Aile-Sağlık |
Aile, toplumu ayakta tutan en önemli kale KOCAELİ İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneği (KİHMED) Liderlik Ve Motivasyon Konferanslarının ikincisi Yunus Emre Kültür Merkezinde yapıldı. Eğitimci-Yazar Vehbi Vakkasoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı konferansa ilgi yoğundu. Konferansın açılışında kısa bir selâmlama konuşması yapan KİHMED Başkanı Zafer Sevil, imam-hatip camiasının birlik ve beraberlik içerisinde haklarına sahip çıkması gerektiğinin altını çizdi. Daha sonra kürsüye gelen Eğitimci-Yazar Vehbi Vakkasoğlu, ‘Gençlerle Sevgi Merkezli Eğitimin Sırları’ konulu konferansını gerçekleştirdi. “Bu gün insanların eksikliğini en fazla hissettikleri şeylerin başında sevgi gelmektedir” diyen Vakkasoğlu şunları söyledi: “Yaptığım araştırmalara göre önemli suçlar işleyen insanların aile sevgisinden, anne-baba sevgisinden yoksun büyüdüklerini çok açık bir şekilde görülüyor. Şu anda toplumumuzu ayakta tutan en önemli kale ailedir. Türk toplumu sağlam aile yapısı nedeni ile ayakta kalabilmektedir. Ama maalesef son yıllarda aile yapımızda çok ciddî bir yara almıştır. Bunun sonucunda boşanmalar artmış, işlenen suç oranları ciddî oranda yükselmiştir. Bu gün bu sıkıntılardan kurtulmak için sevgi merkezli bir hayat kurmak ve aile hayatımızı yeniden manevî temeller üzerinde inşa etmemiz gerekmektedir.” |
20.02.2010 |
Sivilce tedâvisinde Türk doktorların başarısı DÜNYADA sivilce sorunu artık “salgın halinde bir sağlık problemi” kapsamında değerlendiriliyor. Batılı ülkeler bu sorun ile boğuşurken ülkemizde keşfedilen acnecinamide isimli bir jel, bu soruna çare olarak büyük bir umut vaat ediyor. Ege Tıp Fakültesi, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi profesörleri ve Dermatoloji Akademi Derneğinin inceleyerek çok başarılı sonuçlar aldığı ürün yakında dünya piyasasına sunulacak. Sivilce, siyah nokta, sivilce izi, iltihaplı sivilce gibi akne lezyonları Batı dünyasının artık bir sağlık sorunu üstelik de “salgın halinde” olarak nitelendiriliyor. Bu gençlerin % 75-95’ini etkileyen ve basit gibi görünen cilt problemleri psikolojik sorunlara dahi yol açabiliyor. Zira bu cilt sorunları ciddî özgüven kayıplarına, sosyalleşme sorunlarına, depresyona yol açıyor. Gençleri neredeyse evden çıkmama, insanlardan kaçma hatta yüzyüze gelmeyi bırakın Facebook, Msn gibi sosyal sanal sohbet ortamlarında bile yüzlerini saklamaya çalışma gibi sorunlarla başbaşa bırakıyor. Bugün çalışmalar sonucunda ülkemizde yapılan araştırmalarda dünya tıbbına ışık tutacak düzeye gelindi. İlk olarak Ege Tıp Fakültesi, Dermatoloji Ana Bilim dalı Başkanı Prof. Dr. Sibel Alper tarafından yapılan pilot (öncü) araştırmada niasinamid ile birlikte akne giderici tabiî bileşikleri ihtiva eden acnecinamide, akne lezyonlarını gidermede % 90’ın üzerinde bir oranda başarılı oldu. |
20.02.2010 |
Bademcikler ihmale gelmez ÜST solunum yollarından giren mikropları tanıyarak, vücudu savunmaya hazırlamakla yükümlü bademciklerin büyüdükleri ve kişiyi rahatsız ettiği durumlarda ne yapılması gerekir? Bademcikler alınmalı mı, alınmamalı mı? Merak edilen bu konularla ilgili olarak, KBB Uzmanı Op. Dr. Atıf Çetiner şu bilgileri verdi.
