Muzaffer KARAHİSAR |
|
Ölüden gelen mektup |
Bir hafta sonu Afyonkarahisarlı folklorcularından olan Ömer Yarşi, huzurevinde bulunan sakinlerimize konser verdi. Unutulmaya yüz tutmuş eski halk türkülerini ve oyunlarını araştırıp, derleyip, çalıp, söyleyen sanatkâr, o gün programa efe tabir edilen folklor kıyafeti ile geldi. Yaşlıların çocukluklarından beri duyup, zaman zaman terennüm ettikleri eski türküleri söyledi. Ona sazı ve sözü ile eşlik eden huzurevi sakini Osman Olçun da “Genç Osman, Bolu Beyi” gibi kahramanlık türküleri söyledi. Emekli öğretmen Aytekin Bey de Afyon’un tarihinden, kültüründen, âdet ve geleneklerinden güzel anekdotlar aktararak, hatıralardan örnekler verdi. Sohbetler, muhabbetler, alkışlarla akıp giden program içersinde bir şiir vardı ki, ölümü ve ölüm ötesini ibretle, farklı bir şekilde anlatıyordu. “Ölüden Gelen Mektup” ismini taşıyan şiiri Ali Yarşi 18.11.1962 yılında yazmış ve kardeşi Ömer Yarşi’ye göndermiş. Merhum Ali Yarşi bu şiirden yaklaşık kırk sene sonra da vefat etmiş. Bakalım gitmeden önce, gideceği yerden nasıl bir mektup göndermiş:
“Dün ölmüştüm ben, sene-i devriyemdi dün. Hâlâ kefenim bozulmadı, saçlarım duruyor. Yalnız kalbim vurmuyor, Memnunum buna. Karnım acıkmıyor, su içmiyorum. Akşam eve eli dolu dönmüyorum. Çocukların bağrışmaları kafamı şişirmiyor, Ekmek elden, su gölden Ye Mehmet ye misali Arada bir sizleri düşünüyorum, Teneşire çıkışımı. O zaman hatırladım: Doğduğumda ebe, Öldüğümde hoca yıkıyordu. Demek bu kadar kirli mi idim ben Musalla taşına varınca sessizce Müezzinin sesi, “Er kişi niyetine” Diye Bağırıyor hoca efendiye Saflar düzeliyor, namaz kılınıyordu. Ve hocanın sesi duyuldu: -Ey cemaat merhumu nasıl bilirsiniz? -İyi biliriz. -Hakkınızı helal edin -Helâl olsun, dediniz. Bir gürültü, bir sarsıntı gidiyordu. ‘O günü hatırladın değil mi?’ kardeşim. Sonra mezar denen yere getirdiniz. Açtınız kapaklarını Ve ne dediniz bilir misiniz! Ne halin varsa gör. El birliği ile koydunuz, Öbür âlemdeki evime. Sarıldınız kazma ile küreğe Depe depe örttünüz üstümü Belki korktunuz, çıkar diye. Bu kadar mı kızdınız bana Dünyada imam!... Ahriette ben, Talkını dinliyordum. Ne olduysa o zaman oldu işte, Bunca çileden sonra. Aradan demek bir sene geçti Siz hâlâ dünyalık telâşesindesiniz Ben ise rahat! Ekmek isteyen yok, yağ isteyen yok Niye didindim durdum dünyada. Bunca sene Ben sizleri hatırladım, andım. Sizler de beni dünden unutmuşsunuz bile Dün ölmüştüm ben, sene-i devriyemdi dün.” 02.03.2010 E-Posta: [email protected] |
Önceki Yazıları (24.02.2010) - Fırtınaları pencereden seyretmek (09.02.2010) - Sessizlik içerisindeki sesler (02.02.2010) - Okudu, anladı, anlattı (26.01.2010) - Bolvadin seyahatinden kalanlar |