Robert MİRANDA |
|
Vahşi atlar bize huzur getirdi |
Geçtiğimiz hafta Nelsonville, Ohio’daki maceralarımızdan bahsetmiştim. O yazımda Columbus, Ohio’dan çok yakın bir arkadaşım olan bir insan hakları aktivistinin çağrısı üzerine bir eyleme katılmak için bölgeye gittiğimi anlatmıştım. Arkadaşım, Appalachian Dağı eteklerindeki bir orman kasabasında bulunan Hocking College okulundaki siyahî öğrencilere ırkçı bir takım saldırılarda bulunan yerel bir gruba karşı organize edilen bir eyleme iştirak etmemi rica etmişti. Bu kolejdeki siyahî öğrencileri öldürmeye varan tehditlerle rahatsız eden söz konusu grup özellikle beyaz olmayanlar ve Hıristiyan olmayan Amerikalılara karşı lokal bir takım terörist faaliyetlerde bulunan aşırı, beyaz, ırkçı bir örgüttü. Okuldaki siyahî öğrenciler ormanlık bölgede tek başlarına ve çok fazla dolaşmamaları konusunda uyarılmışlar. Zira böylesi bir durumda ırkçı bir terörist tarafından tek bir kurşunla öldürülme ihtimali vardı. Öğrendiğimize göre tehditlerin boyutu bu safhaya ulaşınca FBI da olaya el koymuş ve siyahî öğrencilere yönelen şiddeti araştırmak için bölgeye bir ekip göndermiş ve araştırma başlatmış. Bölgede sıkça terörist faaliyetlerde bulunan meşhur ırkçı beyaz örgüt Ku Klux Klan’ın varlığı sebebiyle de, siyahî öğrencilere yönelen katliâm tehditleri ciddiye alınıyor. Davet edildiğim organizasyonda iki ayrı seminer verme görevim vardı. Birincisi pasif direniş, diğeri ise polis vahşetinden sakınmak ile ilgili olacaktı. Seminerlerim süresince, Bediüzzaman Said Nursî’nin metodlarından bahsettim ve onun Osmanlı’nın düşüşü ve 1. Dünya Savaşı ile ortaya çıkan uygun zeminde İslâm toplumuna Batılı düşünceleri enjekte etmek isteyen ve İslâmiyet’in Türkiye’den silinmesi için çaba sarfeden Batılı güçlere karşı verdiği mücadelesini anlattım. Onlara Said Nursî’nin bir barış havarisi, çok önemli bir kahraman ve hayatını başkalarına hizmet etmeye adamış tarihî bir İslâm figürü olduğundan bahsettim. Said Nursî’nin insanları öngörülerindeki basiret ve fikirlerindeki derinlik ile etkileyen karizmatik bir figür olduğunu söyledim. Onun vizyonunun insanoğlunu tamamen kurtarmak ve insanlığı hedef alan adaletsizliği ortadan kaldırmak olduğunu ifade ettim. Tıpkı bugün Nelsonville, Ohio’da siyahî öğrencilere yönelen adaletsizlik tehdidinde olduğu gibi... Onlara Said Nursî’nin bir keresinde şu sözü söylediğini belirttim: “Ekmeksiz yaşarım, fakat hürriyetsiz yaşayamam” Onun, düşünce ve ifade özgürlüğünü insanoğlunun hayatiyetini devam ettirmesi için şart olarak gördüğünü vurguladım. Vizyoner bir adam olarak, modern çağın insanının herşeyin sebep ve gayelerini öğrenmek istediğini bildiğini ve çağdaş insanın bütün sorunlarına kendi İslâmî perspektifinden çözüm teklifleri sunduğunu anlattım. Nursî’nin fikirlerinin toplumda bir ahlâkî düzen öngördüğünü ve böylece insanların doğruyu yanlıştan rahatlıkla ayırabileceğini içerdiğini belirttim. Onun, imanın toplumsal hayatı güçlendireceğine ve fikir ve düşünce özgürlüğünün ve de bilginin gücünün güçlü ve imanlı bir toplum inşa edeceğine inandığını söyledim. Birçokları, anlattıklarımı can kulağıyla dinledikten sonra çok beğendiklerini söyleyerek, daha fazla detaylı bilgi vermemi istediler. Ben de bunları paylaşmaktan ötürü mutluluktan çok daha öte bir memnuniyet hissettim. O gün ayrıca benden bir grup insanı organize ederek ormanlık alana doğru