Dizi Yazı |
|
‘Yeni Asyabizim için çok önemli’ |
Avustralya Nur Vakfı başkanı Refik Koyu, 1 Ağustos 1969'da Avustralya'ya gelişinden 41 yıl sonra, nurların bu kı'aya girişini ve Yeni Asya ekolünün sergüzeşti hayatını özetledi. RİSÂLE-İ NUR’UN AVUSTRALYA’YA GİRİŞİ
vustralya, Risâle-i Nur ve Talebeleriyle 1968 yılında tanışır. Bu kıt'aya ilk ayak basan, ilk göçmen kafilesiyle gelen Hacı İsmet Şen. Daha sonra Hacı Refik Koyu, Hacı Hüseyin Allahverdi ve Hacı Ali Ruşen Altunbaş kıt'aya gelenlerin saff-ı evvelleri. Melbourne’daki ilk Risâle-i Nur dersi 1974 yılında Ali Ruşen’in Lennox Street Richmond'daki evinde yapılır. Aslen Trabzonlu olan ve 1942 yılında Kocaeli/Bahçecik’te doğan İsmet Şen Ağabeyimiz, Risâle-i Nur’u, Bediüzzaman’ı İttihad gazetesi ile tanır. Avustralya’ya 1968 yılında, ilk Türk kafilesiyle gittiğinde beraberinde de Risâle-i Nur’ları götürür. Bir buçuk sene sonra da onları Avustralya’ya ilk tanıştırma şerefine nail olur. 1991'de malûlen emekli olur. Zamanının birkaç yılını Türkiye’de, birkaç yılını da Avustralya’da geçiriyor. Gölcük’lü, rahmetli Faik Cengiz Ağabey, Avustralya’ya giderken götürmek üzere ona Tarihçe-i Hayat, Mektubat, Şuâlar isimli eserleri verir. 1970’lere kadar kendi kendine okur. Nur Talebeleriyle tanışmak, Türklerle bir araya gelmek için “Türk İslâm Cemiyeti”nin kurulmasına önayak olur. Cemiyet 1974’e kadar gayr-i resmî olarak çalışmalarını sürdürür. Cemiyetin toplantılarında Ali Ruşen Altınbaş, Çorumlu Hüseyin Allahverdi ile İzmir Tire’den Refik Koyu ile tanışır. Haftalık İttihad’ın yerine günlük olarak çıkmaya başlayan Yeni Asya gazetesini 1974 Refik Koyu’nun elinde görür ve abone olur. İstişare heyeti, onu gazete ve kitap satışlarıyla görevlendirince, Türklerin yoğun olduğu semtlere götürüp pazarlarlar. Cuma çıkışlarında, bayramlarda sergi açar.
“YENİ ASYA BİZİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ” Avustralya Nur Vakfı Başkanı Refik Koyu, 1 Ağustos 1969’da Avustralya’ya gelişinden 41 yıl sonra, Nurların bu kıt'aya girişini ve Yeni Asya ekolünün sergüzeşti hayatını şöyle özetler: İlk Türk kafilesi 1968 yılında gelmiş. İsmet Şen Ağabeyimiz bunların içinde. Hüseyin Allahverdi, Ali Ruşen Ağabey bizden sonra geliyorlar. Lisan yok, dernek yok, cemiyet yok, cami yok. İş yoğun. Yalnız başına, yalnızlaşmamak için Risâle-i Nur’ları okuyoruz. Avustralya kıt'asının Viktoria Eyaletinin Başşehri Melbourne’de eski bir ev alınıp ilk Coburg İslâm Cemiyeti kuruluyor; Cuma namazı kılınıyor ve toplantılar orada yapılıyor. 1977-78’de Coburg İslâm Cemiyeti sekreteri seçildim. Cemiyetin baş odasını sohbetlere ayırdık. Millî Nizam, Selâmet dalgası buraya da sıçradı. Engellemeye kalktılar. Onlara, “Kardeşim, biz hizmet etmek istiyoruz, kavga ile işimiz yok!” deyip Arnavutlar Camiine gittik. Yeni Asya bizim için çok önemli. Meslek, meşrep ve içtimaî rotamızı ona göre ayarlıyoruz. Maidstone Hırvat Müslümanların Camiine gittik. 1980-84 arası hizmetlerimizi orada yürüttük. Sonunda evlere de sığmaz olduk. Küçük bir mahalle kilisesi vardı; 60 bin dolara aldık. Broadmeadows semtinde, Türklerin kalabalık olduğu bir yerde ders ve sportif faaliyetlerin yapıldığı iki katlı bir bina satın aldık. 3 binamız oldu. Ama yine rahat değiliz. O tarihlerde okullar satılıyor. İlkokul ve liseler binası vardı büyükçe. Müracaat ettik bir türlü bu güzel binaları alamıyoruz. Bu arada Hürsöz gazetesini çıkardık Yeni Asya’dan iktibas ederek. West Footscray’da şimdi bulunduğumuz yer de satılık diye bir tabelâ var. Gece kulübü. Koltuklarıyla, her şeyiyle duruyor. Haftanın her günü ders yapıyoruz. Buranın şartları müsait. Ulaşımı uygun.”
