Nejat EREN |
|
Sağlam irade ortaya koymak |
Hayy ve Kayyum olan kâinatın yaratıcısı Cenâb-ı Hakk’ın küllî iradesinin tecellîsi olan bu fani dünyada ve devasa uzay boşluğunda, yaratılanların en şereflisi olan insanın, yaratanının yolunda ortaya koyacağı “sağlam irade beyanı” çok önemli ve lüzumludur. “Sağlam irade beyanı ortaya koymak” başlı başına ayrı bir maharet, özellik, sorumluluk, hakkı teslim, hakikî insaniyet ve de imtiyazdır. Hele hele zulmün kol gezdiği, hakikatlerin ters yüz edildiği, tahakküm, dikta ve hukuksuzluğun ayyuka çıktığı devir ve zaman diliminde “irade ortaya koymak” hem zordur, zor olduğu kadar da değerli ve önemlidir. Kişiliksizliğin, şahsiyetsizliğin, silikliğin kol gezdiği bir devirde mertçe tavır takınmak, medenî cesaretle fikir beyan etmek ve istikametli bir şekilde irade ortaya koymak hem büyük bir kahramanlık, hem de çok önemli bir cesaret işidir. İnsaniyet adına “sağlam irade ortaya koyma beyanının” en güzel örneğini Asr-ı Saadet’te görmek mümkün. Allah Resûlü’nün (asm) çevresinde nurânî bir halka meydana getiren yüksek ahlâk sahibi sahabelerin, insanlık adına hak yolunda koydukları “irade beyanı” her türlü takdirin üzerinde bir hadisedir. İnançsız olan cedlerine, soylarına ve ebeveynlerine ve bütün küfür ehline karşı “hak yolunda” koydukları “irade beyanının” tarifi gerçekten zor. Gerçek insanlık adına, hürriyet adına, inanç adına, istikamet üzerine devam kararı başlı başına bir tarihtir. İçinde bulunduğumuz asırda ise bunu, sahabe mesleğinin bir yansıması ve güzel örneği olan Risâle-i Nur hareketinde görmek mümkündür. Nur Talebelerinin bir asra yakın bir zamandan beri hak ve hakikat adına ortaya koydukları müsbet ve sağlam irade beyanı; hürriyet, demokrasi, inanç, hukuk, müsbet hareket etmek, medenî cesaret ve medeniyet adına ortaya koydukları sağlam irade, mert ve cesaretli duruşun tarih önünde muazzam bir ifadesi olmalıdır. Bunca zorluk ve manilere rağmen tarihte hiç misli görülmemiş mânevî ve farklı bir hizmet tarzını ortaya koyma ve âleme hâkim kılma hadisesindeki o muazzam “irade beyanını” şöyle bir kısaca—hatırlama ve hafıza tazeleme olarak—değerlendirmeye tabi tutarsak: Otuzlu, kırklı yıllarda, asrın mânevî reçetesi ve ilâcı olan Risâle-i Nur’ları muhtaçlara yetiştirmek için kalemleriyle matbaa gibi çalıştıklarını; kısa bir zamanda, üstün bir gayretle nüshaları elle yazarak tevafuklara mazhar olduklarını ve nurları bütün âleme yaydıklarını, Bu tarzdaki muhteşem çalışmaların cennet bahçelerinin meyveleri gibi tatlı ve güzel hediyelerini muazzez Üstadları başta olmak üzere bu millete ve insanlığa hediye ettiklerini, Kuvvetli metanetlerini ve Risâle-i Nur’a gelen her elîm hâdisenin altında bir inayet ve rahmet bulunduğu itikadını ve birbirlerini böyle konularda teşvik edip kuvvet verdiklerini, Pek ciddî çalışma ve gayretle, sarsılmadan son nefeslerine kadar bu çizgilerini aslına uygun olarak muhafaza edip, geriden gelen kuşaklara tam olarak intikal ettirerek emaneti sağlam teslim etmeyi başardıklarını, Gösterdikleri fevkalâde sebat, metanet, tesanüd ve