Ali FERŞADOĞLU |
|
Yapıp-bozma mekanizmasının kulluk hayatına yansıması |
Yapıp-bozma, nadiren karşılaşılan bir savunma mekanizmasıdır. Ancak, birçok davranışın altyapısını etkiler. Amerikan Psikiyatri Birliğince; “Birey, emasyonel (duygusal) çatışma ya da iç ve dış stres etkenlerine karşı, kabul edilmeyen düşünce, duygu ve eylemleri simgesel olarak düzelterek ya da yadsımayla şekillenmiş sözcükler sarf ederek veya davranışlar sergileyerek tepki verir” şeklinde tarif edilir. Şeytandan Allah’a sığınma (isti’aze), Kur’ân okumaya başlarken çektiğimiz istiâze, Hac ibâdetinin prensiplerinden şeytan taşlama yapıp-bozma savunma mekanizması örneklerinden sayılabilir. Neden bu mekanizmaya müracaat ediyoruz? Çünkü, imtihan, mücadele ve ilerleme olabilmesi için itici bir güç olarak şeytan yaratılmıştır. Ancak, insan şeytanı dinlese aşağıların en aşağısına düşer.1 Dolayısıyla her insan her zaman “Ey Rabbim! Şeytanın vesveselerinden sana sığınırım”2 diyerek şeytanın şerrinden Allah’a sığınmakla “istiâze” ederek onun oluşturduğu kötü düşünce, enerji, stres ve duygusal çatışmayı hafifletmeye yönelmeli. Dünyanın kararsız, dalgalı, fırtınalı olması; istikbâlin neler getireceğinin bilinmemesi kaygısının baskısı altında kalan insan güçlü bir savunma mekanizmasına ihtiyaç duyar. İşte kul, her hayırlı işin başında ve Kur’ân’dan bir sûre okumaya başladığında “Euzubillahimineşşeytanırracim” diyerek Kadîr-i Külli Şey’e sığınır; büyük bir güven, tarif edilmez bir rahatlık hisseder. Hacda da, sembolik olarak, hayatının en büyük stres faktörlerinden biri olan şeytanı ve dolayısıyla kendi şeytanını, nefs-i emmaresini taşlamakla, adeta birikmiş negatif enerjisini, stresini boşaltıp, rahatlar. İşte bu, “yapıp-bozma” mekanizmasının kulluk hayatına yansıması ve kulun bahsi geçen streslere ve duygu çatışmalarına karşı kendini korumasıdır. “Küfür, şetm ve belâ” toplumda yaygın olarak kullanılan negatif savunma mekanizmalarındandır. Herhangi bir haksızlığa, zulme maruz kalıp stres içerisine giren fert, duygu çatışmaları yaşar; ya küfür, ya şetm veya belâ şeklinde tepki verir. Kimi zaman da sinirlenir, şiddete yönelir; masayı, duvarı yumruklar. Bu tepkilerin temelindeki psikoloji inkâr veya kabul etmemedir. İnkâr psikolojisinin en dehşetli şekilde yaşandığı hâl ise, imân, yâni tevhîd konusunda ortaya çıkar. Bu âlemin bir yaratıcısı olduğunu inkâr... Bu durumda “simgesel olarak düzeltme”, inanan kişilere veya inancı ifade eden işaretlere saldırı şeklinde ortaya çıkar. Ancak bu inkâr psikolojisi varlığın geneli karşısında bir yalnızlık ve sahipsizlik duygularını da beraberinde getirir. Kişi işleyişin genelini kendi ruh âleminde çözemediği için, bütün içindeki konumunun önemsizliğini gördükçe ya da düşündükçe bir değersizlik, anlamsızlık, sahipsizlik psikolojisine kapılır. Duyguları dağılmış, parçalanmıştır. Hayatı mânâsız ve sıkıntılı bulmaktadır. İnsânî değer ve münâsebetler bitmiştir. Yalnızlık artık korkunç bir felâket gibi onu titretmektedir.3 İşte bütün bunlar, içteki “yapıp-bozma” mekanizmasının bir uzantısı olarak ortaya çıkar. Ancak, bunlar kişiyi rahatlatmaktan çok, sıkıntıya sokar ve yalnızlık, çaresizlik, kimsesizlik duygularını daha da arttırır.
Dipnotlar:
1- Sözler, s. 297; 2- Kur’ân, Mü’minûn, 97; 3- Yeni Asya, 17.10.2003, Enstitü.
26.02.2010 E-Posta: [email protected] [email protected] |