AVUSTRALYA NUR VAKFI’NIN TARİHÇESİ İlk müstakil Medrese-i Nuriye, Hacı Hüseyin Allahverdi’nin Broadmeadows Ophier Street’teki evinin arkasındaki bungalovdur. 1975‘te dersane olma hüviyetini kazanan bungalovda dersler devam ederken, aynı yıllarda Richmond, Fatih Camii Coburg, Preston Camii gibi muhtelif yerlerde de dersler yapıla geldi. Cemaatin Avustralya devletinin nazarında resmî hüviyeti, “Avustralya Nur Vakfı” oldu. ««« Bu arada, hanımlar hizmetinin başlaması, sohbetlerin her akşam yapılıyor olması hizmetlerin daha da gelişmesine vesile oldu. Bunları, gençlere yönelik dersler, konferanslar, paneller gibi eğitim hizmetleri takip etti. Vakıf idarecilerinin en büyük hayali; konferans salonu, camisi, kütüphanesi, hanımlara özel dershanesiyle tam teşekküllü bir binaya sahip olmaktı. 2004 yılına gelindiğinde, Sunshine Road Tottenham’da 20 bin metrekarelik, 6000 metrekarelik kapalı alanı olan büyük bir vakıf binası satın alınır. Büyük uğraşlarla, hayal edilen hizmet merkezi haline getirilen binaya 2005 yılında taşınılır. Elan, Avustralya Nur Vakfı, hizmetlerini İslâmî, ahlâkî ve millî bir çizgide aşk ve şevkle devam ettiriyor. Avustralya genelinde iki şubesi bulunan Vakfın faaliyetlerinin büyük bir bölümünü; dinî, kültürel, sosyal ve sportif faaliyetler oluşturur. Kurulduğu günden itibaren devamlı genişlemekte olan kütüphanesi ve arşivi ile tam teşekküllü bir araştırma merkezi haline dönüşen Vakfın, kitap, broşür ve dergi çalışmalarının yanı sıra gazete çıkarma çalışmaları da devam ediyor. Ayrıca Vakfa bağlı olarak faaliyet yürüten Kur’ân kursu ile çocuklara ve gençlere yönelik Kur’ân eğitimi hizmetleri veriliyor. Aynı zamanda Gençlik Kolları ile ortaokul, lise ve üniversite öğrencilerine yönelik sportif faaliyetler, geziler, yarışmalar ve okuma programları düzenleniyor. Vakfın Broadmeadows Şubesi: Kuzeybatı bölgesinde kurulan bu merkez gençlere ve yetişkinlere yönelik faaliyetler, Risâle-i Nur hizmetleri ve dinî faaliyetler aynen devam ettiriliyor. Sydney Şubesi: Sydney’de kurulan bu merkez gençlere ve yetişkinlere yönelik faaliyetler, Risâle-i Nur hizmetleri ve dinî çalışmalar aynı şevk ve heyecanla sürdürülüyor.
