Saadet BAYRİ |
|
Kalp sepetine sığan cümle |
Kendi doğruları, prensipleri olan ve bunları hiçbir yerden aşırmayıp, sadece yaşamın ona öğrettikleri doğrultusunda belirlemiş ve elinden geldiği kadar da bu kurallarına uyan kişileri takdir ederim. Zira kişiye ait prensipler öyle kolay ortaya çıkmaz. Hele uygulamak, hepsinden daha zor olanıdır. Birbirine benzerken yaşamlarımız, içimizden birilerinin bu aynılığa baş kaldırışı pek hoş karşılanmasa da, kim takar bu hoş karşılamayanları? Hepimiz… Aslında bu kadar çok birbirimize benzememizin sebebi de bu: Dışlanmak. Birileri bizi yaşamlarından uzaklaştırabilir. Sevdiklerimiz bizi bir daha sevmeyebilir. Ve daha birçok sebepten çoğumuz yaşamında değişiklik yapmaya yanaşmaz. Biraz düşünür gibi olsa da, zahiren gördükleri daha eğlenceli gelip, unutur gider düşündüklerini. İçinde fırtınalar koparken, dışarıdan hiçbir şey yok gibi davranmak kişinin kendisine yaptığı en büyük ihanettir aslında. Farklı olma gayreti ise sonucu hüsran olan bir çabadır. Zira ne kadar kendimiz olursak, o kadar farkımız olur diğerlerinden. Bu ise fark edilmeyen küçük bir ayrıntıdır. Ve hayat ayrıntıların içine sıkışıp kalır. Oysa bizden bir tane daha yok. Biz tek ve özeliz. Yaşadığımız yaşamı birebir yaşayan bir başkası yok. Her şey sadece bize özel. Hal böyle iken kime benzemeye çalışıyoruz bu kadar hırsla? * Derken kitaplarda geçen her söz, her varsayım “Doğrudur” diyenlerdenseniz, en büyük hatayı buradan yapmaya başlamışsınız. Başka yerde aramayın lütfen yanlışınızı. “Mutlu olmak istiyorsanız her an ve zamanda, “meli-malı” ile kurulmuş cümleleri ve “asla” “ama” gibi kelimeleri çıkarın aklınızdan. “Ayıklayın dilinizden” diye devam ediyor okuduğum en son yazı. Sürekli mutlu olmak var mıdır bir yerde? Ya da hep mutlu olanı gördünüz mü? Eğer böyle bir durum olsa idi, sürekli mutluluktan sıkılır, mutsuz olmanın yolunu arardık. Nihayetinde her şey zıddıyla güzel ya da çirkindir. Mutlulukta mutsuzlukla kaimdir. Dünya üzerinde yaşayıp, insan olup ta olumsuz bir şeyler düşünmemek ve yaşamamak ne mümkün. Herkes nasıl olumlu düşüneceğimizi anlatır, neler yapmamız gerektiğinden bahseder. Ama kimse bunu neden yapmamız gerektiğini söylemez. Oysa her şey kişinin kendini yalnız bırakmamasında saklı. Yani, mutsuzken de yanınızda olmalısınız. Ağlarken aynaya bakabilecek cesaretiniz olmalı. En ağır sözleri duyduğunuzda, sırtını dönüp gidenlere bakmayın, hâlâ yüzünüze bakıyorsanız yeterli. Siz yaşamınızın özüsünüz. Kabuklar, içindekini göstermek için kırılır. Kırıklara takılmayın. Çok mutlu iken, yanınızda olun. Kendinize kontrolünüzü kaybetmemeyi öğütlesin diğeriniz. Ve o anlarınızda hiç kimseye hiçbir şey için söz vermeyin. Çok sinirlenmeyin, hiçbir olay sinirlerinizi kayıp ettirmesin ve çok sinirli iken, diğeriniz ağzınızı kapasın, bir kelime dahi çıkmaması. Yani sözün özü; kalbiniz bir sepet kadar olsun ve her şeyiniz o sepetin içine sığsın. O zaman ne kaybettiğinize üzülür, ne kazandığınıza sevinirsiniz. Ve lütfen sepetinize bir tek soru sığsın: “O Razı mı?” Gerisi vesairedir. Vesselam…
23.02.2010 E-Posta: [email protected] |