Faruk ÇAKIR |
|
21 Şubat 2010 |
21 Şubat, Yeni Asya çalışanları ve okuyucuları için sıradan bir gün değil. Çünkü Yeni Asya’nın temeli bundan tam 41 yıl önce, 21 Şubat 1970’de atılmış. Bu tarih aynı zamanda Asya kıt’ası ile Avrupa kıt’asını birleştiren ‘köprü’nün temelinin atıldığı tarihtir. Nasıl ki atılan o temelle iki kıt’a birbirine bağlanmış, Yeni Asya ile de bir anlamda tarihimize, ecdadımıza, inancımıza, irfanımıza bağlanılmış. Daha doğrusu geride bıraktığımız yıllar boyunca Yeni Asya bu niyetle yayın hayatını sürdürmüş. Yeni Asya yayın hayatına başlarken, çağın insanının sorularına cevap sunan Kur’ân tefsiri Risâle-i Nur’un medya dünyasındaki ‘dil’i olmayı hedef almış ve bu güne kadar da bu prensiplere uygun olarak yayınlanmıştır. Allah’a şükürler olsun ki yayıncılık noktasında pek çok yenilikleri yapmak bu camiaya nasip olmuştur. Geriye dönüp bakıldığında hizmetlerle dolu bir mazi karşımıza çıkar. Gazete yayınıyla birlikte her konuda yüzlerce kitap, video filmi ve dergiler bu noktada hatırlanması gereken hizmetlerdir. Gençliğin ve ailenin medya vasıtaları kullanılarak tahrip edildiği dikkate alınırsa, ‘tamir edici yayın’lara duyulan ihtiyaç daha iyi anlaşılır. Yeni Asya’nın bir maksadı da millete kurulan ‘tuzak’lara dikkat çekmek ve onları bozmaktır. Başlangıçta neşriyatın kıymetini takdir etmeyip sonradan farkına varanlar da olmuştur. Yeni Asya’nın üzerinde durduğu konulardan biri de genç nesillerin sağlam iman temeli üzerinde yükselmelerini temindir. Bu temel sağlam olursa, gençlerin kurulan tuzaklara düşme ihtimali azalır. Bu tercihler de tesadüfî seçilen tercihler değil. Çünkü ‘iman’ı takviye etmek, Risâle-i Nur’un birinci hedefidir. “Risâle-i Nur’un medyadaki dili” olmayı kendisine hedef olarak seçen Yeni Asya’nın da bu uğurda yayın yapması tabiîdir. Yeni Asya’nın dikkat çeken bir vasfı da, hadiselere zamanında ve doğru teşhis koymasıdır. Bu sebeple anlaşılmadığı, ya da yanlış anlaşıldığı da olmuştur. Meselâ, İslâmî camiada ‘demokrasi’nin adı anılmazken Yeni Asya camiası “İslâm ve demokrasi” başlıklı paneller ve açık oturumlar düzenlemiş, konu ile ilgili tartışmalara açıklık getirmiştir. Aynı şekilde Yeni Asya’nın Avrupa Birliği’ne üyelik noktasındaki tartışmalara yaklaşımı da çok farklı olmuştur. “AB’ye üye olursak inancımızı kaybederiz” anlamındaki görüşlere karşı, “Hayır, inancımızı AB’ye taşırız” demiştir. Geçen yıllar, Yeni Asya’nın haklılığını ortaya koymuş ve düne kadar “AB’ye hayır” diyen bazı mütedeyyin gruplar da bugün “Üyelikle, inancımızı AB’ye taşırız” noktasına gelmiştir. Hep tekrarlıyoruz: Hadiselere doğru teşhis koymak Yeni Asya’nın marifeti değil, ilham aldığı ve bunu her defasında ilân ettiği Risâle-i Nur eserlerinin özelliğindendir. Çünkü Risâle-i Nur, çağımız insanının sorularına cevap veren bir tefsirdir ve bu yönüyle diğer tefsirlerden çok farklıdır. Dolayısı ile Yeni Asya’nın isabetli teşhisler yapması da tesadüfî değildir. Duamız odur ki, geride bıraktığımız yıllarda olduğu gibi bundan sonraki yıllarda da bu istikametimizi, bu sebatımızı ve bu kararlılığımızı devam ettirebilelim. Bunun için her fırsatta okuyucularımızın dualarına muhtaç olduğumuzun da farkındayız. Nice 41. yıldönümlerini birlikte idrak ederiz inşallah...
21.02.2010 E-Posta: [email protected] |