Mehmet KARA |
|
Siyaset hiç bu kadar... |
Başlıktaki cümlenin devamını farklı şekillerle doldurmak mümkün. Meselâ, “Üslûbu bozulmamıştı, seviyesi düşmemişti, kavgalı olmamıştı” gibi. Bir süreden beri Türkiye’nin gündemini Salı günü yapılan Meclis’teki grup toplantılarındaki üslûp belirliyor. Liderler konuşuyor, o haftayı bu tartışmalarla geçiriyoruz. Başka memleket meselesini konuşamaz oluyoruz. Bu hafta da öyle oldu. Salı günleri sırasıyla MHP, AKP, BDP ve CHP gruplarında genel başkanlar kürsüye çıkıyor, görüşlerini açıklıyorlar. Ardından saat 15.00’te Meclis Genel Kurulu çalışmalarına başlıyor. Çalışmalar başladığında istenmeyen görüntüler ortaya çıkıyor. Tıpkı geçen hafta olduğu gibi… Bu hafta da böyle oldu. Daha geçen hafta genel başkanlarının konuşmasından sonra Erdoğan’ın siyasî literatüre yeni getirdiği tabirle gaza gelen vekiller genel kurulda sert tartışmalar yapmış, kaşlar yarılmıştı. Genel Başkanlar sanki bunu unutmuş gibi bu hafta daha da sert açıklamalar yaptılar. Allah’tan bu hafta milletvekilleri gaza gelip yeni bir kavga içine girmediler. Millet tarafından tasvip edilmeyen bu haftaki lâf dalaşından (okuyuculardan özür dileyerek) birkaç örnek verelim. Önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli çıktı kürsüye… Bahçeli konuşmalarını, hazırladığı metinden okumayı alışkanlık edinen bir genel başkan. Bu hafta sadece bir cümleyi irticalen söyledi ki, o da bu haftanın en tartışılan sonrasında da komedyenlere malzeme olan tehditvâri bir cümle oldu. “Buradan bütün Meclis’e sesleniyorum, MHP’nin sıralarına bir metre yaklaşan, bundan sonra ne olacağını görecektir!” MHP’nin Meclis’teki sırası BDP ile CHP arasında. Bu iki partinin de MHP sırasına yakınlığı bir metre civarında. “1 metre” sözü milletvekilleri arasında alay konusu oldu. Özellikle AKP’li vekiller MHP sıralarından geçerken gülücükler saçıyorlar. Yanlarına gelmek için izin isteyenler bile oluyor. Bu konuşma espriyle karşılansa da hiç hoş olmayan bir söz olduğunu herkes kabul ediyor. AKP’liler, “Artık MHP’lilerle telefonda konuşmaya başladık” derken, MHP’liler, “Bir metreden fazla yaklaşırlarsa ne olur?” sorusuna “Deneme yanılma yöntemiyle bakmak lâzım” diyerek tartışmayı sürdürmeye devam ediyorlar. Bahçeli’nin konuşmasının ardından AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan kürsüye çıktı. Bahçeli’nin sözüne cevap verirken tartışmayı daha da alevlendirdi. “Bunun tıp dünyasında karşılığı nedir bilemem. Onu artık tıp dünyasındaki kişilere havale ediyorum” diyen Erdoğan’a cevap MHP’li Oktay Vural’dan geldi. ”Kendisi hangi raporlara sahip bilmiyorum. Ama ben teşhisi koydum. Dunning Kruger sendromu…” Erdoğan Bahçeli’ye cevabından sonra da Deniz Baykal’a sataştı. “Sayın Baykal’ın yaşı kemale erdi, kemalden de tabiî öte. Bu seçimde de iktidara ulaşamazsa, jübilesini müzmin bir muhalefet olarak yapacak” derken Baykal’dan cevap geldi: “Bir insanın ne kadar yaşayacağı Allah’ın işidir. Ama görüyorum ki Başbakan Allah’ın takdirine de müdahale etmeye kalkıyor…” Daha fazla yazmaya gerek yok. Türk siyaseti işte böyle işlerle uğraşıyor. Aşağı-yukarı da her Salı bu tür tartışmalar yapılıp gidiyor. Millet artık ibretle ve öfkeyle izliyor bu tartışmaları. ***
“ALLAH BİZE AKIL VERMİŞ” DE… Siyasetin bu hale gelmesi Hindistan’da bulunan Cumhurbaşkanı Gül’ü de rahatsız etti. Siyasî parti liderleri arasında tırmanan polemiğe tepki göstererek, medyadan liderlerin birbiri hakkındaki kötü sözlerini bir hafta haber yapmamasını istedi. “Bir de böyle deneyelim, bakalım ne olur?” diye tavsiyelerde bulundu. Ancak Gül’e de sorulmuş. “Konuşmalar televizyonlardan canlı yayınlanıyor ve herkes izliyor. Bunun tedbiri bir hafta yayınlamamak mı, yoksa liderlerin millete örnek olacak bir tartışma ortamı içerisinde konuşmaları mı?” Liderlerle görüşmeler yapabileceğini de söylüyor Gül. Gazetecilerin “Bunu aşmamız lâzım dediniz. Nasıl aşılabilir sizce?” sorusuna da anlamlı bir cevap vermiş: “Akıl var, fikir var... Allah hepimize vermiş... Herkesin buna katkı vermesi lâzım.” Tabiî anlayana. Hiç şüphe yok ki, partiler dünya görüşlerinde, meseleler karşısındaki çözüm yollarında farklı olabilirler. Bunu da millete anlatmalılar. Ancak bunu tehdit, hakaret, küçük düşürme ile değil, demokrasi içinde kalarak yapmaları gerekir. Millet bunu istiyor, bunu bekliyor… 13.02.2010 E-Posta: [email protected] |