Halil USLU |
|
Kirli hava hafızayı zayıflatıyor |
Beyin ağırlık olarak vücudun yüzde 2’sine sahip olduğu halde, yapılan tesbitlere göre, vücuda giren oksijenin yüzde 20’sini, şekerin ise büyük bölümünü tek başına tüketir. Oksijen oranı, büyük şehirlerde yüzde 18-19’a düşer. Normal ortamda yüzde 20-21’dir. Bu şartlarda beyni korumak için ilk yapmamız gereken, bol oksijenli hayata önem vermektir. Çevre kirliliği hafıza zayıflamasının ilk sorumlularındandır. Temiz hava beyin sağlığı için en önemli şarttır. Haftada en az bir gün kıra çıkmalı ve kırlarda yürümelidir. Türkiye’de her yıl yapı sayısının sür'atle artması ve beton yığınlarının çoğalması, bazı yerlerde dengesiz ve programsız yerleşimlerin husûle gelmesi, kömür ve doğalgaz kullanımı neticesi ve şehir içi sayısız binek vasıtalarının çıkardığı zehirli gazlar içinde yaşanan bir insanlık âleminin nasıl temiz havaya muhtaç olduğu daha da aşikârdır. Bu itibarla; ferdî ve toplu kır gezileri devamlı yapılmalıdır. Bilhassa kaloriferli ve PVC ile kapalı evlerin pencereleri mutlaka her gün devamlı açılmalıdır. Çevre Bakanlığı’na, belediyelere, cami imamlarına ve muhtarlara çok büyük sorumluluk düşmektedir. Kaçak yakıtlar, kalitesiz kömür vs.’ler... Yazılı ve görsel basında bu hususta devamlı yazı ve programlar ile milletimiz ve insanlık uyarılmalıdır. Doktorların da daima tavsiye ettikleri yürüyüş doğrudur. Çünkü insanlık tarihine baktığımızda, peygamberlerin hayatı hep yürüyüşle dolu, velilerin de hayatları hep öyle. Şimdi yürümenin adı spor olmuş; hâlbuki hem yürümeli, hem de hizmet etmeli. Maddî ve manevî şifa kaynağı budur. Diğer bir mânâda “Allah için ve hayırlı işlerde bugün ayağın tozlandı mı ve ne yaptın?” Belki bu soruyu insanın kendisine sorması lâzımdır. Elbette temiz havada yürümelidir, fakat nerede yürümelidir? Kirli havaların hâkim olduğu şehir merkezlerinden ziyade, sıhhat bulmak için şehir dışı tepe, dağ ve yaylalarda ve geniş ovalarda yürümeli, koşmalı ve hatta yaz-kış demeden sabah ve akşam piknikleri yapmalıdır. Herkes kendi çevresini araştırsın, acaba kaç kişi bu tarzı benimsemekte ve tembellikten kurtulmaktadır? Önemli bir nokta da şudur: İlim dünyası da, insan bedenindeki elektrik akımının toprağa geçmesinin faydasını kabul etmektedir. Yeni çıkan bir çok ayakkabıdaki taban malzemesi, bu akımın toprağa geçmesini önlemektedir. Bu itibarla kundura alanlar, bu hususu imalatçılardan sorup öğrenmelidirler. Ayakkabı fuarlarında bunlar anlatılmakta ve gösterilmektedir. Büyük İslâm mütefekkiri Bediüzzaman Hazretlerinin yanında hizmet veren yakın talebelerinden merhum Tahiri Mutlu’nun bize anlattıkları: “Hz. Üstad sobayı yakar, hava şiddetli soğuk da olsa, soba yanarken pencereleri açar ve günde en az bir iki saat kaldığı odayı havalandırırdı. Kır gezisi onun vazgeçilmez prensipleriydi. Günde mutlaka 2 saat çevreye çıkar, dağ ve tepelere yürürdü. Yaşlı olmasına rağmen onun yürüyüşüne yetişemez ve dayanamazdık. Son dönemlerinde ise arabayla şehir ve ilçe dışına çıkar, oralarda temiz havayı teneffüs ederdi.” Ayrıca, insanlar yel değirmenleri ile havayı ve rüzgârı yakalayıp istifade etmektedirler. Büyük çaptaki yel değirmenlerinin birçok avantajı vardır. Herhangi bir kirlenmeye yol açmazlar, fazla gürültü çıkarmazlar. Bu sebeplerden, bu cins büyük sistemli yel değirmenleri Avrupa’nın birçok ülkesinde ve ABD gibi ülkelerde kullanılmaktadır. Küçük çaptaki rüzgâr güç sistemleri, elektrik ve mekanik güç sağlamak bakımından ekonomik önem taşır. 6 kilowattlık bir rüzgâr jeneratörü, ortalama rüzgâr hızının saatte 16 km olduğu kabul edilirse, ayda 325 KW elektrik üretebilir. Özetle hem yürüyeceğiz hem de o havadan her şekli ile istifade edeceğiz. Beşer olarak, vatan olarak.. “Kimin ayakları Allah yolunda tozlanırsa, Allah onu cehennem ateşine haram kılar.”1
Dipnot:
1- Camiü’s-sağir: 6:76, Hadis no: 8486. 12.02.2010 E-Posta: [email protected] |