Mehmet KARA |
|
Sadece GATA mı? |
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın üç sene önce GATA’da eşiyle ilgili bir olayı gündeme getirmesi yıllardır çözülemeyen başörtüsü sorununu bir kez daha gündeme getirdi. Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta sonu bir televizyon kanalında (TRT-Enine Boyuna) 2007 yılında yaşadığı olayı şöyle anlatmıştı: “Nejat Uygur GATA’da hasta yatıyor. Eşim ziyarete gitmek istiyor. Nejat Uygur’un hanımı (Nejla Uygur) arıyor ve diyor ki, ‘Ne olur biz sizinle dışarıda buluşsak... Siz buraya gelmeseniz... Burada yetkililer sıkıntı doğabilir, gelmemesi isabetli olur diyor.’ Ben bunu o dönem en üst düzeyde gündeme getirdim. ‘Nedir bu hal ya, ne yaptıklarının farkında mısınız?’ dedim…” Konu Meclis Genel Kurulunda MHP’li milletvekili Osman Durmuş tarafından gündeme getirilmiş ve kavgalara sebep olmuştu. Burada küçük bir not düşelim: Geçtiğimiz dönemlerde MHP milletvekili olan Nesrin Ünal, başörtüsünü çıkararak Meclis’e girmişti. Ünal, bir televizyon kanalına verdiği beyanatta, kendisinin GATA’ya başörtülü olarak bir milletvekilini ziyarete gittiğini anlattı. GATA’da şöyle bir uygulama yapılıyor. Bizim de şahit olduğumuz uygulamaya göre başörtüsünü eğer iğne ile bağlıyorsan giremiyorsun. İğneyi çıkartıp düğüm atarsan, yani çene altından bağlarsanız ancak öyle girebiliyorsunuz. Eski milletvekili Ünal da başörtüsünü çene altında düğüm yoluyla bağladığı için bu yüzden engel olunmamış olabilir. Emine Erdoğan’ın GATA’ya hasta ziyaretinin başörtüsü yüzünden engellenmesi konusunda konuşan (Hürriyet, 5.2.2010) Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, “Özel bir durum, keşke yapılmasıydı” demiş. Org. Başbuğ’un bunu söylerken bir genelleme yapmadığı, sadece “başbakan eşi” olduğu için böyle bir yorum yaptığı anlaşılıyor. Zira, “Açıkça söyleyeyim, bu özel bir durum. Altını çizmemiz lâzım. Bu nedenle de, bu özel durumlarda olaylara insani boyuttan bakmak doğru olur diye düşünüyorum. Dolayısıyla bu olay, tabiî bu kapsamda özel de olduğu için gerçekten insanî boyut içeriyor. Keşke o olay yaşanmasaydı. Bu çok özel bir olay genellenecek bir olay değil…” derken bunun sadece “başbakan eşi” olduğu için söylediği ortaya çıkıyor. Erdoğan bu tartışmalarla ilgili hem genel kurulda hem de başka toplantılarda fikirlerini söylemeye devam ediyor. Üç senedir bu olayı anlatmadıklarını söylüyor. “Biz bu işin üzerine gidemez miydik, giderdik, ama orada biz sadece eşimin gözyaşlarına mahkûm kaldık” diye konuşuyor. Peşinde de, “Söyleyecek çok daha şeyler var ama ben ülkemde gerilim istemiyorum” diyor ve ekliyor. “Bu konuda yaşadığımız başka şeyler de var. Bunları belki biraz daha zaman kazanacak, ondan sonra belki siyasetten çekildikten sonra kaleme olarak belki gündeme getireceğim. Ama ülkem bunları kaldıramaz…” Başbakan’ın bu safhadan sonra yaşadıklarını açıklaması gerekmez mi? “Ülke gerilecek” endişesi ile 72 milyonluk bir ülkenin başbakanının bunları açıklamaması doğru olmaz diye düşünüyoruz. Çünkü artık bu yasak çok canlar yakıyor ve yasakçılar bir bir ortaya dökülmeli. Artık kimse gözyaşlarına mahkûm kalmamalı. Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasından sonra Köşk’te yaşananlar da bunun benzeri. Köşk’te verilen resepsiyonlarda “eşli-eşsiz” formül bulunarak ancak mesele çözülebiliyor! Askerin olduğu programlara Gül’ün eşi katılamıyor. Bu yıl içinde düzenlenen üç törende de bunu gördük. Org. Başbuğ aynı röportajda “Olayda Sayın Başbakan’ın eşi de üzülmüştür. Belki de en çok üzülen Uygur’un eşidir” de demiş. Ancak GATA’da bu her gün yaşanmaya devam ediyor. Sadece Başbakan’ın eşi üzülmüyor, hasta ziyaretine giden hasta yakınları da üzülüyor. Yıllardır süren başörtüsü sorununu görmezden gelinip, çözümü yolunda ciddî adımlar atılmıyor. Hâlâ başörtülü öğrenciler okullarına giremiyor, memurelerin başörtüleri ile çalışmalarına izin verilmiyor. Mağduriyetler yıllardır devam ediyor. Bugün de Türkiye’nin birçok ilinde bu kanunsuz yasağın kalkması için eylemler yapılacak. Yüzlerce haftadır bu eylemler sürüyor. Hiçbir yetkili gidip “kardeşim sizin derdiniz nedir, ne istiyorsunuz?” diye sormuyor? 28 Şubat sürecinden sonra katılaşan yasak hâlâ çözülmedi. Gündeme gelen bu konu fırsata dönüştürülüp yasağa dikkat çekilmelidir. “Ülke kaldıramaz” endişesi ile ülkenin yönetiminde bulunanlar çözüme katkı sağlamak için bildiklerini, yaşadıklarını, gördüklerini anlatmalı ve meseleyi çözmelidir. Milletin beklentisi budur. Artık bu kanunsuz yasak bitmeli, mağduriyetler giderilmeli… 06.02.2010 E-Posta: [email protected] |