KIZ ÖĞRENCİLERİ OKULA BAŞÖRTÜLÜ GİDİYOR Ruhan Kaya, Avustralya’da ilkokulda okuyan öğrenci grubunun şu anekdotlarını tesbit etti: “Okula, derse başörtülü olarak girebiliyoruz ve bundan dolayı en küçük bir problem yaşamadım” diyen Güzin, Meryem Koyu, Sümeyra Göçemen, Sabriye Aydın, Avustralya’da yaşadıkları şu enteresan anekdot ve hatıralarını anlattı: Öğle namazlarımız ders saatine denk geliyordu. Namazlarımızı vaktinde okulda kılmak, geciktirmek istemediğimizden okul Müdürümüz Mr. Miller’e giderek, “Bize namazlarımızı kılabileceğimiz bir yer verebilir misiniz?” dedik. “Elbette veririm, ama, temiz tutmak şartıyla!” Artık abdestlerimizi alıp, namazlarımızı rahatlıkla bu odada kılabiliyoruz. Hıristiyan bir Aborjin çocuk, başörtümüzden dolayı sürekli bize çatıyor, “Başörtüsüyle çok kötü görünüyorsunuz?” diye bizimle dalga geçiyordu. Müdürümüz Bay Miller’e gittik ve rahatsızlığımızı anlattık. Onu çağırdı, bizden özür diletti ve bir daha bizimle uğraşmadı, dalga geçmedi. Meryem Koyu: İki yıl önce tatil için Türkiye’ye gitmiştim. Nisan ayı idi ve orada okullar açıktı. Köydeki arkadaşlarımla okullarına gidiyordum misafir öğrenci olarak. Bir gün İstiklâl Marşı okuyorduk. Benim başımda “bandana” vardı. Okul müdürü: “Çıkar onu başından!” diye bağırdı. Çok tuhafıma gitmişti. Kafamdaki sadece bir saç bandıydı. Ona bile tahammül edemedi. Belki de onu başörtüsü sandı! Ben Melbourne de okuluma başörtülü gidiyorum. Çok rahatım. Eğer Türkiye’de yaşasaydım başörtülü olarak okula gidemeyecektim. Aslında Müslüman bir ülkede böyle bir yasak anormal. Avustralya Müslüman memleketi değil. Ama, dinimizi çok rahat yaşayabiliyoruz. Türkiye’yi bu yüzden sevmiyorum. Avustralya’da yaşamaktan mutluyum.” Asiye Pelister: Ben 3. sınıfa gidiyorum. Birgün okula başörtülü gittim. Öğretmenlerimin o kadar hoşuna gitti ki, “Çok güzel, aferin, anneni mi örnek alıyorsun?” diye beni tebrik ettiler. Bütün derslere başörtülü olarak girdim. Hiç kimseden kötü bir söz işitmedim. Canan Gök: Üç yıl önce, Türkiye’ye gitmiştim. Kuzenim okula gidiyordu. Ben de birgün onunla başörtülü olarak okuluna gittim. İstiklâl Marşı okuyacaktık. Okul müdürü beni gördü: “Başörtünü çıkar, veya dışarı çık!” diye bağırdı. Ben de çıktım. Hava çok soğuktu. Ders bitene kadar dışarıda bekledim ve çok üşüdüm. Müdür yanıma gelerek: “Bazı büyük ablaların çok büyük hata yapıyor! Sen de onların peşinden gidiyorsun!” dedi. Türkiye benim öz vatanım. Ama, kendimi Avustralya’da daha özgür ve daha mutlu hissediyorum. Bunun için de Avustralya’da yaşamayı seviyorum. Dört yıldır okula başörtülü olarak gidiyorum. Çok şükür, ne öğrencilerden, ne idarecilerden olumsuz bir söz işitmedim, bir tepki görmedim. Güzen ve Meryem Koyu: Biz 7. sınıfa gidiyoruz. Ramazan’da orucumuzu tutuyoruz. Arkadaşlarımız ve öğretmenlerimiz de oruç tuttuğumuzu biliyor. Bir gün öğle yemeği saatinde Avustralyalı öğretmenlerimiz yemek yiyecekti. Ama, bizim yanımızda yemiyorlardı. Bunu nezaketsizlik sayıyorlardı. Bizden dışarı çıkmamızı rica ettiler. Biz çıkınca, yemeklerini yediler. Bu yıl mezun olduk, törenlere de başörtülü katıldık ve diplomalarımızı aldık. Hicret Yargı: Ben 5’inci sınıfa gidiyorum. Üç yıldan beri oruç tutuyorum. Okulda bazı arkadaşlarım oruç tutmamı anlamıyor ve aç kalmamı garip karşılıyorlardı. Bir ara okulda bir belgesel izledik. Bu belgeselde Müslümanların inançları, ibadetleri yaşantıları anlatılıyordu. Böylece arkadaşlarım oruç ibadetiyle de tanıştı. Bana: “Şimdi seni artık anlıyoruz, neden oruç tuttuğunu biliyoruz, sen oruç tutmakla haklıymışsın.” ««« Evet Australya’da ilkokuldan üniversiteye, devlet dairelerinden özel şirketlere kadar bayanlar rahatlıkla başörtülü, mütesettir gitmenin hürriyetini doya doya yaşarken, yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de, başörtülüler üniversite, devlet daireleri, hatta hastanelere bile alınmıyor!
YARIN: MÜSLÜMAN HANIMLAR, BATIYI KURTARABİLİR! |
12.02.2010 |