H. İbrahim CAN |
|
Mossad'ın suikastlarına kim dur diyecek? |
MOSSAD’ın suikast timinin Dubai’de Hamas liderlerinden Mahmud el Mabhuh’u öldürmesi, bu ülkenin kanlı baskınlar tarihini bir kez daha dünya gündemine taşıdı. İsrail’de yaşayan İngiliz, Alman, İrlanda ve Fransız’ların pasaport bilgilerini kopyalayıp, sahte pasaportlar üreten MOSSAD, 11 militanı ile Mabhuh’u kaldığı otel odasında öldürttü. Cinayetten bir gün önce farklı uçaklarla gelip, farklı otellere yerleşen suikastçılar sonunda Mabhuh’u öldürmeyi başarmışlardı. Mabhuh, 1989 yılında, ilk İntifada esnasında iki İsrail askerinin kaçırılıp öldürülmesinden sorumlu tutuluyordu. MOSSAD geçmişte benzer yöntemlerle bir çok kişiyi öldürdü. 1960’lı yıllarda Mısır’ın roket programında çalışan Alman bilim adamları, 1980’li yıllarda Irak’ın nükleer projelerinde çalışan bilim adamları ve en son aynı tür projelerde çalışan bir İranlı bilim adamı bunlar içindeydi. Hitler’in SS subayı ve “nihaî çözüm” projesinin mimarı Adolf Eichmann’ın saklandığı Arjantin’den kaçırılıp İsrail’e getirilmesi, yargılanıp asılması da aynı timin işiydi. 1988 yılında Tunus’ta öldürülen Ebu Cihad, Malta’da öldürülen İslâmî Cihad lideri, iki yıl önce Suriye’de öldürülen Hizbullah komutanı İmad Mugniye başka ülkelerde MOSSAD’a kurban gidenler arasındaydı. Ancak en vahşi operasyonlarından birisi; 1972 Münih Olimpiyatlarında 11 İsrailli sporcuyu öldüren Filistinlilerin Golda Meir’in emriyle bulundukları farklı ülkelerde öldürülmesiydi. Diğeri ise; FKÖ militanlarının 1976 yılında kaçırdıkları Fransız uçağını indirdikleri Entebbe Havaalanında İsrail’in yaptığı operasyonla altı gerillayı ve üç rehineyi öldürmesiydi. Operasyonda ölen tek İsrail askeri ise İsrail Başbakanı Netanyahu’nun ağabeyi idi. Bu operasyonun diğerlerinden farkı suikast timi yerine askerlerin gerçekleştirmesiydi. Kolay yollar yerine ibret verici zor suikastlerle intikamdan çok gözdağı vermeyi amaçlıyor İsrail. Düşmanlarına “dünyanın neresinde olursanız olun, gelir buluruz ve cezalandırırız” mesajını yayıyor. Başka bir ülkenin yapması halinde kıyametleri koparacak dünya kamuoyu, uluslar arası örgütler ise susuyor bu vahşi operasyonlar karşısında. Hiç kimse bir çok uluslar arası hukuk kuralını ihlâl eden, çoğu katliâmı sonradan arsızca sahiplenen, yargısız infazlarla düşmanlarını yok eden İsrail’den hesap sormuyor. Yahudi dehasını bu kalleşçe cinayetleri ince ince planlamada kullandıklarını da utanmadan itiraf ediyorlar. MOSSAD’ın eski başkan yardımcısı Dave Kimche, “sokakta yürüyen bir adamı vurmak gibi kolay işler yapmıyoruz” diye övünüyor; “Bir kişinin telefonuna bomba yerleştirerek öldürdüğümüzde, her zaman her yerde onlara ulaşabileceğimizin mesajını vermiş oluyoruz”. Kimi çevreler kendi ülke vatandaşlarının hakkını kimseye bırakmamak olarak gördükleri bu politikayı destekliyor. Nitekim Çatlı ekibine ASALA’ya karşı benzer operasyonlar yaptırılmasını övgüyle anlatıyorlar. Ancak unuttukları bir ilke var: “Amacın doğru olması yetmez, aracın da doğru olması gerekir.” Bu tür davranışlarla bölgesinde iyice yalnızlaşan İsrail, bu saldırganlıklarının bedelini, bütün halkını güvensiz bir ortamda yaşatarak ödüyor. Gözdağı vererek, haince saldırarak, bütün savaş kurallarını ihlâl ederek ektiği rüzgârı, fırtına olarak hasat etmeye devam ediyor. 19.02.2010 E-Posta: [email protected] |