bir yürüyüş düzenlememi ve böylece burada siyahî öğrencileri tehdit eden silâhlı gruplara bir gözdağı vermemizi istediler. Akşam gelip çattığında, 6 kişilik bir grup olarak ormanlığa doğru yürümeye başladık. Kolejin civarında yapmış olduğumuz bu yürüyüş sırasında yapmış olduğumuz gürültüyü duyan bu teröristlerin dikkatini çekeceğimizi ve belki de bizi de rahatsız edeceklerini düşündüğümüzden tedirgindik. Tam o sırada, bir gürültü duydum ve birden o tarafa doğru baktım. Yerler hep karla doluydu, hava nisbeten sıcaktı ve birden havada sisli bir ışık hüzmesi görür gibi oldum. Üzerimize doğru gelen bu şeyin ne olduğunu anlamak için bir iki adım daha ileriye atıldım. Sislerin içinden bize doğru gelen sanki bir hayaletti. Ancak bir kaç saniye sonra bunun bembeyaz bir at olduğunu görecektik... Beyaz at bize doğru bir kaç adım daha attıktan sonra tam önümde duruverdi. Bu duruma oldukça şaşırmıştım, önümde duran atın başını okşamaya başladım. Tam bu sırada arkadaşlarıma şimdi ne yapacağımızı soracaktım ki, bir gürültü daha koptu ve etrafımızda 14-15 tane daha at beliriverdi. Tam anlamıyla şok olmuştum. Bu şahane manzara karşısında hepimizde bir heyecan oluştu ve tek tek sevip okşadığımız atların fotoğraflarını çekmeye başladık. Daha sonra ise koleje doğru yürüyüşümüze devam ettik. Ancak ilginç olan şuydu ki, atlar da durmadan bizi takip ediyorlardı. Biraz önce ormanda yalnız olduğumuz için tedirginlik hissederken, atların etrafımızda olması ve bizleri çevrelemesi ile güvende hissetmeye başladık ve böylece bize yönelecek herhangi bir saldırıdan korunduğumuzu hissettik. 5 saat boyunca ormanın etrafındaki yürüyüşümüz devam etti ve gece yarısı saat 2 civarında bu keşif yürüyüşümüzü bitirme kararı aldım. Bir ağacın altında dinlenirken aldığım bu karardan sonra o ilk anda karşımıza çıkan beyaz at tekrar yanıma geldi ve sanki son bir defa okşamam için kafasını eğdi. Bir iki dakika kendini sevdirdikten sonra diğer atlarla birlikte orayı terk ettiler. Fakat o beyaz at çekip gitmeden önce, göz göze gelir gibi olduk ve bana sanki herşeyin çok iyi olacağını ve bir sorun çıkmayacağını söylüyormuş gibi bir his kapladı içimi... Koleje geri dönüp de bu yaşadıklarımızı anlattığımızda en başta bir çok arkadaşımız olanlara inanmadılar. Bize ormanda gezen atları çok iyi bildiklerini ve o atların çok vahşi atlar olduğunu dolayısıyla asla insanların etrafında bu şekilde duramayacaklarını söylediler. Hele ki bir insanın onları okşamasına izin vermelerinin imkânsız olduğunu iddia ettiler. Ancak onlara çektiğimiz fotoğrafları gösterince şok geçirdiler ve inanmak zorunda kaldılar. Nelsonville, Ohio’daki eylem ve direnişimiz başarıya ulaşmıştı. Bölgeden gelen haberler son iki haftadır herşeyin normal olduğunu söylüyor. Şüphesiz bölgedeki bütün beyaz insanlar ırkçı değiller, orada da ahlâkî değerlere sahip olan ve ırkçılığa karşı mücadele eden beyaz insanlar var. İşte Nelsonville’de böyle adaletsizliğe karşı imanlı insanlar gibi karşılık veren beyaz insanlarla da tanıştım. Diğer yandan o ormanda yaşadığım ve hayatımın en sükûnetli anları diyebileceğim o sükûneti halen hissediyorum. Allah ne yücedir! Onun yarattığı canlılar gelip beni sakinleştirdi ve bana cesaret verdiler, ormanda ve kasabada artık korkulacak bir şey olmadığını hal diliyle anlattılar... Maşallah! Tercüme: Umut Yavuz
04.03.2010 E-Posta: [email protected] |