Cevher İLHAN |
|
Müfredattan “din ve vicdan”ı tasfiye... |
Türkiye’de “demokratik eğitim”in önündeki engel, sadece hükümetin yedi buçuk yıldır yasasını düzeltmediği “katsayı” konusu değil. Temel bir anayasal hak olan din eğitimi ve öğretimi kifâyetsizliği devam ediyor. Evvela ortaöğretimdeki 2005’teki yeni müfredat değişiklikleriyle “din kültürü ve ahlâk dersleri” daha da amacından saptırıldı. “Din dersleri”ni “yenileyip” yeniden “sil baştan” yapan Tâlim Terbiye Kurulu, Hıristiyanlık ve Museviliğin “farklı yorumları”yla ayrıntılı olarak okutulmasını kararlaştırdı. İlköğretim müfredatı, Budizm, Şintoizm, Sihizm, Janizm, Taoizm ve Bahailiğin konu başlıklarıyla dolduruldu. Uzakdoğu batıl inanışları “din” diye öğretiliyor. Anayasa’nın denetimini ve gözetimini doğrudan devlete yüklediği din ve ahlâk eğitimi ve öğretimi resmen kısıtlanıyor. İlköğretimin ancak dördüncü sınıfından itibaren haftada ancak iki saat verilen “din kültürü ve ahlâk bilgisi” dersleri, yetersiz kalıyor. Hülâsa, “tevhid-i tedrisat”la “eğitim birliği” perdesinde “din eğitimi ve öğretimi” genel eğitimden tecrid ediliyor…
“FELSEFE” DERSİ, HİKMETSİZ! Ayrıca “çaya-çorbaya limon gibi”, “Türkçe”den “Din kültürü ve ahlâk bilgisi”ne kadar birçok ders, hâlâ “Atatürkçülük”le yorumlanıyor. Din ve demokrasi, “Atatürk’ün görüşleri”ne atıfta bulunularak “ilke ve inkılâplar”la tanımlanıyor. Ünitelere konulan “Atatürk’ün görüşleri”ne dair “okuma parçaları”yla belletiliyor. Kısmen tâdil edilse de, yine bu dönemde ders kitaplarında darbelerin övülmesinin ve demokrasinin katlinin “haklı” ve “meşrû” gösterilmesi skandalına karşı hâlâ müfredat donatılmamış. Hâlâ darbeci mantıkla dercedilen “laiklik” ve “irtica” bahisleri milyonlarca öğrenciye telkin ediliyor. Hâlâ resmî ideoloji perdesinde “Kemalizm”i enjekte için 12 Mart muhtırası ara rejiminde müfredata sokuşturulan “İnkılâp Tarihi” dersi ikame ediliyor. Özetle, bizzat Millî Eğitim Bakanı’nın ikrarıyla, “ders kitaplarında Atatürkçülük yüzde 40 oranında arttırılmış”; sözkonusu müfredat aynen uygulanıyor… Ne var ki bunlarla da yetinilmiyor. Son iki haftanın yoğun tartışmaları ve Meclis’teki “kavga” ve “provokasyon” hayhuyunda ne yazık ki yanlışlara yenileri ekleniyor… Millî Eğitim Bakanlığı Tâlim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı, “Felsefe Öğretim Programı”nı sessiz sedâsız “yeniliyor.” “Tepki çekiyor” uydurmasıyla “felsefeyle tanışma” başlıklı “birinci ünite”de yer alan “Felsefe ve Hikmet” bölümü çıkarılıyor! “Dinî vurguları hatırlattığı” gerekçesiyle “dinî terim” diye “felsefe”den “hikmet” ayıklanıp; “hikmetsiz felsefe” haline sokuluyor. (Hürriyet, 4.2.2010) Buna göre, “Felsefe” kitabında “hikmet” olmayacak; “felsefe” salt “bilgelik ve sophia” olarak tanımlanacak. “Felsefe dersi”nde dine en ufak bir atıfta bulunulmayacak...
SOSYOLOJİ, “DİN VE VİCDAN”SIZ… Keza Millî Eğitim Bakanlığı, liselerde okutulan “Sosyoloji” müfredatının “din ve laiklik” ünitesinde de radikal değişiklik yaptı. “Bu maddeler tartışmasız olması gereken kurallardır; böyle okutulunca, ‘zorunlu yapılıyor’ algısı oluşuyor” gibi garip bir gerekçeyle “din ve vicdan özgürlüğü” başlıklı bölüm müfredattan çıkarıldı. Böylece, zorunlu din ve ahlâk eğitiminin devletin gözetiminde yapılacağını, okul dışında küçüklere verilecek dini eğitimin velilerin iznine bağlı olduğunu düzenleyen ve insan haklarının başında gelen din eğitimi ve öğretimi hakkını belirleyen Anayasa’nın 24’üncü maddesi, sırf “dinî tedâî ettiriyor” diye “müfredat”tan atıldı. (Akşam, 8 Şubat 2010) Bundan böyle, “Sosyoloji” kitabında, “Laik bir devlette bireyler; din, vicdan ve inanç hürriyetine sahiptir. Devletin görevi, bireylerin bu özgürlüklerini güvence altına almaktır. “Kimse, dinî inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz’ ilkesi kabul edilerek din ve vicdan hürriyeti güvence altına alınmaya çalışılmıştır” cümlesi artık yer almayacak. Bakanlık bununla da kalmamış. “Herkesin dil, ırk, renk, siyasî düşünce, cinsiyet, felsefî inanç, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğunu” hükme bağlayan başörtüsü yasağına karşı temel gerekçe gösterilen Anayasa’nın 10’uncu maddesindeki “kanun önünde eşitliği” de müfredata eklemekten vazgeçmiş. Yine “Sosyoloji” kitabında, din kültürü ve ahlâk öğretiminin ilk ve orta-öğretim kurumlarında zorunlu dersler arasında okutulduğuna ilişkin ibâreleri de ayıklamış… Gerçek şu ki AKP iktidarı döneminde oldukça yetersiz “din dersleri” müfredatında yapılan değişikliklerle daha da geriye gidilmekte; eğitimin dinden tecridine çalışılmakta. “Demokratik eğitim” için herşeyden önce tıpkı “katsayı” gibi bu tür “tecrid” ve “bariyerler”in kaldırılması lâzım… 13.02.2010 E-Posta: [email protected] |