Rifat OKYAY |
|
Bursa’nın Nurlu gençleri |
İnsanın ömür safahatı müddetince her yaşının bir hükmü, bir ifadesi vardır. Esen yellerin, kaynayan kanın, durmayan hareketin aşikâr anlatıcısı gençlik... Gençlik her hâliyle, her tavrıyla daima aksiyonerdir, devamlı hareket halindedir... İnsanın çocukluğu yön istediği gibi gençliği de gem ister... Eğer bu gemleme, frenleme fıtrî olmazsa, yaratılış gaye ve hedeflerine uygun bir hayatın içinde yer alma kemâlini gösteremez ve tam tersi mânâları kusar... Önemli olan müsbet bir gençlik kavramının gereklerinin hayatın içinde yaşanabilmesi, gösterilebilmesidir...
Faydayı hedefleyen ve iyiyi, güzeli takip eden bir gençlik hakikî bir gayenin ve ebedî bir gençliğin yolunda demektir. Allah’ın verdiği, ihsan ve ikram ettiği her nimet dahi bir şükür ve hamd ister. Bu da ancak O’nun gösterdiği yolda iman ve Kur’ân yolunda O’nun istediği tarz ve şekilde yürümekle olabilir. İsyan ve itaatsizliğin bu dünyadaki belâlarına, kötülüklerine, seyyielerine düşmemek, bulaşmamak için fıtrî olan yolu muhakkak seçmemiz gerekmektedir.
İmanın en parlak mertebelerine ibadet ve takdir edilen tekrârâtla çıkılabileceği gibi Müslümanlığın en yüce makamlarına, en güzel hedeflerine gençlikteki yapılan diri ve maddî manevî kuvvetli kullukla çıkılabilir. Âh u vâha düşmeden, berrak ve açık bir zihinle Rabbine yönelen ve her şeyi iman ve itikat, inanç noktalarından tam kavrayarak eksiksiz olarak yapan ve yerine getirebilen bir gençlik elbette ki en muteber, en çok arzulanan bir gençliktir...
Hemen hemen dünyanın her yerinde gençlerle, genç insanlarla muhatap oluyoruz. Alelekser gençlerin düştüğü sefahet ortamları ve halleri maalesef bütün insanlığı derinden derine düşündürüp üzdüğü gibi vicdanları da yaralayarak kanatıyor... Yaşanan bütün olumsuzlukları saymak bize bir fayda sağlamayacaktır elbette. Bize lâzım ve gerekli olan, bu derin derdin içinden gençliğin kurtarılmasıdır... Bu konuda çalışma yapanlardan ve bir gayretin içinde olanlardan Allah razı olsun...
Mevzumuzla alâkalı olarak geçtiğimiz günlerde şahit olduğumuz bir faaliyet bizleri hem duygulandırdı, hem ümidlendirdi, hem de şevke getirdi. Bursa’da Balaban Köyünde, Kardak Kayalıkları nam mevkiinde otuz sekiz üniversite öğrencisi ve üç hizmet personeliyle kırk bir kişi olarak bir araya gelirler... Ne mi yaparlar?
İki hamiyetli kardeşimiz Recep ve İlker kardeşlerin organizeleriyle bu mekânda bir araya gelen gençler, nurlu gençler önce şelâle ve kısa bir Uludağ gezintisinden sonra mekânlarına gelerek toplantı salonunda yanan ocağın etrafında yerlerini alırlar. Duvarda projeksiyon âletinden yayılan görüntüler ve yazılar, ayakta bütün aksatmalara rağmen konuşmaya ve anlatmaya devam eden Osman Nuri kardeşimiz, Nur dersanelerinden, buraların özelliklerinden, bu feyizli ve bereketli yerlerin bir tahassungâh, bir sığınma yeri oluşundan bahsederken; buralarda nasıl kalınacağını anlatıyor... Risâle-i Nurlardan, Üstad Bediüzzaman’ın mektuplarından, Zübeyir Gündüzalp’in hayat ve sözlerinden, kısaca bütün bir Nur camiasından misâl ve anlatımlarla sunumunu çok güzel bir şekilde veriyor...
Ahirzamanın küfrü, dalâleti ve sefaheti içinde cennete açılmış bir pencereden cennetâsâ bir manzaraya şahit olduk ve seyrettik, Elhamdülillah. Allah bütün iştirak eden üniversiteli kardeşlerimizden, hizmeti organize edenlerden ve hizmet edenlerden ebediyen razı olsun İnşallah.
12.03.2010 E-Posta: [email protected] |