Bademcik vücutta ne işe yarar? Bademcikler ağız içerisinde dil kökünün her iki yanında yerleşimli ve direkt göz ile görülebilen organlardır.Vücudumuzun bağışıklık sisteminde rol alırlar. Aynı görevi geniz eti, dalak, kemik iliği, lenf bezleri ve kanalları ile paylaşırlar. Vücudun bademciğe ihtiyacı var mı? Hayatın ilk aylarında anne sütünden alınan koruyucu maddeler bebeği enfeksiyonlara karşı korur. Bademcikler ise hayatın ilk yıllarında hastalıklara karşı koruma görevinde bağışıklık sisteminde görev alan diğer organlara nazaran daha aktiftirler. Bademcik ve geniz etinin bu görevi yaklaşık 9–10 yaşından sonra önemini kaybettiği ve azaldığı için bu yaşlardan sonra 2 doku da küçülme olduğu gözlenir. Bademcikler neden şişer? Çocukluk çağında bademcik ve geniz eti dışındaki bağışıklık sisteminin diğer elemanları erişkinlerdeki gibi henüz güçlü değildir. Bu nedenle solunum yolu ile giren mikroplara karşı aktif durumda olan bademcik ve geniz etinin yapısını oluşturan lenfoid dokularda yoğun faaliyetlerinden dolayı artış sebebi ile geniz eti ve bademcikler büyümüş olarak karşımıza çıkabilir. Soğuk bir şey içilmesi normal bir insan da bademcik enfeksiyonuna neden olmaz. Bağışıklık sistemi zayıf ya da sık bademcik enfeksiyonu geçiren kronik bademcik sorunu bulunan bireylerde hastalık oluşumunu kolaylaştırabilir. Stres bademcik enfeksiyonuna yol açmaz. Bademcik alınmalı mıdır? Bademcikler ancak vücuda yarar yerine zarar verdiği kanaatine varılırsa alınmalıdır. Şu bir gerçektir ki günümüzde bademcik ameliyatı eskiye nazaran daha az yapılmaktadır. Bademciklerin alınmasını gerektiren en sık sebepler: a) Antibiyotik tedavisine rağmen sık tekrarlayan bademcik enfeksiyonlarının olması, b) Bademciklerin solunum güçlüğü yapacak derecede büyük olmasıdır. Bu çocukların ağızları sürekli açıktır, geceleri hırıltılı nefes alıp verirler ve uykuda zaman zaman nefes tutulmaları da yaşayabilirler. Ameliyata ne zaman karar vermek lâzım? Bademcik ameliyatı kararına varmadan önce aileden çocuğun hastalığı ile ilgili geçmiş bilgiler, doktorun muayene bulguları, gereğinde boğaz kültür sonuçları ve kan testleri birlikte değerlendirilir. Genellikle 4 yaşından sonra yapılması tercih edilmekle birlikte özellikle solunum yolunu tıkayıcı olduğu durumlarda daha erken yaş gruplarında da bademcik ameliyatı yapmak mümkündür. Ameliyata engel oluşturacak herhangi bir ciddî sağlık problemi olmayan erişkinlerde de bademcik gerektiği takdirde alınabilir.Ancak ileri yaşlarda bağışıklık sisteminin güçlenmesi sebebiyle bademcik enfeksiyonu görülme oranı düşük olduğundan erişkinlerde bademcik ameliyatı yapılması nadirdir. Önceki yıllarda yaz aylarında Çocuk Felci hastalığı riski dolayısıyla bademcik ameliyatı yapılması tercih edilmezdi ancak aşılama sonucu Çocuk Felci hastalığı hemen hemen kalmamış olması sebebiyle bu aylarda da ameliyat yapılabilir. Ancak ameliyattan sonraki 2–3 gün içerisindeki ağrılı yutmaya sebep ile çocuğun yeteri kadar sıvı alamayabileceği düşüncesi ile çok sıcak aylarda (Temmuz - Ağustos gibi) yapılması tercih edilmeyebilir. |
20.02.2010 |
Alıç, şifa deposu MALATYA Meyvecilik Araştırma Enstitüsü ve Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin yaptığı bir araştırmada, alıcın antioksidan madde muhtevasının birçok meyve türüne göre çok yüksek olduğu belirlendi. Enstitüsü Müdür Yardımcısı Kadir Uğurtan Yılmaz, enstitü olarak ‘’Alıçta Genetik Kaynaklarının Toplanması ve Korunması Projesi’’ ile Türkiye’deki yaklaşık 50 alıç türünü koruma altına almak için arazi çalışmaları yaptıklarını ifade etti. Yaptıkları araştırmada, alıç meyvelerinin biyokimyasal muhtevalarına bakıldığını ifade eden Yılmaz, şu bilgiyi verdi: ‘’Alıcın genetik kaynaklarının toplanması ve korunmasıyla ilgili yaptığımız çalışmalarda, ülke genelinde 50 alıç türü olduğu belirlendi. Bu konuyla ilgili çalışmalarımız Malatya, Bingöl, Mersin ve Erzincan illerimizde devam ediyor. Araştırmalarımız sonrasında alıcın antioksidan madde muhtevalarının birçok meyve türüne göre çok daha yüksek değerlerde olduğu belirlendi. Kansere karşı oldukça etkili olan bu değeri, daha önce kızılcıkta da görmüştük. Alıçlar kırmızı, turuncu, sarı ve siyah renkte olmak üzere birkaç türden oluşuyor. Hem sağlık, hem de ekonomi anlamında değer taşıyan bu türlerin korunabilmesi için arazi çalışmalarımızı sürdürüyoruz.’’ Alıçın ekonomik anlamda ülkeye ciddî getiri sağlayacağına vurgu yapan Uğurtan Yılmaz, ‘’Hiçbir zaman kayısıya alternatif bir ürün demiyoruz, ama ek gelir sağlanabilecek çok iyi bir ürün’’ diye konuştu. Alıçta bulunan antioksidanın kansere yakalanma riskini azalttığını bildiren Uğurtan Yılmaz, hücreleri kansere karşı koruyan alıçın, farmakolojide kullanılacak bir ürün haline gelmesini beklediklerini söyledi. |
20.02.2010 |