ittifakla, başta Üstadları olmak üzere bu memlekete medâr-ı iftihar olacak ve istikbali kurtaracak sağlam bir irade ortaya koyduklarını, Çeşitli fırtınalara rağmen, hiç sarsılmadan, tesanüd ve ittihatlarını bozmadan hizmete devam ettiklerini, birbirinin kusuruna bakmadan, birbirini tenkit etmeden, Risâle-i Nur’un vazife-i kudsiye-i imaniyesi hesabına mükellef ve muhtaç olduklarının idrak ve ferasetiyle hareket ettiklerini, Lâhikalarla “nurdan bir internet ağı” kurarak irtibat ve âlâka konusunda tarihe geçecek bir sistemin müessisi olarak farklı bir irade ortaya koyduklarını... Ve bunlar gibi daha bir çok sayısız değerli hizmete imza atarak farklı ve mümtaz bir iradeye mazhar olduklarını görürüz. İşte tarihe “mübarekler heyeti” unvanıyla geçen ve hem yaşadıkları devre, hem de istikbale ışık tutan isimsiz kahramanlar olan “Medrese-i Nuriye”nin ümmî ihtiyarları, masum çocukları, müşfik hanımları olan bu kahramanlara binler selâm ve duâlar olsun. Mâlâyâniyat ve boş işlere zihnini, gönlünü ve dünyasını kapatma iradesi ortaya koyup; odasından işitilen radyoyu dinlemeyen büyük dâvânın o mümtaz temsilcisine yüz binler duâ ve selâm olsun. O karanlık devirlerde babalarından, eşlerinden geri kalmayarak Kur’ân’ın mu’cizevî tefsiri olan Risâle-i Nur nüshalarını yazarak çoğaltan merhum masume mübarek kızlara, kadınlara, yazdıkları nüshaların sayfa ve harfleri adedince selâm ve duâlar olsun. Kur’ân ve iman yolunda yapılan her türlü hizmete mesai sarf ederek; görenleri Risâle-i Nur’a cezb edecek irade ortaya koyan; rençber, çiftçi, köylü, esnaf, zanaatkâr, memur olan; kabristan istasyonunda cennet sabahlarını bekleyen o bahtiyarlara selâm ve duâlar olsun. Yorulmaz bir gayret, usanmaz bir cehd, ciddî bir metanet, sarsılmaz bir sadakat, samimî bir irade ortaya koyan saff-ı evvel, halis, muhlis Hafız Alilere, Hasan Feyzilere, Hüsrevlere, Hulusilere, Zübeyirlere, Bayramlara, merhum varislere yoldaş olma gayret ve iradesi koyanlara selâm ve duâlar olsun. Yaşadığımız bu zamanda, içinde bulunduğumuz bu zeminde her türlü zorluk ve çarpıklığa rağmen kudsî iman dâvâsında sebat ederek istikametle devam etme gayretinde olan ve “neşriyat” tarzı başta olmak üzere her türlü teknik imkânı kullanarak, onların bu nurlu yolunu takip etme iradesini devam ettiren “misyon ve mesleğe” tabi olan gönül dostlarına selâm ve duâlar olsun. Zaman ve zemini çok iyi tahlil ederek, Risâle-i Nur’un müsbet mesleği olan “ehl-i bid’a ile, değil fiilen, belki fikren ve zihnen dahi meşgul olmama” iradesinde sebat edenlere selâm ve duâlar olsun. Üstadına ve dâvâsına bağlılıkta, onlardan izin ve müsaade almadan hareket etmemeyi prensip olarak kabul edip, “şahs-ı maneviyi” sarsmamayı, meşverete bağlı olmayı şiâr edip ona uyma noktasında irade ortaya koyanlara selâm ve duâlar olsun. Ümitsizliğe düşmeden, telâşa kapılmadan, tenkit mekanizmasını işletmeden; kaderin takdiri başta olmak üzere çeşitli sebeplerle gidenlerin vazifelerini de bir derece yapmaya kendini mecbur bilme iradesine sahip olanlara selâm ve duâlar olsun. 09.12.2009 E-Posta: [email protected] |