27 Ocak 2010 ASYA'NIN BAHTININ MİFTAHI , MEŞVERET VE ŞÛRÂDIR Mobil İletişim Künye Abonelik Reklam Bugünkü YeniAsya!

Eski tarihli sayılar

Günün Karikatürü
Gün Gün Tarih
Dergilerimiz

Cevher İLHAN

Politik-asimetrik-psikolojik…


A+ | A-

Türkiye’de garip şeyler oluyor. Asıl icraat sahipleri şikâyetçi; sorunlar tek taraflı, siyasî polemik ve politik asimetrik-psikolojik tahriklerle daha da muammaya dönüşüyor.

Askerin sivil yargıda yargılanmasına dair yasanın encâmı bunlardan biri. AB’nin, askerî mahkemelerin sadece disiplin suçlarına ve savaş alanındaki düzenleme ve görevlendirmelere baktığı ve ordunun yargı sistemi üzerinde hiçbir rolü olamayacağı perspektifi, ortada.

Avrupa Parlamentosu üyesi Lord Sarah Ludford’un Anayasa Mahkemesi’nin askere sivil yargı yolunu açan düzenlemeyi iptal etme kararını “korkunç ve şoke edici” olarak değerlendirmesi bu açıdan oldukça çarpıcı.

Oysa tıpkı yasadışı başörtüsü yasağının anayasa değişikliğiyle kaldırılmasında olduğu gibi, Anayasa’nın 145. maddesini değiştirmeden “yasa”yla “askerî yargı”nın işlev ve görevinin sınırlandırılmasının Mahkemeye takılacağı belli idi.

Zira gece yarısı apar-topar geçirilen “yasa”, “darbe anayasası”nın sözkonusu maddesinde, “askerî mahkemelerin, asker kişilerin, askerî olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler” ibâresiyle çelişiyor. Mahkeme’nin “oy birliği”yle “iptal kararı” bu anlama geliyor.

Siyasî iktidarın en azından Anayasa’nın bu ilgili maddesini değiştirmek yerine, iptalini bile bile halk nazarında meseleyi salt bir “yasa değişikliği”yle ele alması, meseleye hâlâ siyasî rant hesaplarıyla baktığının bir göstergesi. Aynen onca ikaza rağmen olmayan “başörtüsü yasağı”na karşı, anayasa değişikliğiyle yasağı “yasallaştırması”nda olduğu gibi…

“YENİ ANAYASA İHTİYACI” GÖZARDI…

AB sâdece iki başlı ve iki sınıflı bir yargılama sisteminin değiştirilmesini talep etmiyor. Anayasasının AB standartlarına uymadığından da yakınıyor. Türkiye-AB ilişkilerinin önünü açacak temel unsurları önemle öneriyor.

Ne var ki bütün bunları nazara almakla yükümlü siyasî iktidar, başta “yeni demokratik anayasa” olmak üzere, ne yargı reformunu, ne siyasetin demokratikleşmesini, ne düşünce ve ifâde özgürlüğünü gündeme getirmiyor.

Sürekli demokrasi vurusunu yapan ve seçimle işbaşına geldiklerini söyleyen Başbakan, belli ki bir tek kendi dönemlerindeki darbe teşebbüsü ve darbe ortamı hazırlıklarını nazara veriyor. Son birkaç yıldaki darbe ortamını oluşturmalarını araştırıyor.

Hükûmet ve iktidar partisi sözcüleri her fırsatta “yeni anayasa” ihtiyacını dile getiriyorlar. “Bu anayasa ayağımızı sıkıyor, üzerimize dar geliyor, bizatihi takoz oluyor” diyorlar. Lâkin “yeni anayasa” ve yargının bağımsızlığı bir yana, mevcut “darbe anayasası”nın kısmen tâdili hususunda hiçbir şey yapılmıyor.

Anayasa değişikliği, AB’nin her defasında nazara verdiği, siyasî partilerin işleyişi ve seçim sistemine dair, AKP’nin de bir dönem kapatılmaktan kıl payı kurtulduğu ve hâlen yeni bir dâvâ ile kapatılma tehlikesine karşı “parti kapatmalarını zorlaştırma”yla ve “Türkiye milletvekilliği”yle kalıyor.

Bunun dışında yüzde 30’lara, 40’lara varan milyonlarca seçmenin irâdesini temsil dışı bıraktıran seçim barajının düzeltmesi, siyasî partileri iç işleyişini demokratikleştirecek yargının uhdesindeki kayıtlı üyelerin hâkim nezâretinde önseçimiyle belirlediği aday listelere seçmenin “tercih oyu”nu kullanması, siyasî partilerde genel merkez ve lider sultasının kaldırılmasına dair müşahhas bir adım atılmıyor. Yargı reformu, sadece “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu”nun oluşturulması ve işleviyle sınırlandırılıyor. Siyasî arenada gündeme gelen ve kamuoyunda tedirginlikle karşılanan “yolsuzluk” ve “ihâleye fesat karıştırma” olaylarının yargı önüne getirilmesi zarûreti doğuyor.

“DARBE SÖYLENTİSİ” SİYASÎ TİCARETİ…

Ne var ki “yedi” yıllık dönemdeki yolsuzluk iddialarının ayyuka çıkmasına karşı, muhalefetten ve kamuoyundan gelen onca ısrarına rağmen “Âcil Eylem Plânı”nında ve hükûmet programında söz verilen “dokunulmazlık zırhı”nı kaldırmayıp “yolsuzluk dosyaları”nı yargıya intikal ettirmeyen hükûmet, hâlâ eski dönemlerin çoğu hükmü verilmiş dâvâlarıyla meşgul.

