla Konsey’e üye yapıldı. Günümüzde Avrupa Konseyi bir tür sosyal kulübe dönüştü. Üyeleri üzerinde herhangi bir yaptırım gücüne sahip olmadığı gibi, üye ülkelerde demokratikleşmenin gelişimine somut bir katkı yaptığı da söylenemez. Ancak önemli bir çok uluslar arası antlaşmanın yapıldığı yer olma özelliğini korumaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, İnsan Ticaretine Karşı Eylem Sözleşmesi, Terörizmin Önlenmesi Sözleşmesi bunlardan yalnızca bir kaçı. Avrupa Konseyi’nin savunduğu hukukun üstünlüğü, demokratik gelişim, insan hakları gibi ilkeler, aynı zamanda Avrupa Birliği Kopenhag Kriterleri’nin de parçası olduğu için, üye adayı ülkeler açısından Konsey’in kararlarına titizlikle uymak önem taşımaktadır. AKP’nin kapatılması dâvâsı esnasında yayınlanan bildiri ülkemizde bir çok polemiğe sebep olmuşsa da, aslında siyasal anlamda çok büyük bir önem ifade etmemiştir. Böyle bir durumda bir Türk milletvekilinin AKPM başkanı olması, siyasal bir güç kazanmadan çok, ülkemizin Avrupa’daki prestijini yansıtması açısından önemlidir. Umarız ülkemiz bundan sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde sık sık mahkûm edilen bir ülke olmaktan çıkıp, insan haklarına saygı, hukukun üstünlüğü, demokratikleşme ve demokrasinin bütün kurumlarıyla işlemesi açısından örnek bir Konsey üyesi haline gelir. 27.01.2010 E-Posta: [email protected] |