Nejat EREN |
|
İkramlı sohbetler ve hizmete katkıları |
İkram, Cenâb-ı Hakk’ın “Kerem” sıfatının şehadet âleminde tecellilerindendir. İslâm ümmetinin de hayatının bir parçasına dönüştürdüğü güzel bir âdettir. İnsanoğlunun da hem ikram etmekten hem de ikrama mazhar olmaktan büyük zevk aldığı bilinen bir gerçektir. Bin yıldan beri İslâm’a bayraktarlık yapan bu toprakların civanmert, sehavetkâr mensupları olan aziz milletimizin, genlerine işleyen âdet ve gelenekleri vardır. Bu mübarek ülkede, insanımızın her türlü sosyal ve toplum olaylarında damarlarına işlemiş vazgeçilmez hasletleri ve gelenekleri vardır. Bu tür gelenekler de insanlar arasındaki dostluğu, samimiyeti, muhabbeti, irtibatı, kardeşliği daha da pekiştirici ve devam ettirici unsurlardır. Anadolu’da on beş yıldan beri yoğun olarak bire bir yaşayan ve sadece ve sadece Allah rızası ve “hizmet” için devamlı gezen, seyahat eden bir insan olarak hem mânevî, hem de maddî her türlü zevki kalbimde, duygularımda, ruhumda yaşıyorum Elhamdülillâh. Maddî meseleleri zaten herkes çoklukla hem yaşıyor, hem de yazıyor. Bizim konumuzdaki insanların ise üzerinde durması lâzım gelen “mânevî” atmosfer ve sofralara dikkati çekmektir. Buna vesile olan sahnelere dikkat çekmektir. Yoksa “nefsi körlemek ve sadece mideye hitap etmekten uzak bir şekilde, sadece bu ülkenin ve insanımızın zenginliği” olarak ele alıp değerlendirmektir. Bundan dolayıdır ki, “ikramlı sofraların” hizmete vesile olan kısımlarının da hakkını vermek, buna vesile olanları da yine o bapta zikretmek lâzım diye düşünüyorum. Bunun için de güzel ülkemin, hizmet ehli güzel insanlarının hazırladıkları “ikramlı sofralarından” bahsetmek istiyorum. Hakikî nimetleri vereni bilmek ve ona karşı minnettarlığı ödemek şartıyla bunlar “tahdis-i nimet” derecesinde değerlendirilmelidir. Amaca giden vasıtalar da meşrû ve müsbete yardım ediyorsa her şey güzeldir. Anadolu’nun birçok yerinde “kahvaltılı, çiğ köfteli” olmak üzere çok çeşitli ve renkli hizmet vesilesi güzel âdetler ve sahneler var. Bunlardan benim örnek olarak hatıramda kalan; İzmirli dostlarımızın Cuma günleri esnafla yaptığı kahvaltılı Risâle Sohbetleri, Antalya’mızda Perşembe sabahları yapılan “kahvaltılı esnaf dersi”, İzmit “Bahçecikte” Pazar sabahları yapılan “ikramlı ders” ve yıllardan beri dünya incisi İstanbul’umuzun Bayrampaşa semtinde ayda bir defa Çarşamba geceleri çevre mahallerin de katkı ve katılımıyla tertiplenen “çiğ köfteli dersleri” sayabiliriz. Bayrampaşa sakinleriyle bir sene içerisinde ikinci defa çok hoş samimî bir atmosferde böyle “çiğ köfteli” sohbette kalabalık bir katılımla geçen Çarşamba günü yine beraber olduk. Anadolu’nun maddî ve manevî inanç ve geleneklerini sıcak ve samimî bir havada İslâm, İman ve Kur’ân dâvâsı için vesile yapan başta Nejat Özdemir Ağabeyim olmak üzere katkıda bulunan bütün ağabey ve kardeşlerime teşekkürlerimi sunuyorum. Aşk ve şevkle bu manevî hizmetlerini aynı minval üzere devam ettirmelerini diliyorum. Şuur ve muhakeme sahibi olan bu mukaddes dâvânın müntesiplerinin bütün Anadolu’da bu tür güzel âdetlerinin gelişerek devam etmesinin faydalı olacağına inanıyorum. En farklı sahnelerinden birisi ise, Alman asıllı Müslüman kardeşim Harun Bischoff kardeşimin bizimle beraber olup, farklı ve güzel bir gece yaşamasıydı. Kıyamete kadar Anadolu’nun bağrından çıkan bu güzel âdet ve geleneklerin, bu mukaddes “şahs-ı manevinin” ihlâslı ve istikametli havuzunda devam edip, nice hizmetlere vesile olması dilek ve temennisiyle. Not: Bütün dostlarımın ve İslâm âleminin geçmiş “Mevlid Kandili”ni tebrik ediyor, hayır ve rahmete vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. N.E.
26.02.2010 E-Posta: [email protected] |