Görüş |
Sana şükür yakışıyor
Nimetler içinde, nimetin sahibinden habersiz yaşayan, nefsini terbiye etmek isteyen bir gencin kendi nefsine yazdığı bir dersten alıntıdır…
Hadiseler içinde, hatıralar içinde daraldığında, sıkıldığında, of’lamaya başladığında sana şükür yakışıyor. Minarenin bir çok basamağına çıkmış biri olarak, hayat minaresinin bir çok lezzetini tatmış biri olarak, yine hayatın gerçeği, imtihan gereği olarak bir basamak aşağıya düştüğünde... Yok yok sana isyân etmek hiç yakışmıyor, sana şükür yakışıyor... Bulutlar senin için yükseklerde gezdiriliyorken, Yağmur bin rahmetle, nizâm ile, göklerden susuzluğuna inip imdadına yetişiyorken, Sen üşümeyesin diye rahmet hazinelerinden her sabah güneş, pencerene doğuyorken, Tüm hayvanlar ve onların mübarek olan etleri ve insanın ruhunu cennetlere uçuran o latîf kokularıyla çiçekler, bitkiler senin için yaratılmışken, Deniz senin için içindeki nimetleriyle dışındaki sükûnetle idare ediliyorken, Dağ meyvelerini senin için yetiştiriyorken… Bunca nimet içinde, bunca lezzet, âfiyet içinde sana, evet sana şükür yakışıyor… Bazen seni anlayamıyorum. Bin bir ni’met içinde bu ni’metleri verenden habersiz yaşıyorsun. Haddini nasıl da aşıyorsun. Haddini aştıkça insanlıktan uzaklaşıyorsun, daha bir küçülüyorsun. Hani sen yemek yerken kalbini, muhabbetini neyle besliyor, Ruhun bu muhabbetle nerelere uçuyor, Aklın darlaştığında neyin keşiflerini yapıyor. Kalbini bir tabak muhabbete, Ruhunu bir sofra genişliğinde uçuşa hapsederken, Aklına bir tas çorba kadar keşif yaparken, Kalbin tatmin olmuyor, ruhun bedeninin hapsinden kurtulamıyor ya, huzur dolamıyor. Aklın o güzel hakikatler sofrasına oturamadığından susuz kalıyor, darlaşıyor, sığlaşıyor, bir türlü mutlu olamıyor. Bak sen de öylesin. Kocaman alış-veriş merkezlerinde onlarca ni’metin içindesin. Ama bak, yüzünden belli, mutlu değilsin. Bir türlü tatmin olamamış gibisin. Ben az seyretmedim seni alışveriş merkezlerinden çıkarken. Girdiğinde lezzetlerin içinde olmak neşelendiriyor seni, çıktığında da bu lezzetlerden ayrı kalmak deşiyor kalbini, arttırıyor elemini. Eee ne olacak fânî nazarla bakarsan böyle olur işte. Ni’metin içinden tüm ni’metleri ebedî var edecek Mün’im-i Hakikiyi fark edebilseydin, her bir lezzetini cennet tadıyla yerdin, ebedî mutluluğu daha şimdiden hissedebilirdin. Ee artık sen bilirsin Ne ekersen onu biçersin. Şu insanlık meselesi. Hep gündemimdedir. Zira İslâmiyetten gelen bir sırdır bu. Çünkü insanlığın en büyük mertebesi İslâmiyettir. Arkadaşım Giray hep derdi “Okudukça insan olduğumu anlıyorum.” İşte bak ben de ne diyorum sana; “Şükrettikçe insan olduğumu anlıyorum.“ Evet, şükrettikçe insan olduğumuzu anlıyoruz. Nasıl teşekkür etmek bir insanlık gereği ise, şükretmek de büyük insanların işi… Ben de diyorum ki; Gelin şükredelim. Yemekleri, aman, Bismillah demeden yemeyelim. Soframıza bir yemek mi geldi. Ha işte tam orada önce güzel bir tefekkür edelim. Nimetin sahibini hatırlayalım. O’na (c.c.) içten minnet duyalım. Lezzetlerimizi damağımızdan kalbimize taşıyalım. Aklımızı hikmet sofrasına çağıralım. Ruhumuzu cennetlere uçuralım. Niye mi böyle ısrar ediyorum… Zira size şükür yakışıyor efendim… Sana, bana, hepimize şükür yakışıyor… İyi şükürler efendim, rızâ ile, memnuniyet ile... Şükür ile kalın. Hoşçakalın!
|
02.03.2010 |