Ali FERŞADOĞLU |
|
Dar dairede en ehemmiyetli ve daimî vazife var |
Acaba, düşünen varlıklar olarak, “ilgi ve etki” alanımızı birbirine karıştırıp, ömrümüzü boş şeylerle geçiriyor muyuz? Siyasetin ve sosyal çalkantıların anaforundan bir an sıyrılıp kendimizi bir kenara çekelim; ellerimizi şakağımıza dayayıp kendimize soralım: “Acaba, himmet, enerji, imkân ve zamanımızın çoğunu câzibedar siyasete ayırmakla fikrimizi hezeyanlaştırıp, kalbimizi gaflete boğdurup, aklımızı geveze edip ‘siyaset bağımlısı’ oluyor muyuz?” Şu realiteyi de gözardı edemeyiz: Kendimizden başlamak üzere daire daire ailemiz, çevremiz (akrabalarımız ve komşularımız), ülkemiz, dünyamız; bütün mevcûdat ve kâinatla irtibatımız, bağlarımız, alış verişimiz var. Bizi kuşatan şeylerle mânen görüşmeye, konuşmaya, komşuluk etmeye yaratılıştan mecbur ve mahkûmuz. Eğer kendimiz, âilemiz, çevremiz, toplumumuz, milletimiz, vatanımız; hattâ insanlığa karşı görevlerimizin sınırlarını belirleyip dengeleyemezsek; siyasî hayatın çalkantıları içinde boğulup gitmez miyiz? Ömrümüz, boş tartışmalar, siyasî gevezeliklerle geçmez mi? Renkli, gürültülü, hileli ve menfaat üzere dönen canavar siyasetin bağımlısı olmaz mıyız? Samimî bir mü’minin hayatını imân esasları programlar; İslâm şartları, ibâdetler, tanzim eder; emir ve nehiyler dengeler; yüksek ahlâkı ise, süsler. Her mütedeyyin mü’min, hayatını Kur’ânî rotaya ve Sünnet pusulasına göre yönlendirir. Bediüzzaman ferdî, sosyal ve siyasî hayattaki vazife ve hizmet şemasını “En yakınlarını uyar”1 âyetinden ilhamla şöyle sistematize eder: “..her insanın kalb ve mide dairesinden ve ceset ve hane dairesinden, mahalle ve şehir dairesinden ve vatan ve memleket dairesinden ve küre-i arz (dünya) ve nev-i beşer (insanlık) dairesinden tut, tâ zîhayat (canlılar) ve dünya dairesine kadar, birbiri içinde daireler var. Herbir dairede, herbir insanın bir nevî vazifesi bulunabilir. Fakat en küçük dairede en büyük ve ehemmiyetli ve daimî vazife var. Ve en büyük dâirede en küçük ve muvakkat ara sıra vazife bulunabilir.”2 Bu sistem; insanı maddenin, nefsin, dünyevî zevklerin, siyaset ve sosyal hayatın dar kalıplarından sıyırıp, bütün varlık âlemleriyle irtibatlandırıp kâinat çapında bir varlık derecesine çıkarıyor. Bu şema, bize “etki ve ilgi” olmak üzere iki alanımız olduğunu gösteriyor. Etki alanı “kalb, mide, beden ve hâne”; ilgi alanı ise diğer geniş dâirelerdir. Etki alanı ile ilgi alanını birbirine karıştırmak; birbirinin yerine geçirmek boşa kürek çekmek demektir. Hayat planı, hizmet ve faaliyetler yukarıdaki sıralamaya göre yapılmayıp; siyasete (geniş daireye) öncelik tanınırsa; boş, kof, fakat zevkli sloganların arasında yıllar tüketilir. Dünyayı kalbimize, siyasî yükleri sırtımıza yüklediğimizde artık bağımlılığın pençesine düştük demektir. Siyasî, sosyal hastalık, bağımlılığa düşmemenin yolu; “kalb, mide” alanını kesintiye uğratmadan, “hane/aile” dairesini ihmal etmeden “etki” alanını; siyaset ve dünya meselelerinde zamanlamayı iyi ayarlayıp “ilgi” alanını sağlamaktan geçer.
Dipnotlar:
1- Şuârâ, 214. 2- Âsâ-yı Mûsâ, s. 20. 27.01.2010 E-Posta: [email protected] [email protected] |