Basından Seçmeler |
Hükümet oyalanadursun, atı alan Üsküdar’ı geçiyor
Ergenekon süreci, 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye baskınıyla başladı. HSYK, 2 Temmuz 2007 günü İlhan Cihaner’i Erzincan’a başsavcı olarak atadı. Ergenekon’da tutuklamaların başladığı günlerde, 2007 yılı Kasım ayında İsmailağa cemaati soruşturması için düğmeye basıldı. Soruşturmanın fitili, bir kadının “Cemaat üyesi kocam beni dövüyor” şikayetiyle yakıldı. Aile içi şiddet soruşturması, bir anda tüm Türkiye’yi kapsayacak şekilde bazı cemaatlere yönelik terör örgütü soruşturmasına dönüştürüldü. Ergenekon’da Veli Küçük ve arkadaşları tutuklandı, Erzincan’da İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Yeni Şafak Gazetesi Patronu Ahmet Albayrak dahil 16 ilde 235 kişi takibe alındı. 23 Şubat 2009 günü 29 kişi gözaltına alındı, 9’u tutuklandı. Yaygın iddia şuydu: Silivri’nin rövanşı Erzincan’da alınacak, tüm Türkiye’yi tarayan karşı bir dava yolu açılacaktı. Erzurum özel yetkili cumhuriyet savcısı Osman Şanal, 10 Mart 2009 günü Erzincan Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği yazıda, bir ihbar üzerine ayrı bir soruşturma başlattıklarını ve ellerindeki dosyanın kendi görev alanında olduğunu bildirdi. Adalet Bakanlığı ise 16 Mart 2009’da Başsavcı İlhan Cihaner hakkında soruşturma açtı. Erzincan planı bozuldu. 27 Ekim 2009’da Erzincan Çatalarmut Barajı’nda 14 adet el bombası ve mühimmat bulundu. Gizli tanık ifadeleri ve diğer belgeler soruşturmaya yeni bir boyut kazandırınca, hadise büyüdü ve Ergenekon’a bulaştı. Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla tartışma gündemine gelen Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda tecrübe sahibi olan Orgeneral Saldıray Berk de “şüpheli” sıfatıyla soruşturma dosyasında yer aldı. Başsavcı İlhan Cihaner’in tutuklanması ve 3. Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk’in şüpheli sıfatıyla ifadesine başvurulmak istenmesi yargı ve askeri harekete geçirdi. “Kelle” vermek istemediler. HSYK, olağünüstü toplantıda, hukuk dışına çıkarak yürüyen bir soruşturmaya bodoslama daldı. Üstelik 5 de kelle aldı. Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman, oylamaya katılarak hukuksuzluğu meşrulaştırdı. Geçen yıl temmuz ayındaki HSYK toplantısında Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı ve davaya bakan hakimlerle ilgili görevden alma taleplerini “toplantıya katılmayarak” bloke eden irade, bu kez ortalıkta yoktu. HSYK, futbol tabiriyle, öyle karamboldan falan değil, göstere göstere doksandan golü lamba gibi çaktı. Artık geçmiş olsun. Erzincan’daki Ergenekon soruşturması iğdiş oldu. Bu bir yeni Ferhat Sarıkaya hadisesidir. Daha vahimi, Ergenekon davası ve soruşturması, daha güçlü şekilde baskı altına alınmıştır. Bakalım orada ne gibi sürprizlerle karşılaşacağız. Hükümete de lafım şudur; siz biraz daha oyalanın, parmak hesabı yapın, yargı reformunu unutun. Haberiniz olsun, atı alan Üsküdar’ı geçiyor.
Şamil Tayyar Star, 18.2.2010 |
19.02.2010 |
Van Savcısı Ferhat Sarıkaya için susmuştunuz...