Temel hak ve hürriyetlerin AB müktesebatı ışığında geliştirilmesi; inanç, ibâdet ve ifâde özgürlüğünün AB demokratik uygulamalarıyla uyumlu hale getirilmesi lâzım. Vatandaşların, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî görüş, felsefî inanç veya dinine bakılmaksızın, herhangi bir ayırım yapılmaksızın tüm insan hakları, temel özgürlükler ve kültürel haklardan tam ve eşit olarak yararlandırılması, düşünce, vicdan ve din özgürlüklerinin sağlanması icâb ediyor. Dinî bir vecîbe olan başörtüsün yasaklanması, çocukların 28 Şubat postmodern darbeden kalma halkın yüzde 99’unun mensup olduğu İslâm dininin temel kitabı Kur’ân-ı Kerim’i okuyup öğrenmelerinin “yaş yasağı”yla sınırlandırılması, bu hususta açık iki örnek…

AB müzâkere sürecindeki Türkiye’nin “demokratik açılım”da “yol haritası” bu. Bir bölge, bir etnik unsur ya da bazı vatandaşlar için değil, bütün ülke ve bütün vatandaşlar için olması gerekiyor. AKP hükûmeti, AB sürecini iyi değerlendirmeli. “Darbe iddiaları”na karşı “darbe söylemi” siyasî ticaretiyle yakınmayı bırakmalı. Türkiye’nin gerçek gündemine dönmeli. Biri bitmeden diğeri başlayan “darbe tartışmaları”yla vakit kaybetmemeli. Gürültüsü çok muhtevasız “dar ve kısıtlı mini paketler”le değil, muhtevalı herkes için demokratikleşme ve özgürlüklere çalışmalı…

Asimetrik-psikolojik politik oyun ve taktiklerden artık vazgeçilmeli…

27.01.2010

E-Posta: [email protected]


 
Sayfa Başı  Geri


Önceki Yazıları

  (26.01.2010) - "Referandum"la siyasî rant

  (25.01.2010) - AKP'nin GDO ısrarı...

  (24.01.2010) - “Alçak koltuk krizi”nin ardından…

  (22.01.2010) - “Ermeni açılımı”nda fiyasko

  (21.01.2010) - Siyasî kumpas...

  (20.01.2010) - “Vâdeli açılım”da dağ fare doğurdu…

  (19.01.2010) - Türkiye’nin “AB projesi” de mi askıda?

  (18.01.2010) - Sürpriz ek ortaklık

  (20.12.2009) - “Alevî açılımı”nın akıbeti (2)

  (19.12.2009) - “Alevî açılımı”nın akıbeti (1)

Bütün yazılar

YAZARLAR

  Abdil YILDIRIM

  Abdullah ERAÇIKBAŞ

  Ahmet ARICAN

  Ahmet DURSUN

  Ahmet ÖZDEMİR

  Ali FERŞADOĞLU

  Ali OKTAY

  Ali Rıza AYDIN

  Atike ÖZER

  Baki ÇİMİÇ

  Cevat ÇAKIR

  Cevher İLHAN

  Elmira AKHMETOVA

  Fahri UTKAN

  Faruk ÇAKIR

  Fatma Nur ZENGİN

  Gökçe OK

  Gültekin AVCI

  H. Hüseyin KEMAL

  H. İbrahim CAN

  Habib FİDAN

  Hakan YALMAN

  Halil USLU

  Hasan GÜNEŞ

  Hasan YÜKSELTEN

  Hüseyin EREN

  Hüseyin GÜLTEKİN

  Kadir AKBAŞ

  Kazım GÜLEÇYÜZ

  M. Ali KAYA

  M. Latif SALİHOĞLU

  Mehmet C. GÖKÇE

  Mehmet KAPLAN

  Mehmet KARA

  Mehtap YILDIRIM

  Meryem TORTUK

  Mikail YAPRAK

  Murat ÇETİN

  Muzaffer KARAHİSAR

  Nejat EREN

  Nurullah AKAY

  Osman GÖKMEN

  Osman ZENGİN

  Raşit YÜCEL

  Recep TAŞCI

  Rifat OKYAY

  Robert MİRANDA

  Ruhan ASYA

  S. Bahattin YAŞAR

  Saadet BAYRİ

  Saadet TOPUZ

  Said HAFIZOĞLU

  Sami CEBECİ

  Selim GÜNDÜZALP

  Semra ULAŞ

  Suna DURMAZ

  Süleyman KÖSMENE

  Umut YAVUZ

  Vehbi HORASANLI

  Yasemin GÜLEÇYÜZ

  Yasemin YAŞAR

  Yeni Asyadan Size

  Zafer AKGÜL

  Ümit KIZILTEPE

  İbrahim KAYGUSUZ

  İslam YAŞAR

  İsmail BERK

  İsmail TEZER

  Şaban DÖĞEN

  Şükrü BULUT

Dergilerimize abone olmak için tıklayın.
Hava Durumu

Yeni Asya Gazetesi, Yeni Asya Medya Grubu Yayın Organıdır.
Kurumsal Linkler: Risale-i Nur Kongresi - Bediüzzaman Haftası - Risale-i Nur Enstitüsü - Yeni Asya Vakfı - Demokrasi100 - Yeni Asya Gazetesi - YASEM - Bizim Radyo
Sentez Haber - Yeni Asya Neşriyat - Yeni Asya Takvim oktay usta yemek tarifleri Köprü Dergisi - Bizim Aile - Can Kardeş - Genç Yaklaşım - Yeni Asya 40. Yıl