Kazım GÜLEÇYÜZ |
|
Talihsiz çıkışlar |
AKP’nin Millî Görüş kökenli Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, önce parti yönetiminden uyarı almasına yol açıp, ardından kendisini disipline sevk ettiren ve “Maksadımı aştım, deşifreyi kast etmiştim” diyerek tevile çalıştığı konuşmasında öne çıkarılan “Şimdiye kadar onlar bizi fişliyordu, artık biz onları fişliyoruz” sözünün dışında başka beyanları da var. Ve onlar, bir zihniyet arkaplanını gözler önüne sermesi açısından çok daha kritik ve önemli. “Biz hükümetiz, yapılan herşeyi biz yaparız, bizim istemediğimiz birşeyi de kimse yapamaz” diyor Doğan. Ve bu sözüyle de, yakınlarda bir kez daha “İktidar olmakla muktedir olmak farklı şeyler” diyen Genel Başkanıyla açıkça çelişiyor. Yapılacak herşeyi kendisi yapan ve istemediği hiçbir şeyi de yaptırmayan bir hükümet anlayışı, yine Başbakanın zaman zaman ifade ettiği “Bize oy vermeyenlerin de hükümetiyiz. onların da duyarlılıklarını dikkate alacağız, adımlarımızı mutabakatla atacağız” mesajlarıyla da örtüşmüyor. AKP iktidarı için “Sivil dikta peşinde” iddialarının söz konusu olduğu bir dönemde bir partili vekilin bunlara kuvvet ve koz verip partiyi kendi içinden zora sokacak söylemlerle ortaya çıkması da, herhalde izahı kolay bir durum olmasa gerek. Gerçi Doğan’ın bilhassa seçim öncesi aday belirleme süreçlerinde de parti yönetimini rahatsız eden aykırı çıkışlarda bulunduğunu hatırlıyoruz. Ama seçmen tabanı güçlü olmalı ki, buna rağmen seçimde listenin ön sıralarında aday gösterilip AKP milletvekili olarak TBMM’ye girmiş. Ve gündemdeki sözleri, AKP adına defaatle seslendirilen “Değiştik” söylemlerine rağmen, bilinçaltında değişen birşey olmadığının işareti. Buradaki en trajik nokta ise, “Biz hükümetiz, herşeyi biz yaparız, istemediğimizi de yaptırmayız” sözünün, milletin reyleriyle görev verip işbaşına getirdiği bir iktidar için geçerli olması gereken alanlarda hiçbir hükmünün bulunmayışı. Dahası, tam tersinin geçerli olması. AKP, sekizinci yılını da tüketmeye başlayan iktidarında, kendisine büyük ümit ve beklentilerle oy veren kitlelerin hangi temel problemini çözdü ve hangi mağduriyetini ortadan kaldırdı? Başörtüsü yasağı mı sona erdi? Katsayı sorunu mu çözüldü? Kur’ân derslerine konulan yaş sınırı mı kalktı? İmam hatiplerin orta kısımlarını kapattıran sekiz yıllık kesintisiz eğitim mi revize edilip düzeltildi? Evet, bunların hangisi yapıldı? Bütün bunlarda Avni Doğan’ın “Biz hükümetiz, yapılan herşeyi biz yaparız” sözü mü işledi, “İstemediğimiz birşeyi kimse yapamaz” beyanı mı geçerli oldu; yoksa tam tersi mi cereyan etti? Yedi seneyi aşkın zamandır yaşananlar ve şu anda gelinen nokta, hepinizin gözü önünde. Ve durum bu iken, bu tarz söylemlerle milletin karşısına geçip nutuk atmanın izahı ve mantığı ne? Farklı bir konuşmasıyla disipline giden diğer bir AKP’li milletvekilinin sözlerine de bakalım: Basındaki haberlere göre Çorum Milletvekili Ahmet Aydoğmuş, “İktidara karşı çıkanların kanını tahlile yollamak lâzım. Bu kanı bozuklar gizli sözleşmeler yaparak ihanet etmişlerdir” demiş. Burada büyük ihtimalle “cımbızlanarak” seçilip bağlamından koparılarak aktarılan ifadeler söz konusu. Nitekim bu başlıkla verilen haberin metninde Aydoğmuş’un, “görevde iken İsrail’le yapılan anlaşmalara imza atıp, emekli olunca İsrail firmalarına danışmanlık yapan” birilerinden söz ettiği görülüyor. Ama ne olursa olsun, ortada yine ciddî bir üslûp sorunu olduğu görülüyor. “Kanı bozuk” ifadesi, başlı başına bir problem. Bunun “iktidar karşıtları” için kullanılması, sıkıntı ve problemi daha da ileri boyutlara taşıyor. Aydoğmuş’un, “asil kan” safsatasıyla yoğrulmuş bir bilinçaltını dışa vuran sözlerini savunmaya çalışırken, “Söylediklerim anayasanın ilk üç maddesinde belirtiliyor. Aksini düşünen varsa onların kanı bozuktur” gibisinden yeni inciler döktürmesi ise, meseleyi iyice vahimleştiriyor. Hem kendisi, hem de partisi açısından...
26.02.2010 E-Posta: [email protected] |