H. İbrahim CAN |
|
İklim zirvesinde tarihî anlaşma olacak mı? |
Kopenhag’ta Birleşmiş Milletlerin öncülüğünde İklim Zirvesi başladı. Amaç; tehlikeli küresel ısınmayı önlemek için Kyoto Protokolünün yerine daha katı bir başka bağlayıcı uluslar arası antlaşmayı hazırlamak. Amerika ve Çin başta olmak üzere büyük sanayileşmiş ülkelerin karbon salınımları dünyayı hızla ısındırıyor. Eğer tedbir alınmazsa, bu yüzyılın sonunda yaklaşık 3 milyar kişi su bulamayacak; Güney Asya’da 125 milyon kişi evlerini terk etmek zorunda kalacak. Buzulların erimesiyle, küresel su düzeyleri New York, Şangay, Hamburg, İstanbul ve İzmir gibi bir çok şehri tehdit edecek şekilde yükselecek. Bir çok ada sular altında kalacak. 2003 yılında Avrupa’da görülenden daha sıcak yazlar, çölleşmeyi hızlandıracak. 2005 yılında Amerika’da yaşanan Katrina Kasırgasından daha güçlü siklon ve kasırgalar yaşanmaya başlanacak. Sorunun bir başka yönü de atmosferi hemen hemen hiç kirletmeyen Haiti, Sudan, Bangladeş gibi ülkelerin sel ve kuraklıklarla, küresel ısınmanın bedelini en çok ödeyen ülkeler olması. İşte bu kötü senaryoyu önlemek için Kopenhag’ta hummalı bir faaliyet yürütülüyor. Isınmanın 2 derecenin altında tutulabilmesi için 1990 düzeylerinin yüzde 25 ila 40’ına kadar sera gazı emisyonlarının azaltılması gerekiyor. Halbuki teklifler yüzde 12’yi geçmiyor. Peki bu sera gazını kim salıyor? Başta gelen ülkeler ABD, İngiltere, Japonya ve Çin. Dolayısıyla en çok onların azaltması gerekiyor. Temiz sanayi, büyük maliyetler ve düşük kârlılık demek. Amerika buna yaklaşmadığı için Kyoto Protokolünü imzalamadı. Dahası bu protokolle getirilen karbon salınım kotaları, çirkin bir ticareti doğurdu: karbon kotası ticaretini. Zira sera gazı en çok fosil yakıtlardan doğuyor. Kendisine tanınan kotayı aşacak kadar sera gazı üreten elektrik üretimi yapan 12.000 firmaya kota verildi. Bu kotayı aşanlar temiz teknoloji kullanarak kotasını doldurmayanlardan kalan kotayı satın alıyor. Bu yolla bir ton karbondioksiti atmosfere salmanın fiyatı ne kadar mı? Yedi Avro. Bu arada Çin ve Hindistan gibi yeni sanayileşen ülkeler, kirletmeye devam etmelerine izin verilmesi gerektiğini, çünkü meselâ Hindistan’da halen 400 milyon insanın elektriksiz yaşadığını ileri sürüyorlar. Yani erken sanayileşen ülkelere siz yeterince kirlettiniz, siz artık kısın biz kirletmeye devam edelim diyorlar. Gelişmekte olan ülkelerin tamamı aslında biz temiz teknolojiler geliştirelim, ama bu işin maliyetini karşılayamayız diyorlar. Bu zirvede zengin ülkeler yılda 10 milyar doları gelişmekte olan ülkelere ödemeyi planlıyorlar. Halbuki bu rakamla gelişmekte olan ülkelerin az karbon salar hale getirilmesi imkânsız. Zaten gelişmekte olan 132 ülkenin G77 grubu, bunu ‘çerez parası’ olarak niteliyor. İstenen hedefe ulaşılabilmesi için yılda en az 400 milyar dolar gerekiyor. Aslında karbondioksit salınımını azaltmanın kolay bir yolu var: Orman kesimini durdurmak! Zira artışın yüzde 40’ı bu yüzden meydana geliyor. Bu arada Türkiye’nin 2004 yılında kişi başına karbondioksit salınım miktarı 3,6 ton. Aynı yıl dünya ortalaması ise 4 ton. AB ülkelerinin ortalaması ise korkunç: 7,5 ton. Türkiye alacaklı gibi görünse de, kömüre dayalı enerji santralleri bu açığı kapatıyor. Zirvenin en önemli aşaması 15 Aralıkta başlayacak ve 100’den fazla dünya liderinin katılacağı devlet başkanları konferansı. Ve 18 Aralık akşamı bir sonuca ulaşılması bekleniyor. Peki, sonuca ulaşılabilecek mi? Zengin fakirin halinden anlamayacağı ve küresel ısınmadan en çok gelişmekte olan ülkeler etkileneceği için, bir anlaşmaya varılması çok zor, hatta imkânsız görünüyor. Umarız yanılırız ve dünya liderleri tarihî bir karara imza atarlar. Çocuklarımız da daha temiz bir dünyada doğar. 09.12.2009 E-Posta: [email protected] |