Ali Rıza AYDIN |
|
Tarihten gelen “deyim” |
Dönülmez bir yola girmeyi, bir karardan dönmemeyi; ya da, geriye dönüp bakmamayı öğütleyen tarih kokan söyleyiş. Önemli kararlarda kullanılan bir deyim: “Gemileri yakmak!” İnsanlar, dininde diyanetinde; işinde, siyasetinde yani hayatın her şubesinde, her safhasında birçok karar verirler. Verirler de, burada önemli olan kararda karar kılmak. İnhiraf etmemek, dönmemek! Bu, şâh için de, şahıs için de; nefer için de, kumandan için de geçerli. Büyük küçük fark etmez. Ciddiyet, terazide, hepsine baskın gelir. Hata dolu, günah dolu hayattan nadim olup bir yöne yönelince bundan caymamak, geriye bakmamak, bakacak hâl bırakmamak gerekir. İnat, bu durumda iş görür! Hele, söz konusu büyük sevda olunca; hele, dâvâ, i’lâ-yı kelîmetullah dâvâsı olunca; ölüm göze görünmez. İşte böyle bir kumandan, canını hiçe saydı! Müslüman İspanyası da denilen Endülüs’ün ilk mimarı Târık b. Ziyâd, M.S. 711 yılında İspanya’ya adım attı, o ülkeyi kuşattı. Mahiyetinde 7.000 asker, karşısında ordular! Çarpışma anı yaklaştıkça tansiyon yükseliyor. İnsanlarda heyecan, ürperti beliriyor! Tam o anda Târık b. Ziyâd, asker bundan korkmasın, savaşı bırakmasın düşüncesiyle; kendilerini oraya getiren gemilerin tamamını ateşe verip, yaktı. Kapıları kapattı. Dönüp, askerlerine: “Artık bizim için geri dönmek imkânsız. Önünüz düşman, arkanız deniz” dedi ve kükreyerek ilâve etti: “Canınızı kılıçlarınızla kurtarmaktan başka çareniz yok!” diyerek çekti kılıcını, “Ben düşmana hücum ediyorum, siz de arkamdan gelin, saldırın!” nidasıyla Kral Rodrigo kumandasındaki kalabalık bir Vizigot ordusuna olanca haşmetiyle çullandı. Sonuç: Zafer müyesser oldu. Kral Rodrigo’yu kendi elleriyle ortadan kaldırarak, M.S. 1492 yılına kadar sürecek olan ve “yüz binlerce müçtehidîn-i muhakkikîn ve muhaddisîn-i kâmilîn ve evliyalar ve asfiyalar”a1 beşik olacak İslâm hakimiyetine; ilimde, irfanda, dinde, fende Avrupa’ya 781 sene üstad olacak Endülüs Devletine temel oluşturdu. Peygamber Efendimiz (asm): “Zafer sabırla beraberdir. Kurtuluş sıkıntıyla beraberdir. Her güçlüğün yanında bir de kolaylık vardır”2 buyuruyor. Demek, yanan gemiler, zafere meş’ale olmuş! O gün bugün, “Gemileri yakmak” kelâmı dilimizde yer buldu. Kararlılığı ifade eden bir mânâya oturdu. Başarının yarısı, dâvâya inanmaktır. İnanacaksınız, güveneceksiniz: Başaracaksınız! Zaferler hep inananların, inandıkları şeyin peşinde yılmadan, yorulmadan koşanların olmuştur. Sefer için de böyle, hazar için de böyle. Velhâsıl: Gemileri yakanlar, birçok şeyde yoğrulmuş; birçok eser doğurmuş. Gemi yakılmış, devlet yapılmış. İnanarak, çalışarak…
Dipnotlar:
1- Said Nursî. Mektubat,100. 2- Câmiü’s-Sağîr, 4: 1623. 11.02.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (04.02.2010) - Hayatla hoş geçinmek! |