H. İbrahim CAN |
|
Amerika’nın yeni füze deposu: Körfez ülkeleri |
İran’ın nükleer program ısrarına karşı Amerika’nın başlattığı, dört Körfez ülkesine balistik füze savunma sistemi kuracağını açıklaması ve ayrıca körfeze yerleştireceği gemilerine Patriot füzeleri yerleştireceği haberleri, Körfez’deki havayı iyice ısıttı. Amerika Merkez Komutanı General David Petraeus, her ülkeye ikişer tane olmak üzere sekiz Patriot füze bataryasını Körfez bölgesine kurduklarını söylüyor. Ahmedinecad bu dört ülkeden birisi olan Katar veliaht prensine bu konuda şöyle demiş: “Batılılar bölgedeki ülkeler arasında dostane ilişkiler istemiyorlar. Onların hayatı ihtilâf ve güvensizlik üzerine kurulu. Düşmanlar kendi siyasal ve ekonomik sorunlarını çözmek için bütün bölgeyi savaş ateşine atmak istiyorlar”. Bu sözler bir gerçeğin ifadesi elbette. Amerika’nın bölgedeki nüfuzunu kaybetmeme ve hamisi olduğu İsrail’i koruma telâşı, barış ödülü sahibi Obama’yı bölgeyi füzelerle doldurmaya itiyor. Yemen meselesinde de görüldüğü üzere, bölge ülkelerini ayırmanın yeni yöntemini de Şiî-Sünnî ayrılığını körükleme olarak belirledi. ABD İran’a doğrudan saldırmayı göze alamıyor. Zira nükleer tesisler bir çok yerde ve çok derinlerde. Ayrıca koruma kalkanlarıyla korunuyor. Bu yüzden bir yandan balistik füze savunma sistemleri kurarak, bir yandan da BM Güvenlik Konseyi’nden yeni yaptırım kararı çıkarmaya çalışacak, İran’ı baskı altında tutmaya çalışıyor. Ancak Rusya ve Çin, bu talebe ihtiyatlı yaklaşıyorlar. Aslında İran’ın nükleer programı ve füzelerinden en çok korkan İsrail. Ortadoğu’yu çok iyi gözlemleyen uzmanlardan olan George Friedman, İsrail’in bütün şehirlerini vurabilecek 2000 km menzilli Şahap füzelerinden, bu ülkenin çok korktuğunu o yüzden Amerika’ya baskı yaptığını belirtiyor. Yazara göre “İsrail İran’ın nükleer programının yok edilmesini istiyor, ama bunu yapan kendisi olmak istemiyor”. Ancak Bush yönetiminin aksine Obama İran’ın nükleer programını saldırı yoluyla yok edebileceğine inanmıyor. Bu yüzden de en etkin silâhın savunma sistemi oluşturmak olduğunu düşünüyor. Böylelikle körfez ülkelerinin kendisine bağımlılığını da arttırmayı planlıyor. Körfez ülkelerinin içinde bulunduğu durumun üzücülüğünü fark ediyor musunuz? Bölgeden binlerce kilometre uzaklıkta bir süpergüç yalnızca o bölgedeki varlığını sürdürmek için, Körfez’i silâh deposuna çeviriyor; Müslüman ülkeleri birbirine düşürmeye çalışıyor; ama bu ülkelerin karşı koyma iradesi yok. Bu füzelerin kontrolünün yerleştirildiği ülkelerde olmayacağı; ama sahte bir alarm durumunda bu füzelerin ateşlenmesi halinde, İran’ın verdiği karşılığın hedefinin bu ülkeler olacağını biliyoruz. İran’ın barışçıl amaçlı nükleer program peşinde olduğu konusunda bizim de kuşkularımız var. Nükleer silâhlanmadan komşusu olarak ülkemizin de zarar görmesi ihtimali her zaman var. Bu yüzden İran’ı bu programı silâh üretme amacıyla kullanmaktan caydırmak herkesin yararına. Öbür yandan Amerika’nın İsrail’i korumak ve bölgedeki hegemonyasını güçlendirmek için, bölgeyi cephaneliğe çevirmesi asla kabul edilebilecek bir durum değil. Umarız bölge ülkeleri bu işin kendi hayırlarına olmadığını anlar ve tarihlerinde ilk kez süper güce karşı tavır koyarlar. İran da son açıklamasının ardında durur ve uranyum karşılığı nükleer yakıt anlaşmasını kabul eder. Aksi halde bütün bölge her an tutuşmaya hazır cephanelik olmayı sürdürecektir. 06.02.2010 E-Posta: [email protected] |