AyrIşmalarIn ekseninde hep “Ergenekon” var... Olayları güncelin kelepçesinden kurtararak, daha geniş ve sağlıklı bir çerçeve açısından görebilmek için siz bunu “yeni devlet-eski devlet” diye de okuyabilirsiniz... ««« Demokratik ülkelerde eşi menendi olmayan “askeri yargı” konusunda ağzını açmayan... 28 Şubat darbe döneminde Genelkurmay’a brifing almaya gitmekte beis görmeyen... 27 Nisan Muhtırası’nı da tavana bakarak geçiştiren zevat... Konu Ergenekon olunca sinir ucuna dokunulmuşçasına anında ayağa kalkıyor... Demek ki gelişmeleri, “hukuksal çerçevede” değil, alınan kararların “kimin hukukuna” uygun olarak alınmakta olduğunu tartarak değerlendirmekte isabet var... “Saray”ın hukuku mu, “tebaa”nın hukuku mu? ««« Ankara’da yargı huzursuzlanınca benim aklıma otomatik olarak “meslekten men edilen” Van Savcısı Ferhat Sarıkaya gelir... İddianame yazdığı için mesleğinden men edilen Ferhat Sarıkaya için kimsenin sesi çıkmamıştı... Neden acaba? ««« Nedenini daha sonra öğrendik... Anayasal bir suç işleyerek Parlamento iradesine ket vuran eski Genelkurmay Başkanı, e-muhtırayı bizzat yazdığını açıklamakla kalmamış, Van Savcısı’nı da işten attırdığını itiraf etmişti... Söz konusu “askeriye” olunca Ankara sus pus... Yok, eğer Saray’a yönelik bir hukuksal denetim söz konusuysa Ankara diken üzerinde... Van Savcısı’na yapılan askeri eyleme ses çıkarmayanlar, Erzurum’daki gelişmelere şahin kesiliyor ise bunda bir çifte standart, bir gariplik, hukuk dışı bir algı aramak çok mu yersiz? ««« Statüko-değişim kavgası günü birlik bir süreç değil... Günlük gelişmeleri izlerken, bunun tarihsel bir sürecin parçası olduğunu asla unutmamak gerek... Ne oluyor? “Ergenekon” üzerinden “yeni devlet-eski devlet” kavgası yaşanıyor... Bundan sonra ne olur? Günlük gelişmeler ne olursa olsun, hiç şüpheniz olmasın zamanın ruhu, tarihin temposu kendi mecrasında akar gider... Uluslararası konjonktür, yeni devlet iradesi, bu değişimin var gücüyle arkasında... Tek parti hukuku buna ne kadar direnebilir ki?
Mehmet Altan Star, 18.2.2010 |
19.02.2010 |
Müsteşar nasıl tongaya düşürülmüş?
HSYK, Adalet Bakanı veya Müsteşarı hazır bulunmadan karar alınamıyordu. Geçen yıl yaşanan hâkim ve savcı atamaları krizinin tek kaynağı buydu. Yani, Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman HSYK toplantısına katılmamış olsa, Erzurum savcılarının ‘özel’ yetkilerini kaldıran bu karar (Kahraman’ın ret oyuyla 6-1 çoğunlukla bile olsa) alınmamış olacaktı. Adalet kaynakları bu durumu, salı gününden kalan bir gündem maddesinin tartışılması için toplanıldığı ama o sırada Erzincan-Erzurum olayının tartışılması önergesinin verildiğini, Müsteşarın da tartışmayı kesemediği açıklamasını getiriyorlar. İnanmak size kalmış.
Murat Yetkin Radikal, 18.2.2010 |
19.02.2010 |
Tavşana kaç, tazıya tut
Erzurum Özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ın Ergenekon kapsamında yürüttüğü soruşturma sonunda, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in tutuklanması yargı krizine dönüştü. HSYK, dün 4 saat süren toplantı sonunda Şanal ve üç savcının yetkisini kaldırdı. Ayrıca Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı Şinasi Kuş ile 4 savcı hakkında Adalet Bakanlığı’na suç duyurusunda bulundu. HSYK toplantısında konunun gündeme alınması Müsteşar Ahmet Kahraman dahil oy birliği ile karar ise Müsteşar Kahraman’ın ret oyuna karşı 6-1 oy çokluğu ile alındı.
