Ahmet ÖZDEMİR |
|
Musafaha |
Selâmlaşmak ve musafaha toplumda ilgi gören bir âdettir. Kişiler karşılaştıklarında önce selâmlaşırlar, sonra musafaha ederler. Musafaha sözlükte; selâm vermek ve sevgisini göstermek üzere birbirine el uzatma, el ele tutuşma, iki elle yapılan hususî selâmlaşma şekli, tokalaşma, iki kişinin selâmlaşmak için birbirlerinin ellerini—avuç içleri birbirine yapışacak biçimde—tutuşmaları ve yüz yüze gelmeleri anlamına gelmektedir. Dinimizde selâm verirken eğilmek, bükülmek yasaklanmıştır. Enes b. Malik, Resûlallah’a (asm) “Bazımız bazımıza (hürmeten) eğilebilir mi?” diye sordu. Resûlullah (asm) “Hayır!” buyurdu. Enes, “Öpüşelim mi?” dedi. Resul-i Ekrem (asm), “Hayır, öpüşmeyin!” buyurdu. Enes, “Musafaha edelim mi?” dedi. Resûlullah (asm), “Evet! Musafaha ediniz!” buyurdu. Ebû Zer, “Resul-i Ekrem (asm) ile ne zaman karşılaşsak musafaha ederdik. Hatta bir gün beni aradı, ben yoktum. Haber aldığımda doğruca ziyaretine gittim. Kendisi oturuyordu. Kucaklaştık. Kendisi çok sevinçli ve neşeli idi” der. Yukarıda gördüğümüz gibi insanların eğilmesine, öpüşmesine izin verilmemiş, ama musafaha etmesine ve kucaklaşmasına izin verilmiştir. Selâmlaşma ve musafahanın günahları giderdiği de rivayetler arasındadır. Ebû Mes’ûd el-Ensârî, Resûlullah’ın (asm) “Müslümanlardan iki kişi karşılaşır da birisi öbür arkadaşına selâm verir ve elini tutarak musafaha yaparsa, Yüce Allah onların günahlarını—onlar daha birbirlerinden ayrılmadan önce—bağışlar” buyurduğunu rivayet etmiştir.1 Büyükler arasındaki selâmlaşma ve musafaha yukarıda değindiğimiz gibidir. Peki, küçükler bundan mahrum mu kalacaklar? Küçük çocuklarla musafaha yerine onların üç kere başlarının okşanması, kendileri için “Allah sana bereket versin!” diyerek duâ edilmesi, tavsiye edilmiştir. Erkeklerin nâmahrem kadınlarla musafaha yapmalarına ve el sıkışmalarına dinimizde izin verilmemiştir. Peygamber Efendimizin (asm) biat etmek isteyen Ensar kadınlarına, “Ben kadınlarla musafaha yapmam!” buyurduğunu; Hz. Âişe de, Peygamberimizin (asm) kadınlardan biat alırken bile elinin onlardan hiçbirinin eline, avucunun onlardan hiçbirinin avucuna değmediğini bildirmiş; “Biatını sözle aldığı her kadına ‘Git, senin biatını aldım’ buyururdu” demiştir.2 Enes (ra), Resul-i Ekrem’in (asm) şöyle dediğini rivayet etmiştir: “İki mü'min karşılaşıp musafaha ettikleri zaman, aralarında yetmiş günahları için mağfiret bölünür. Bunun altmış dokuzu güler yüzlü olanın, biri de somurtanındır.” Bediüzzaman’ın dediği gibi, “Sünnet-i Seniyye edeptir. Hiçbir meselesi yoktur ki, altında bir nur, bir edep bulunmasın. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş: ‘Rabbim bana edebi güzel bir surette ihsan etmiş, edeplendirmiş.’ Evet, siyer-i Nebeviyeye dikkat eden ve Sünnet-i Seniyyeyi bilen, katiyen anlar ki, edebin envâını, Cenâb-ı Hak, Habibinde cem etmiştir. Onun Sünnet-i Seniyyesini terk eden, edebi terk eder.”3 Günümüzde bu güzel haslete, hem fert olarak, hem toplum olarak ne kadar ihtiyacımız olduğunu bilmem anlatmaya gerek var mı?
Dipnotlar:
1- Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4: 289. 2- Ahmed b. Hanbel, 6: 114, Müslim, 3: 1489. 3- Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 181. 01.02.2010 E-Posta: [email protected] |