Cevher İLHAN |
|
“17 santim”e indirgenen “açılım”! |
“Açılım”ın kaderi, Öcalan’ın hücresinin metrekaresine endekslendi. “Demokratik açılım” tartışmaları, bitmek bilmeyen can alıcı provokatif eylemlerle lekelendi... Olan yine “demokratikleşmeye,” özgürlüklere olmakta. Başta sivil anayasa ve demokratik düzenlemeler olmak üzere, Türkiye’nin gerçek gündemi güme gitmekte; Başbakan’ın ABD ziyaretinde Washington’un “tâvizli talepleri” kamuoyunun nazarından kaçırılmakta. Anayasa Mahkemesi’nin “kapatma konusu”nu bugün esastan görüşmeye başlayacağı DTP’nin “PKK’nın kuruluş yıldönümü ‘kutlaması” perdesinde başlattığı ve peşinden “Öcalan’ın cezaevi şartları” bahanesiyle devam ettirdiği ortalığı ateşe veren eylemler, zaten askıda olan “açılım”a tepkileri arttırıp gündem dışına itmekte. 19 Ekim’de Kandil’den “Önderliğin talimatıyla geldiklerini,” “asla pişman değiliz” deyip “örgütün mesajını getirdiklerini” her fırsatta anlatan Habur şovu aktörlerini il il dolaştırıp tahrik ve tehdit dolu toplantılarda konuşturan DTP, “açılım”ı anarşiyle sokağı teslim alan korsan gösterilere boğmakta. Kendilerinden menkul “toplum tepkisi” nitelemesiyle, “Öcalan’ın hücresi”ne odaklamakta. “Öcalan bir ölüm çukuruna atılmış,” “sıradan biri değil, Kürtler için en hassas nokta” propagandasına baş vurmakta. Siyasî parti ile terör örgütü birbirine karışmakta. Partinin kapatılması halinde “sine-i millete dönecekleri”ni söyleyen DTP Eşbaşkanı Türk, “İmralı düzelmeden açılımdan söz edilemez” şartını ileri sürmekte… TERÖRİST BAŞINI “SİYASÎ MÂHKÛM” GÖSTERME OYUNU… Gelinen süreçte, yabancı istihbarat servislerine âlet olmuş, ecnebi projelerine maşalık etmiş, teröre taşeronluk yapmış Marksist terör örgütü başını “Kürtlerin ve bölgenin yegâne temsilcisi”, “önderi” gösterilip âdeta bir “siyasî mahkûm” olarak lanse ediliyor. Terörist başı, “barışın olmazsa olmaz şartı” olarak sunuluyor. “Kürtlerin gözü kulağı İmralı’dadır; İmralı’daki koğuşun koşulları değişmezse çatışma ortamına geri dönülür” tehdidinde bulunuluyor. Terörist başına “siyasî suçlu” imiş gibi “özel muamele” isteniyor. Etnik kimlik üzerinden kamplaşma ve kutuplaşma kışkırtılıyor. Ülke hızla çatışma ortamına sürükleniyor. “Öcalan muhatap alınmazsa terör bitmez” tehdidi gibi kent kent tetiklenen “toplumsal gerginliğin çatışmaya dönüşeceği” örtülü şantajı savruluyor. İzmir’deki “gövde gösterisi”nin ardından “Diğer kentlere sıçrarsa zorlayıcı bir durum oluşur” diye örtülü tehditte bulunan Türk, peşin peşin “dolaşmaya”, “Kandil’den gelenleri dolaştırmaya devam edeceklerini” söylüyor. Kısacası karşılıklı “ırkî öfke” alevlendiriliyor. Molotoflu çatışmalarla Doğu’dan Batı’ya Anadolu’nun muhtelif merkezlerinde mesele İmralı üzerinden sabote ediliyor. “Açılım”, beş milyon dolara inşa edilen yeni F Tipi kompleksteki terörist başı hücresinin 11.98 santimden 11.81 santime inmesine indirgeniyor. Şu hale bakın; “açılım bitti” diyen DTP’nin diğer Eşbaşkanı Ayna, “Sorun, 17 santim ya da odasının kaç metrekare olduğu değil, Kürt meselesinde Öcalan’ın muhatap alınmasıdır” görüşünü tekrarlıyor. Belediye Başkanı Baydemir, “Öcalan, çözüm için en etkili kişidir; açılımın adresi İmralı’da” diye konuşuyor. Özetle tekrar başa dönülüyor. Öncelikle “terörü sona erdirmek”, “teröristlere silâh bıraktırmak” hedefiyle Polis Akademisi’nde “açılım”ı başlatan “açılım koordinatörü” İçişleri Bakanı, PKK “bayrakları” ve terörist başının posterlerini taşıyarak polis karakollarına peş peşe saldırılmasını, araçlarının yakılıp sokakların savaş yerine çevrilmesini kınamakla kalıyor. “AÇILIM BİTTİ”; AKP “AÇILIM”DAN KURTULMAK İSTİYOR! DTP ve PKK, terörün bitmesi, örgütün silâh bırakması için öncelikle Öcalan’ın sürece katılması peşinde. “Öcalan’sız sorun çözülemez” saplantısından, çıkamıyor. “İmralı’nın adres gösterilmesi” şartında ısrar ediyor. Terör örgütü ve işbirlikçileri, Türkiye’nin demokratikleşmesini istemiyor; “açılım”ı dinamitliyor. Dağdaki terör ovaya inmiş, etnik tahrikle “açılım”ı baltalıyor… Herhalde hükûmetin, son demde Meclis’e sunduğu 4 Şubat 2003’ten önce başvuruların “yeniden yargılanması” yolunu açan “torba kanun”a güvenerek. Öcalan’ın avukatlarının “Meseleyi uluslararası platforma taşıyacağız” dediği günde, Dışişleri Bakanlığı’nın “şikâyetleri değerlendirmek amacıyla” Avrupa İşkenceyi İnceleme Komitesi’ni dâvet edişinden, Adalet Bakanlığının İmralı ziyaretleri için üç yüz bin euroluk yat alınması kararından cür’et alarak… Neticede, “açılım süreci” çıkmaza girip toplumda kargaşa ve kaosa dönüşüyor; “olacağı buydu!” dedirtiyor. Başbakan ve Adalet Bakanı, “Standart neyse o, standartlara uygun” savunmasında. “Terörist başının ve terör örgütünün sürecin bir parçası haline getirilmesi” taleplerine kararlı bir tutum sergileyememesi, Öcalan’ın tefrikayı tahrik eden “yol haritası”na karşı köklü bir demokratikleşme irâdesi ortaya koyamaması, “açılım”ı bu hale getirmekte. Kırılgan, tâvizkâr ve içi boş belirsiz politikalarla “açılım” tehdit ve şantajlarla tıkanmakta. Hükümet, kırk bin insanın katlinden sorumlu Öcalan’ın “meşru ve muteber bir siyasî şahsiyet” gibi yeniden yargılanıp şartlı tahliyesinin sağlanması ve Kandil’den dönenler misâli bir “özgürlük kahramanı siyasî lider” olarak sürece dahil edilmesi tehdidiyle karşı karşıya… Kararlı irâde ve inisiyatifi gösteremeyen AKP siyasî iktidarı renk vermiyor; ama demokratik zâfiyetle artık “açılım”ı değil, içinden çıkılmaz hale gelen “açılım”dan alttan alta kurtulmaya çalıştığı her halinden belli… 08.12.2009 E-Posta: [email protected] |