HSYK 7 ÜYEDEN OLUŞUR 2461 sayılı HSYK Kanunu’na göre Kurul, Başkan dahil 7 asil üyeden oluşuyor. Adalet Bakanı, Kurulun Başkanıdır. Katılmadığı durumlarda en kıdemli yedek üye katılır. Kurul’un bir üyesi de Bakanlık Müsteşarı’dır. Müsteşarın toplantılara katılmadığı durumlarda görevlendirdiği bir Müsteşar yardımcısı katılır. Bakanlıktan katılım olmadığında Kurul toplanamaz. Geri kalan 5 üyenin 3’ü Yargıtay’dan gelen üyeler, diğer 2 üye ise Danıştay’dan gelen üyelerden oluşur.
MÜSTEŞAR KATILMASAYDI TOPLANTI YAPILAMAZDI HSYK üye tam sayısı ile (yani 7 üye) toplanır, salt çoğunlukla karar alır. HSYK’nın toplantısına Adalet Bakanlığı Müsteşarı Ahmet Kahraman’ın katılması, dolaylı da olsa HSYK’nın bu kararına destek anlamını taşır. Müsteşar katılmamış olsaydı bu toplantı gerçekleşmez, dolayısıyla bu karar da alınamazdı. Nitekim bir süre önce Yargıtay’da boş bulunan 33 üye için 8 ay boyunca seçim yapılamamıştı. Sebebi Kurul Başkanı sıfatıyla bakan, gündeme seçim maddesini almıyordu. Bakanın katılmadığı toplantılarda da Başkan Vekili konuyu gündeme almaya çalıştığında ise müsteşar toplantıya katılmayarak seçim maddesini kilitliyordu.
TAVŞANA KAÇ, TAZIYA TUT AK Parti Grup Başkan Vekili Bekir Bozdağ, HSYK kararının arkasından yaptığı açıklamada HSYK’ya bu kararından dolayı ateş püskürdü ve kararın hukuki olmadığını söyledi. Benim anlamadığım madem iktidar olarak böyle bir kararın alınmasını istemiyor veya hukuki bulmuyorsanız, o zaman böyle bir kararın çıkacağı işin başında belli iken, neden müsteşarı toplantıya katılıyor. İster istemez insanın aklında iktidar partisinin tavşana kaç, tazıya tut taktiği izlediği izlenimi doğuyor. Kahraman, siyasi otoritenin bilgisi dışında böyle bir eylemde bulunmaz. Demek ki, Kahraman iktidarın bilgisi dahilinde bu toplantıya katılmıştır. Öyleyse iktidar partisinin HSYK’nın bu kararını eleştirmeye hiç ama hiç hakkı yoktur. HSYK toplantısında neler yaşandı? Dünkü toplantıda konunun gündeme alınması oybirliği ile alındı. Ancak diğer kararlar Kahraman’ın muhalefet oyuna karşı 6 kabul oyu ile alındı.
Aydın Ayaydın, Vatan, 18.2.2010 |
19.02.2010 |
Bakan müsteşarını neden gönderdi?
CevaplanmasI gereken önemli bir soru da, Adalet Bakanlığı Müsteşarı’nın bu toplantıya neden katıldığıdır. Toplantının amacı bir gün önceden belliydi. Bakan ve müsteşarı katılmayınca HSYK karar alamıyor. Bakan katılmadı. Ancak müsteşarı katıldı. HSYK’da kararlar oy çokluğuyla alındığı için de bu karar çıktı. Sayın Bakan, müsteşarınız bu toplantıya neden katıldı? Benzer bir durum Şemdinli’de de yaşanmıştı. Bakan Cemil Çiçek katılmamış ama müsteşarı hazır bulunmuştu. Sonuçta da Şemdinli savcısı meslekten atılmıştı. Başka bir deyişle, Türkiye “ikinci Şemdinli vakası” yaşadı. Bile bile lades yani... İyi ama neden?
Erhan Başyurt, Bugün, 18.2.2010 |
19.02.2010 |